Senaryosunu, Jennie Rooney’in aynı isimli romanından uyarlayarak Lindsay Shapero’nun yazdığı “Red Joan”, Trevor Nunn’ın yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…
Prömiyeri, 7 Eylül 2018’de Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 19 Nisan 2019 tarihinde İngiltere’de vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “Red Joan” olarak tanınan Joan Elizabeth Stanley’in İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki hikâyesini, sanki çok önemli bir casusluk olayını değil de, o olayın başkahramanı olan genç ve alımlı Joan’in gönül ilişkilerini anlatırcasına sakin bir sinema dili kullanarak kurgulanmış bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Zira filmde, casusluk filmlerine özgü heyecan ve gerilimden eser yok…
Hâlbuki Joan’in yaptığı iş olan Amerika ve İngiltere’nin başı çektiği Batı bloğunun elindeki atom silahları teknolojisine ilişkin çok gizli bilgilerin Sovyetler Birliğine verilmesi öyle sıklıkla yaşanan sıradan bir olay değil…
Ama artık nasıl olduysa yönetmen Trevor Nunn, son derece büyük bir cesaret ve beceri gerektiren bu casusluk işini, herkesin her gün yaptığı çok basit bir işmiş gibi sunmayı başarmış…
O yüzden de, bu filmden nefes kesen bir casusluk öyküsü çıkacağını umanları daha işin en başındayken uyarmış olalım:
“Eğer genç Joan Elizabeth Stanley’in casusluk soslu gönül maceralarını ve aşk hezeyanlarını izlemeye hazırsanız buyurun başlayın…”
Peki, bu durum filmi izlememek için bir gerekçe mi?
Elbette hayır…
Özellikle de, sırf 1 Academy, 2 Golden Globes ve 11 BAFTA ödüllü Judi Dench ile Genç Joan’i canlandıran Sophie Cookson ve diğer oyuncuların performansları ile Joan Elizabeth Stanley’in, casusluk yapma nedenine ilişkin olarak vermeye çalıştığı “mesajı” duyup anlamak için dahi izlenilmeyi fazlasıyla hak eden bir film…
Fakat daha önce de söylediğimiz gibi, döneme ilişkin atmosferin de yeterince iyi yansıtıldığı bu filme klasik bir casusluk filmi gözüyle gibi bakmamak kaydı ile…
Şimdi tam da bu noktada, “Joan Elizabeth Stanley’in vermeye çalıştığı o ‘mesaj’ neydi?” diye sorabilirsiniz…
“Spoiler” vermek tarzımız olmaması nedeniyle bizim yanıtımız da, “Öğrenmek için izlemeniz gerekecek” biçiminde olur…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; tarihteki önemli figürlerin biyografileri ile film yapmayı planlayan sinemacılara, “Unutmayın… Yanlış hesap önce gişeden sonra da Bağdat’tan döner” diye seslenerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 2,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, halen izlemediyseniz “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,