Tolga Karaçelik'in Gişe Memuru ile Sarmaşık'dan sonraki üçüncü uzun metrajlı filmi Kelebekler'i, dün akşam yönetmenin de katılımıyla Rexx'de düzenlenen özel bir gösterimde izleme fırsatı buldum. Bu film bu yılki Sundance festivalinde "Dünya Sineması - Büyük Juri Özel Ödülü"nü aldığı ve Tolga Karaçelik'in tarzının büyük bir hayranı olduğum için epey heyecanlıydım. Size rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki Kelebekler, kesinlikle bir hayal kırıklığı yaratmadı. Hatta şu an üzerinde düşündüğümde filmi daha da çok sevmeye başladım. Kelebekler, son yıllarda izlediğim en iyi Türk filmlerinden birisiydi.
"Kelebekler, babalarının acilen çağırması üzerine 30 yıldır birbirleriyle görüşmeyen üç kardeşin yeniden buluşmasına odaklanıyor. Yaptıkları uzun araba yolculuğundan sonra babalarının yaşadığı köye varan üç kardeş, babalarının ölmüş olduğunu öğrenirler. Bu köyde geçirdikleri zaman içerisinde üç kardeş, babalarının nasıl öldüğünü öğrenmeye ve birbirlerini anlamaya çalışırlar."
Öncelikle Kelebekler'in çok iyi yaptığı şeylerden konuşalım. Yönetmen Tolga Karaçelik, bu bilindik hikayeyi sade içeriğinden uzaklaşmadan, olabilecek en klişeden uzak biçimde çekmiş. Evet, filmde patlayan tavuklar veya kardeşlerden birisinin mesleğinin astronot olması gibi normalde filmlerde pek görmediğimiz olaylar var. Ama Karaçelik, bunları hiçbir zaman hikayenin odak noktası haline getirmiyor. Bu sahnelerin hiçbiri "burası fazla dramatik oldu, şuraya azıcık da komedi serpiştireyim" duygusuyla seyirciye yansıtılmıyor. Ne kadar absürt olursa olsun, Kelebekler sürekli gerçekçi yapısını korumayı başarıyor. Fakat bunun nasıl olduğunu size tam olarak izah edemem, bunu anlamak için filmi izlemeniz gerekiyor.
Kelebekler'in asıl hikayesi, üç ana karakterin yolculuğuna odaklanıyor. Filmin içerdiği komik bölümlere karşın, ana karakterler seyirciye derin bir nefes aldırıp kendi sorunlarından konuşmaya başladıklarında, onların yaşadıklarını sizler de hissediyorsunuz. Bu konuda film, yaşanan absürt durumların içerisinde bu karakterlere gereken içeriği vermeyi başarmış. Filmde yaşananlara karşılık ana karakterlerin gösterdiği davranışlar, harika detaylarla dolu. Bu karakterler hakkındaki bütün detayları bilmemenize rağmen bu detaylar sayesinde onları gerçekten de tanıyormuş gibi hissediyorsunuz. Bunun sayesinde film temposundan asla ödün vermiyor.
Bunun dışında sadece filmin içeriği değil, görünüşü de son derecede özgündü. Film boyunca kameranın sallanması, hikayenin içerisinde bulunduğu ortam ile görüntü yönetmeni bu filme ucuz bir görünüm getirmiş olsa da, filmin içeriği bakımından bu sonuç işe yaramış. Çünkü Karaçelik'in Sarmaşık gibi diğer filmlerinin aksine, böyle içten ve dikkat çekmekten uzak bir hikayenin dev bir bütçeyle çekilmesi anlamsız olurdu. Bu da sonucu daha da özgün bir hale getirmiş.
Fakat oyunculuklardan da konuşmam gerekiyor. Başroldeki üç kardeşi canlandıran Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ ve Tolga Tekin'in performansları öyle gerçekçi ve etkileyiciydi ki, film esnasında oyuncuların bir karakteri canlandırmaya çalışmasını değil de gerçekten var olan kişileri izliyor gibiydim. Bu oyuncuların filme getirdiği içtenlik, gerçekten de görmezden gelinemez doğrusu. Fakat sadece başroller için değil, filmdeki bütün oyuncular hakkındaki görüşüm de böyle. Ercan Kesal, Hakan Karsak ve Serkan Keskin'in bulunduğu yardımcı oyuncu kadrosundaki karakterlerin her birini izlemesi o kadar keyifliydi ki, benim için sadece bu oyuncuların biri değil, her biri bulundukları sahneyi çalmayı başardı. Kelebekler, son zamanların en güçlü oyuncu kadrolarından birisine sahip ve bu oyuncuların her biri bu filmde parlama fırsatı yakalamış.
Tolga Karaçelik'in senaryosu ise her zamanki gibi herkesin kendinde bir şeyler bulabileceği akıcı işlenişinin altında dikkat isteyen detaylarla doluydu. Diyalogların her biri son derecede doğaldı ve hikayenin kendisi ise tek kelimeyle çarpıcıydı. Kelebekler'i izlerken bir anlığına bile sıkılmadım ve süre ilerledikçe kendimi bu kişilerin ve hikayenin içerisindeymiş gibi hissettim. Ve bu da bir filmin ne kadar iyi olduğunu gösteren sinyallerden birisi. Kelebekler, bana bir sinema ekranına baktığımı unutturup gerçekten de bir şeyler hissetmemi sağladı.
Ayrıca harika kurgusu ve senaryosunun yanı sıra Kelebekler, filmden sonra aklınıza kazınmış olacak sahnelerle doluydu. Bu konuda genel seyirciye göre en çok ön plana çıkan sahneler; tavukların patladığı bölüm ile final sahnesi olacağına dair hiç şüphem olmasa da, beni daha çok ufak sahneler etkilemeyi başladı. Özellikle de üç kardeşin gazetedeki bir habere karşı yemek masasında gülmeye başladıkları bölüm. Burada fazla spoiler vermek istemiyorum ama özellikle bu sahnenin içeriği hakkındaki bir şey, beni filmin diğer bölümlerinden daha çok ilgimi çekti. Şu an ne olduğuna emin olmasam da -en kısa zamanda filmi yeniden izleyip yeni detaylar yakalamaya can atıyorum bu arada- Tolga Karaçelik, görünürde pek fazla olayın yaşanmadığı bir sahneyi, ufak detaylarla ilgi çekici kılmayı başarmış.
Eğer sorunlarıma gelecek olursak, filmde 1-2 sahne biraz gereğinden fazla uzayabiliyor. Bu şahsen canımı sıkan bir durum olmasa da, filmin geneline baktığımda bu bölümlerin daha iyi olabileceğini düşünüyorum sadece. Bunun dışında film hakkında başka bir sorunum dahi yoktu.
Genel anlamda Kelebekler, beni her yönüyle şaşırtmayı başardı. Zengin bir içeriğe sahip olmasıyla beraber sade işlenmiş senaryosu, ileride kült olabilecek sahneleri, kusursuz performansları ve hikayesindeki tonların kurduğu harika denge ile Kelebekler, son yılların en iyi Türk filmlerinden birisiydi. Bu yorumu ise filmi iyi veya kötü bulmanız için değil, sinemada gidip desteklemeniz için yazıyorum. Bu kadar harika işlenmiş, iyi gişe yapmak yerine güçlü bir hikayeyi işlemeyi tercih eden Türk filmleri vizyonda çok fazla izlenmiyor. Kendinize bir iyilik yapın ve Kelebekler'i vizyona girer girmez izleyin. Harika vakit geçirmenizi ve gerçekten bir şeyler hissetmenizi sağlayan, türünde eşi benzeri pek görülmeyen filmlerden birisi. Tolga Karaçelik, Türk sinemasının en güçlü seslerinden birisi olduğunu bu filmde bir kez daha kanıtlamış. Sakın kaçırmayın. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Kusursuz performanslar, her biri ön planda olan renkli karakterler.
+ Komedi ile dramın yakaladığı kusursuz denge.
+ Güçlü senaryosu ve doğal diyaloglar.
+ İçerdiği sıra dışı olaylara rağmen hikayenin hiçbir zaman bu bölümlerle öne çıkmaması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- 1-2 gereğinden fazla uzayabilen sahne.
TOPLAM PUAN: 9.4/10