Son derece değişik bir film. Kolay kolay herhangi bir kalıba konulması da zor bir film. İlk zorluk filmin adında var, filmde anlatılan dayı, filmin adı amca…Sinemaseverlerin çok farklı tatlar alacağı ama standart hareketli film tarzına alışmış seyirciler için filmin hayli sıkıcı ve dingin bir film geleceği kesin. Konuşma mümkün mertebe az tutulmuş adeta pandomim havasında bu bölümler çok başarılı bir şekilde müzikle doldurulmuş. Oyuncu olarak jenerikte adı geçmeyen Jacques Tati, dayı Hulot rolünde çok az konuşarak son derece başarılı bir performans sergiliyor. Herkesin birbirini tanıdığı, yapmacıksız ve basit kurallar içinde mutlu bir yaşam süren dayı Hulot ile zenginler mahallesinde yaşam süren Arpel çiftinin yaşamları arasındaki tezat filmin konusunu oluşturur. Modern dünyanın kayıtsızlığı ve tekdüze yaşam tarzı, sadece mal mülkle hava atmanın, tüketimin ön planda olduğu bir yaşamla, geleneksel ahlak değerlerinin ön planda olduğu , paranın değil yaşam tarzının ön planda olduğu hayat arasındaki farklılık Hulot karakteri üzerinden verilir. Bunu filmi izlerken hissediyorsunuz, yoksa filmin seyredenin gözüne soktuğu bir mesajı yok. Hatta kendi yaşadığı semtten zengin semte geçerken yıkık duvar üzerindeki tuğlayı düşüren Hulot’un onu yerden alıp, yerine koyması sanki hiçbirşeyin değişmemesini istemesi şeklinde yorumlanabilir. Filmde ayrıca dikkat çeken bölümleri arasında, çöpleri sürekli temizlemeye kalkışıp bir türlü süpürmeyen, süpüremeyen çöpçü, eve gelen misafire göre açılan fıskiye, ıslık çalarak yoldan geçenleri direğe çarptıran çocuklar, her ortamda pardesü giyen Hulot, vs. dikkat çekiyor. Zamanında yabancı film Oscar’ı kazanan film, üzerinden yaklaşık 60 yıl geçmiş olmasına, bazı sahneleri sıkıcı bulunmasına rağmen yinede sağlam kalmış filmler arasında gösterilebilir. İzlememiş olanların es geçmeyip izlemelerini öneririm.