“Las herederas / The Heiresses”, senaryosunu da yazan Marcelo Martinessi’nin yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Prömiyeri, 16 Şubat 2018’de 68. Berlin Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve buradan, filmde Chela karakterini canlandıran Ana Brun’a “En İyi Kadın Oyuncu” kategorisinde kazandırdığı “Gümüş Ayı” dâhil toplam üç ödülle evine dönen ve daha sonra 7 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Film Festivali aracılığı ile İstanbullu sinemaseverler ile de buluşan film, aynı zamanda 91. Academy Ödüllerinin Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde Paraguay’ın giriş adayı da olmuş ancak Aralık ayındaki ilk seçmelerde elenmiş…
Tam bir festival canavarı olan filmin, 6.7/10 (2.863 oy) ve 3.6/5 (250 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.8/10 (80 yorum) ve 77/100 (14 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, ne yazık ki oylamaya katılan sayılarının düşük olması nedeniyle film hakkında doğru bilgi vermekten oldukça uzak…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak hemen işin en başındayken söyleyelim ki, öyle hoplamalı zıplamalı ve vurdulu kırdılı yahut aşk, meşk, komedi veya duygu sömürü temalı filmlerden hoşlananlar kesinlikle bu filmden uzak durmalılar…
Zira bu tür şeylere prim vermeyen Marcelo Martinessi bu filmde çok sağlam bir sınıf ve sınıf içi durum analizi yapmış…
Bunu yaparken de başrolde, adını sanını daha önce hiç duymadığımız Ana Brun isimli son derece müthiş bir oyuncuyu kullanmış…
Chela karakterini canlandıran Ana Brun’un geçmişine ilişkin olarak maalesef elimizde yeterli kaynak yok…
O yüzden de bu konuda pek fazla bir şey söyleyemiyoruz…
Fakat Martinessi, Ana Brun’un oynadığı karakterin kendisi için filmde yeterince bilgi vermiş bize…
Ki zaten 98 dakikanın neredeyse tamamında bunu yapmış Martinessi…
Ama lafı çok da uzatmadan Chela’yı, “O, bir zamanlar kartaldı denilebilecek kadar varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya geldiği evde, ev hariç evdeki bütün eşyaları tek tek satarak yaşamaya çalışan ve o güne kadar hiç evlenmemiş olan bir kadın” biçiminde tanımlamak da mümkün…
Bu tanımın içinde filmi izlerken muhakkak dikkat edilmesi gereken iki önemli nokta var:
(1) Chela’nın maddi olarak sürekli irtifa yitirmekte olması, (2) Neredeyse altmışına merdiven dayamış olmasına rağmen hiç evlenmemiş (ve belki de hiç cinsel deneyim yaşamamış) olması…
"Spoiler" vermiş olmamak için bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğiz…
Yalnızca eklemek istediğimiz tek şey, Chela’nın onca hızlı ekonomik düşüşe ve bu düşüşün neden olduğu sınıf içi katman değişikliğine karşın, “Ayranı yok içmeye…” dedirtircesine mensubu olduğu sınıfın bir göstergesi olan evde yardımcı kadın kullanma alışkanlığından bir türlü vazgeçememiş olması…
Çünkü o, bunu da sınıfsal bir "miras" olarak algılamaya devam ediyor...
Hepsi bu kadar mı?
Elbette değil…
Devamını filmi izlediğinizde göreceksiniz zaten…
Sonuç olarak, büyük bir ilgi ve beğeni ile izlediğimiz bu film için puanımız 3,5 önerimiz ise, “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,