Umut veren bir genç sinemacı
Yazar: Ali ErcivanDünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nin Generation bölümünde yapan, Banu Sıvacı’nın ilk sinema filmi Güvercin, daha sonra Sofya’dan da En İyi Yönetmen ödülüyle dönmüştü. Sofya Film Festivali’nden gelen bu ödül, aslında filme dair bir şeyler söylüyor kanısındayım. Oraya geleceğim...
Adana’da abisiyle birlikte yaşayan, vaktinin neredeyse tamamını çatıda beslediği, babasından yadigar güvercinlerle geçiren, nahif bir gencin öyküsünü anlatıyor film. Abisinin sürekli çalışması, büyümesi yönündeki baskılarına rağmen, kendi dünyasından çıkmakta zorlanıyor. Mecburen çalışmaya başladığı bir iş onu tahmin ettiğinden daha uzun süre evinden, güvercinlerinden ayrı bırakınca da ne yapacağını şaşırıyor, dengesini kaybediyor.
Banu Sıvacı’nın çok umut veren bir ilk filmle karşımıza çıktığını söylemek lazım. Güvercin şaşırtıcı derecede iyi çekilmiş, zanaat anlamda potansiyelini hep en uç noktalara kadar zorlayan bir film. Başarılı kamera çalışmasının, İstanbul Film Festivali’nden ödülle dönen müziklerinin ve müthiş sinematografik yüzüyle başrol oyuncusu Kemal Burak Alper’in de burada payı büyük. Bu yıl Sirayet adlı bir kısa metrajda da başarılı performansını izlediğimiz genç oyuncu, Sıvacı açısından da artı hanesine yazılan önemli bir keşif.
Kanımca Güvercin’in iki sıkıntısı var. Biri, burada detayına girmeyeceğim, son kısmına ve ana karakterin attığı (ya da atmadığı) bir adıma dair inandırıcılık problemi. Eline geçen bir madde var ve karakterin o koşullarda bunu saklamasını ikna edici bulmadığımı söylemeliyim. İzleyince kendi kararınızı verirsiniz bu konuda.
Diğer mesele daha filmin özüne dair. Kendi içinde bu kadar iyi çekilmiş olmasına rağmen, Güvercin’i büyük, sahiden önemli bir film olmaktan alıkoyan şey... Dramatik hiçbir risk almaması. Küçük ölçekli, boyundan büyük işlere kalkışmaya sanki çekinen bir ilk film karşımızdaki. Rejisini, teknik beceresini ispat etmekle yetinmiş bir genç yönetmen. Halbuki ilk filmlerden biraz daha fazlasını bekliyor insan. Misal, geçen sene beğenip savunduğum Körfez’in, kendi içinde çok sorunu vardı aslında ama cesaretine, yeni şeyler denemekten, kendi üslubunu oluşturmaya çalışmaktan çekinmemesine hayran olmuştum. Bu sene İstanbul Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü için Güvercin’i değil, Körfez’i tercih etmemiz daha çok bundandı. Festivale katılan yabancı bir eleştirmen, bu konuda benim hislerimi de çok güzel söze dökmüştü. Güvercin, Doğu Avrupa ve Balkanlardaki küçük festivallerden oluşan bir ağın içinde kendine yer bulup, belki birkaç ödül kazanıp, yönetmenin sonraki filmlerine fon bulmakta yolunu açsın diye tasarlanmış, bundan fazlasına kendini zorlamamış bir film. Bu yüzden de ümit veren bir yönetmenin ilk işi olarak zihinlerimizde yer edecek ama henüz daha fazlası değil.
Twitter: aliercivan