Oyunbozan Benni’nin “pembe öfke”si
Yazar: Misafir Koltuğu“Systemsprenger”, devlet koruması altında olup da sisteme entegre edilemeyen, her tür kuralı ve yapıyı ihlal eden, saldırganlık eğilimi gösteren çocukları tanımlamak için kullanılan Almanca bir terim. 9 yaşında bir kız çocuğu olan Benni de, sosyal hizmet görevlilerine göre bir “systemsprenger.” Bebeklik döneminde yaşadığı bir travmayla başlar onun “pembe öfke”si. Sorunlu bir yuvada ruhu ağır yara alan bu çocuk, tek ilacı olan anne şefkatinden yoksun büyür. Gittikçe hırçınlaşan, çevresindekilere ve kendi bedenine zarar vermeye başlayan Benni, sosyal hizmetler kurumu çatısı altına alınır. Ama tıpkı öz annesi gibi, bu kuruma bağlı bakımevleri de onu reddeder. Benni’nin içinde büyüdükçe büyüyen öfke, giderek bir savunma aracına, korkularıyla mücadele yöntemine dönüşür. Anne sıcaklığını biraz olsun hissedebildiği kadın eğitmenler de bastıramaz ruhundaki açlığı. Yaşıtlarıyla da iletişim kuramayınca gittikçe saldırganlaşan Benni, yerleştirildiği her kurumdan kovulan, yetişkinlerde bile ciddi yan etkileri olan, nörolojik ilaçlara bağımlı hale getirilen bir psikopata dönüştürülür. Yeni okul refakatçisi ile tanışması hayata uyum sürecinde umut ışığını yaksa da, bu o kadar kolay olmaz.
36 yaşındaki Alman yönetmen ve senarist Nora Fingscheidt’in yarattığı “sistem kırıcı” bu zor karakteri canlandıran isim Helena Zengel. 2008 doğumlu aktristin performansı, rol demeye dilin varmayacağı kadar hayranlık uyandırıcı bir yaşama hali aslında. Oyuncu tercihi ve yönetimiyle dikkat çeken Fingscheidt’in bu ilk uzun metraj çalışması, üzerinde çok çalışıldığı belli olan pedagojik altyapısı sağlam bir senaryodan ve dinamik kurgusundan da alıyor gücünü. Üstelik seyirciyle ilk kez buluştuğu Berlin Film Festivali’nde 2 ödül kazanan bir yapım Oyunbozan…
Filmde tıkır tıkır işleyen bir Alman kurumsallığı göze çarpsa da, aslında yönetmen mevcut sistemin aksayan yönlerine de vurgu yapıyor. Kendini çocuklara adayan eğitmenler kadar, sistemin içinde robotlaşmış ve duyarsızlaşmış yüzlere de yer veriyor. Çocuğun çığlıklarının gerçek nedeni bilinse de, çözümün ısrarla çok uzaklarda aranmasını inceden inceye eleştiriyor. Ancak yönetmenin bu noktada çözüm önerisi sunmak gibi bir derdi yok. Belli ki o da en az filmdeki karakterler kadar açmazda. Haliyle annesinin istemediği, devletin de ruhuna yetemediği bir çocuğun çaresizliğine odaklanmayı tercih ediyor. Sistemin zincirlerine sarılı o küçük bedenin çırpınışlarını çok güçlü bir anlatımla perdeye yansıtıyor. Sesini duyuramadıkça daha çok haykıran, haykırdıkça korku öznesi haline gelip daha çok yalnızlaşan Benni’yi pembeye boyayarak hatırlatıyor onun masumiyetini. Peki bir sahnede eğitmenin de dediği gibi; o cam kırılmaz mı? Bir kız çocuğunun, kemikleşmiş bir yapıyı tuzla buz etmesi ne kadar mümkün?
İstanbul Film Festivali’nin “Genç Ustalar” bölümünde gösterilen Oyunbozan ile sinemaya yeni bir soluk getiren yönetmen Nora Fingscheidt, daha ilk filmiyle çıtayı yükseltmiş gibi görünüyor.
Gözde Güven