Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
İkna meselesine gelince; mesela Nargin Adası’ndan kaçma eylemi pek inandırıcı verilememiş. Keza gökyüzündeki çarpışma sahneleri de. İki ya da üç uçağa karşılık çok sayıdaki düşman cephesi niye geri çekiliyor (hem Ruslar hem de İngilizler), burası da sinemasal anlamda ikna edici yanlardan yoksun. Adadaki Rus komutanlar (ki özellikle Rıza Akın çok iyi oynamış), Erol Taş (ya da Lee Van Cleef diyelim!) tadında ve fazla karikatürize. Diyaloglara yüklenen ‘Milliyetçilik’ tonu da çoğu yerde hamasete kaçmış. Örneğin bu işin piri konumundaki Hollywood’da ‘Amerikan milliyetçiliği’ öyküye öyle bir yedirilir ki, ideolojik olarak yanında durmasanız bile seyirci olarak sizi psikolojik olarak etkileyecek bir dil ve atmosfer kullanılır, bizde ise bu iş daha altı çizili cümlelere teslim edilir. Ne yazık ki ‘Hürkuş: Göklerdeki Kahraman’ da bu genel problemden kurtulamamış. Öte yandan hikâyenin günümüze taşındığı bölümler (torun ve aşkı) de yama gibi durmuş...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Star
Yazar: Serdar Akbıyık
Hem Hürkuş’un özel hayatı hem de Kurtuluş Savaşı’ndaki etkisi filmde verilmiş. Belki biraz problem de buradan çıkıyor. Yönetmen Kudret Sabancı en az üç, dört film çıkacak hikayeyi sıkıştırmış ve iki saatlik bir film çıkarmış. Bu sıkışıklık yapımda belli oluyor. Son dönemlerde sinema oyuncusu anlamında Türk sinemasının bir darboğaza girdiğini söylüyorum. Çünkü diziler yüzünden bütün genç isimler tecrübelerini televizyonlarda ediniyor. Belki bu yüzden filmde Vecihi’yi canlandıran isim, oyunculuk tecrübesi olmayan Survivor şampiyonu Hilmi Cem İntepe olmuş. Performansı çok kötü değil. Gizem Karaca ise idare ediyor. Bu noktada oyunculara fazla yüklenemiyorum çünkü çoğunun olduğu gibi yönetmenin de yeşil perdede çekilen filmde bu anlamda tecrübe eksiği var. Sonuçta önemli olan kahramanımızın hikayesini sinemaya çekme cesaretinin gösterilmesidir. Kendi adıma yapımcılara ve kadroya teşekkür ederim.
Eleştirinin tamamı için: Star
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Filmde hatırı sayılır yer tutan Vecihi'nin yılan adasındaki kaçış serüveninde de, sonrasında işgalci İngiliz askerlerinden uçak kaçırma hikayesinde de sahneler sündükçe sünüyor. Aşk hikayesi ise olsun diye konmuş hissiyatını bir türlü aşamıyor. Ana akım filmlerimizin düştüğü en büyük zaaflardan biri olan, neredeyse her sahnede hiç susmayan müzik kullanımı bu filme de damgasını vurmuş üstelik... Sergio Leone filmlerinin müziklerini andıran western müzikler, ilk başta ilgi çekiyor ama sonra durmak bilmiyor. Sonuç olarak, yine iyi anlatılmayı hakeden tarihi bir kişiliğimiz eksiği gediği bol bir filmle daha harcanmış oluyor böylece...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
İkna meselesine gelince; mesela Nargin Adası’ndan kaçma eylemi pek inandırıcı verilememiş. Keza gökyüzündeki çarpışma sahneleri de. İki ya da üç uçağa karşılık çok sayıdaki düşman cephesi niye geri çekiliyor (hem Ruslar hem de İngilizler), burası da sinemasal anlamda ikna edici yanlardan yoksun. Adadaki Rus komutanlar (ki özellikle Rıza Akın çok iyi oynamış), Erol Taş (ya da Lee Van Cleef diyelim!) tadında ve fazla karikatürize. Diyaloglara yüklenen ‘Milliyetçilik’ tonu da çoğu yerde hamasete kaçmış. Örneğin bu işin piri konumundaki Hollywood’da ‘Amerikan milliyetçiliği’ öyküye öyle bir yedirilir ki, ideolojik olarak yanında durmasanız bile seyirci olarak sizi psikolojik olarak etkileyecek bir dil ve atmosfer kullanılır, bizde ise bu iş daha altı çizili cümlelere teslim edilir. Ne yazık ki ‘Hürkuş: Göklerdeki Kahraman’ da bu genel problemden kurtulamamış. Öte yandan hikâyenin günümüze taşındığı bölümler (torun ve aşkı) de yama gibi durmuş...
Star
Hem Hürkuş’un özel hayatı hem de Kurtuluş Savaşı’ndaki etkisi filmde verilmiş. Belki biraz problem de buradan çıkıyor. Yönetmen Kudret Sabancı en az üç, dört film çıkacak hikayeyi sıkıştırmış ve iki saatlik bir film çıkarmış. Bu sıkışıklık yapımda belli oluyor. Son dönemlerde sinema oyuncusu anlamında Türk sinemasının bir darboğaza girdiğini söylüyorum. Çünkü diziler yüzünden bütün genç isimler tecrübelerini televizyonlarda ediniyor. Belki bu yüzden filmde Vecihi’yi canlandıran isim, oyunculuk tecrübesi olmayan Survivor şampiyonu Hilmi Cem İntepe olmuş. Performansı çok kötü değil. Gizem Karaca ise idare ediyor. Bu noktada oyunculara fazla yüklenemiyorum çünkü çoğunun olduğu gibi yönetmenin de yeşil perdede çekilen filmde bu anlamda tecrübe eksiği var. Sonuçta önemli olan kahramanımızın hikayesini sinemaya çekme cesaretinin gösterilmesidir. Kendi adıma yapımcılara ve kadroya teşekkür ederim.
Sözcü
Filmde hatırı sayılır yer tutan Vecihi'nin yılan adasındaki kaçış serüveninde de, sonrasında işgalci İngiliz askerlerinden uçak kaçırma hikayesinde de sahneler sündükçe sünüyor. Aşk hikayesi ise olsun diye konmuş hissiyatını bir türlü aşamıyor. Ana akım filmlerimizin düştüğü en büyük zaaflardan biri olan, neredeyse her sahnede hiç susmayan müzik kullanımı bu filme de damgasını vurmuş üstelik... Sergio Leone filmlerinin müziklerini andıran western müzikler, ilk başta ilgi çekiyor ama sonra durmak bilmiyor. Sonuç olarak, yine iyi anlatılmayı hakeden tarihi bir kişiliğimiz eksiği gediği bol bir filmle daha harcanmış oluyor böylece...