Senaryosu, Jack Thorne tarafından, Edgar Allan Poe Ödüllü Amerikalı yazar Nancy Springer’in aynı isimli altı kitaplık serisinin Türkçe ’ye de “Kayıp Lord” olarak çevrilmiş olan “The Case of the Missing Marquess / Kayıp Marki Vakası” (2006) isimli ilk kitabından uyarlanarak yazılan “Enola Holmes”, iki Primetime Emmy Ödüllü Harry Bradbeer’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Yani senaryonun ardında bazılarınca iddia edildiği gibi Netflix’in kafasına göre uydurduğu bir hikâye yok ortada…
Tam tersine oldukça sağlam ve etkili bir kurguya da sahip olmasının yanı sıra uluslararası çok satanlar (best selling) listesinde de yer alan telif bir roman var…
Üstelik geride, “The Case of the Left-Handed Lady” (2007), “The Case of the Bizarre Bouquets” (2008), “The Case of the Peculiar Pink Fan” (2008), “The Case of the Cryptic Crinoline” (2009) ve “The Case of the Gypsy Goodbye” (2010) dan oluşan ve devam filmi olarak çekilmeyi bekleyen beş kitap daha bulunurken…
Unutmadan, Sir Arthur Conan Doyle tarafından yaratılan Sherlock Holmes karakterinin de kendisinden yedi yaş daha büyük olan Mycroft Holmes adında bir ağabeyi olduğunu da belirtelim ve filmimize geçelim…
Ancak izninizle önceliği, İngiliz sinemasının “yükselen değerlerinden” genç (2004) ve zarif yıldızı Millie Bobby Brown’a vermek istiyoruz…
Kendileri, haftalık Amerikan haber dergisi Time’ın “Yılın En Etkili 100 İnsanı” listesine girenlerin yanı sıra UNICEF tarafından “İyi Niyet Elçisi” olarak atananlar arasında da bugüne kadar ki “en genç” isimdir…
İlk önemli çıkışını henüz 12 yaşındayken bilim – kurgu tarzındaki bir Netflix dizisi olan “Stranger Things” de (2016 – 2020) canlandırdığı, sıra dışı yeteneklere sahip “Eleven / Jane Hopper” karakteri ile yapan Brown:
Bu dizideki olağanüstü performansı sayesinde iki kez “Primetime Emmy Ödülüne” aday olurken, “Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films”in, üç kez üst üste aday olduğu “TV Dizilerindeki En Genç Oyuncu Performansı” kategorisindeki, “Saturn Ödülünü” 2016 yılında kaparak evine götürmüştür…
İşte bu filmde, sinemadaki rüştünü de tam anlamıyla kanıtlamış olan Millie Bobby Brown’ın hayat verdiği 1884 doğumlu 16 yaşındaki Enola Holmes:
Bir sabah uyandığında annesi Eudoria’nın (Helena Bonham Carter), hiçbir anlam veremediği bir biçimde evi apar topar terk ederek ortadan kaybolduğunu fark eder…
Derken ilerleyen günlerin birinde, uzun yıllardır kendilerinden haber alınamayan ağabeyleri Sherlock (Henry Cavill) ile Mycroft (Sam Claflin) aniden ortaya çıkarak, tersinden okunduğunda adı “Alone / Tek Başına” anlamına gelen Enola’nın başına ekşirler…
Zira Holmes biraderler kendi aralarında, eğitimsiz, kötü giyinen ve vahşi bir görünüm sergileyen kız kardeşlerini, yatılı olarak devam edeceği Bayan Harrison’ın (Fiona Shaw) zerafet okuluna göndermeye karar vermişlerdir…
Aklı fikri annesinde olan Enola ise, biraz zorlanmasına karşın annesinin kendisi için hazırladığı “şifreli mesajı çözerek”, cebine koyduğu yüklü miktardaki para ile herkes mışıl mışıl uyurken Londra’ya doğru yola koyulur…
Bu, yıllardır ağabeyi Sherlock’un gölgesinde kalmış olan Enola’nın ilk başarısıdır…
Enola, bindiği trenin özel kompartımanında, ölüm korkusu ile evinden kaçmış olan ve pat diye aniden ortaya çıkan Marki Tewkesbury (Louis Partridge) ile tanışır ve ondan kompartımanı derhal boşaltmasını isteyerek kendisi de dışarıya çıkar…
Fakat çok geçmeden, Marki’nin ciddi anlamda tehlikede olduğunu fark eden Enola, yardım ederek onun hayatını kurtarır ve birlikte Londra’ya kadar gittikten sonra orada da “Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” diyerek yollarını ayırırlar…
Marki’yi de kurtararak tamamen rahatladığını düşünen Enola’nın artık tek bir “derdi” vardır:
“Annesini bulmak…”
Ama çok geçmeden, Marki’nin aslında kurtulmadığını ve trendeki kiralık katilin (Burn Gorman) bu kez, her ikisinin de peşine düştüğünü fark eder…
Enola’nın, filmin oldukça ilginç ve heyecanlı gelişmelere de sahne olacak olan bundan sonrasında yapması gereken üç şey vardır:
Öncelikle Marki’yi bularak uyarmak, ardından Marki’yi ortadan kaldırmak üzere kiralık katili tutanın kimliğini öğrenerek durdurmak ve nihayetinde de annesine kavuşmak…
Hadi bakalım, sıra sizlerde…
Enola ve Marki’nin değişik engellerle karşı karşıya kalacakları, “ailecek” de izlenebilecek bu eğlenceyi kaçırmayın…
Ve görün bakalım ağabeyi Sherlock kadar zeki olan Enola, ipuçlarını birleştirerek bu üç hedefe nasıl ulaşabilecek…
Keyifli seyirler,