“Den skyldige / The Guilty”, yönetmen koltuğunda oturan ve aynı zamanda senaryosunu da Emil Nygaard Albertsen ile birlikte yazmış olan Danimarkalı sinemacı Gustav Möller’in ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Dünya prömiyeri, 21 Ocak 2018’de Sundance Film Festivalinin yarıştığı Dünya Sineması - Drama kategorisi (bu kategoride kazanan Tolga Karaçelik’in “Kelebekler” (2018) filmi oldu) bölümünde yapılan film, aynı zamanda 91. Academy Ödüllerinin Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde de Danimarka’nın adayı olmuş durumda…
14 Temmuz 2018’de Danimarka’da, 19 Ekim 2018’de de Amerika’da vizyona giren filmin, 7.8/10 (5.532 oy) ve 4.3/5 (361 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8/10 (75 yorum) ve 83/100 (23 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” özel etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları oldukça etkileyici bir görünüm sergiliyor…
Gelin isterseniz, (her ne kadar katılım çok yüksek olmasa da) gerek izleyiciden gerekse de eleştirmenlerden bu kadar yüksek puanlar almış olan bu filme, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım ve bu beğeninin nedenlerini anlamaya çalışalım…
Ancak, Asger Holm karakterini canlandıran Jakob Cedergren’in performansına geçmeden önce, “Den skyldige / The Guilty” nin, ilk filmini çeken Gustav Möller için gerçekten de iyi bir başlangıç olduğunu söyleyelim…
Başroldeki Jakob Cedergren’e gelince…
Çok zekice kurgulanmış bir hikâyeye de sahip olan filmin ana karakterini oynayan bu Danimarkalı oyuncu telefonda, sanki filmdeki diğer karakterler Iben, Michael, Rashid ve Mathilde ile konuşur gibi değil de Academy jürisine selam gönderir gibi oynamış…
Zaten şunun şurasında, Academy ödülüne aday olanların belirleneceği 22 Ocak 2019 ile ödülü kazananların duyurulacağı 24 Şubat 2019’a da ne kaldı ki…
Hep birlikte bekleyelim ve görelim…
Filmin teknik altyapısına gelince…
Doğrusunu isterseniz, kapalı tek mekânda, kafasındaki kablosuz çağrı merkezi kulaklığıyla bilgisayar ekranı başında, "Alo 112" polis imdat telefon hattının diğer ucundaki insanlarla konuşarak onları yönlendirmeye çalışan bir polis memurunun davranış ve mimiklerinin kurgusundan oluşan son derece düşük bütçeli bu filmin uzun uzadıya konuşulup tartışılacak karmaşık bir altyapısı ile teknik bir ayrıntısının olduğunu düşünmüyoruz…
Zira her şey apaçık ortada…
Bu filmden belki sadece, kıssadan hisse olarak, “benimde param olsaydı bende iyi film çekerdim” diyenlere, “kusura bakmayın ama iyi bir film yapmak için öncelikli olan şey, yüklü miktarda bir para değil düzgün bir hikâye ile sağlam bir sinema vizyonudur yani ruhtur” şeklinde bir mesaj çıkartılabilir, ki bizce hepsi de bu kadardır…
Sonuç olarak, her bir dakikasını büyük bir ilgi ve keyifle izlediğimiz bu film için puanımız 4 önerimiz ise, “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 19 Kasım 2018 günü saat 00.09’da yazılarak paylaşılmıştır...