Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Tolga Karaçelik üç kardeşin de seyircilerle iletişim kurmasına olanak sağlıyor ve riske girip kimi sahnelerde ana akım komedilerine yaklaşmaktan da çekinmiyor. Bu bıçak sırtı denge içinde, özellikle de köyde geçen bazı sahnelerde yan karakterlerde izlediğimiz oyuncularda bazı küçük doz aşımları olduğunu düşünsem de üç kardeşi canlandıran Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan ve Tuğçe Altuğ kusursuz performanslar göstermişler. Üçlünün hem İstanbul'daki kahvaltı hem de Hasanlar köyündeki rakı masası sahnesi üçünün arasındaki dinamikleri çok güzel ortaya koyan harika sahneler olmuş. Özenle seçilmiş müzikleri, hiç düşmeyen temposu ve iyi yazılmış sahneleriyle "Kelebekler" bu yıl izleyeceğiniz en güzel yerli yapımlarından biri olacak kesinlikle...
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Film geçen yıl ABD’nin ünlü bağımsız sinema festivali Sundance’de en iyi yabancı film seçilmişti. Bu büyük başarıdan sonra yazılmış yabancı eleştirilerden birinde de şöyle ilginç birşey söyleniyor: “Bu filmin altını çizdiği en önemli şeylerden biri, çocukluk anıları denen şeye kimi zaman onları bizzat yaratacak kadar tutunmamız.” Film genelde birinci sınıf bir oyuncu kadrosundan destek alıyor. Hepsi öylesine iyi ki, hangi birinden söz etmeli? Bunun tam bir takım oyunculuğu olduğunu söylemekle yetineyim. Ve belki çok özel mizahı herkese geçmeyebilecek bu filmi tüm has sinemaseverlere öğütlemiş olayım.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Olayların ilginç bir şekilde geliştiğini ya da filmin net bir ana fikre odaklandığını öne süremem. Buna karşılık, Karaçelik karakterleri öylesine iyi yazmış ki film kendi dünyasını kurmakta hiç zorlanmıyor. Karakterler filmi alıp götürüyor ve onları yakından tanıdıkça ironi duygusu artıyor. Bu arada, oyuncular harika. Gece kulübü sahnesinde olduğu gibi, ego savaşları veren erkek kardeşlerin arasındaki testosteronlu gerilimi her seferinde eriterek aile duygusunu ortaya çıkaran kız kardeş rolünde Tuğçe Altuğ, kritik rolünün hakkını veriyor. “Rüzgârda Salınan Nilüfer”deki karakterinin ardından bambaşka bir kişilikle karşımıza gelen Tolga Tekin’in oyunculuğundaki farklı tarzlara şapka çıkarmamak elde değil. Bartu Küçükçağlayan ise rolüne getirdiği yorumla filmin mizah duygusuna önemli bir katkı sağlıyor. Öyle ki film bittikten sonra bile, Kenan'ın halleri aklıma geldikçe güldüm. Özetle “Kelebekler”i severek, keyif alarak seyrettim, bence Karaçelik’in en iyi filmi. Umarım siz de beğenirsiniz.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Gişe Memuru’ ve ‘Sarmaşık’ filmleriyle tanıdığımız Karaçelik, ‘Kelebekler’de öyküsünü absürd komedi şeklinde perdeye taşımış. Bu hedefe genel olarak varılmış. Film komedinin sularına ulaştığında rahatlıyor, ritmini buluyor ama duygusallaşmaya ve karakterler, özellikle baba figürü üzerinden hesaplaşmaya başladığında denge sağlanamıyor. Komediyle dram arasındaki geçişler sorunlu ve bu, filmin ritminde gelgitler yaşanmasına neden oluyor. Tabii ki tercih yönetmenindir her zaman ama belki de sadece komediye yüklenilse ve duygusallık aralarına, istasyonlarına gerek duyulmasa, uğranılmasa daha iyi olurmuş.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Sözcü
Tolga Karaçelik üç kardeşin de seyircilerle iletişim kurmasına olanak sağlıyor ve riske girip kimi sahnelerde ana akım komedilerine yaklaşmaktan da çekinmiyor. Bu bıçak sırtı denge içinde, özellikle de köyde geçen bazı sahnelerde yan karakterlerde izlediğimiz oyuncularda bazı küçük doz aşımları olduğunu düşünsem de üç kardeşi canlandıran Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan ve Tuğçe Altuğ kusursuz performanslar göstermişler. Üçlünün hem İstanbul'daki kahvaltı hem de Hasanlar köyündeki rakı masası sahnesi üçünün arasındaki dinamikleri çok güzel ortaya koyan harika sahneler olmuş. Özenle seçilmiş müzikleri, hiç düşmeyen temposu ve iyi yazılmış sahneleriyle "Kelebekler" bu yıl izleyeceğiniz en güzel yerli yapımlarından biri olacak kesinlikle...
T24
Film geçen yıl ABD’nin ünlü bağımsız sinema festivali Sundance’de en iyi yabancı film seçilmişti. Bu büyük başarıdan sonra yazılmış yabancı eleştirilerden birinde de şöyle ilginç birşey söyleniyor: “Bu filmin altını çizdiği en önemli şeylerden biri, çocukluk anıları denen şeye kimi zaman onları bizzat yaratacak kadar tutunmamız.” Film genelde birinci sınıf bir oyuncu kadrosundan destek alıyor. Hepsi öylesine iyi ki, hangi birinden söz etmeli? Bunun tam bir takım oyunculuğu olduğunu söylemekle yetineyim. Ve belki çok özel mizahı herkese geçmeyebilecek bu filmi tüm has sinemaseverlere öğütlemiş olayım.
Habertürk
Olayların ilginç bir şekilde geliştiğini ya da filmin net bir ana fikre odaklandığını öne süremem. Buna karşılık, Karaçelik karakterleri öylesine iyi yazmış ki film kendi dünyasını kurmakta hiç zorlanmıyor. Karakterler filmi alıp götürüyor ve onları yakından tanıdıkça ironi duygusu artıyor. Bu arada, oyuncular harika. Gece kulübü sahnesinde olduğu gibi, ego savaşları veren erkek kardeşlerin arasındaki testosteronlu gerilimi her seferinde eriterek aile duygusunu ortaya çıkaran kız kardeş rolünde Tuğçe Altuğ, kritik rolünün hakkını veriyor. “Rüzgârda Salınan Nilüfer”deki karakterinin ardından bambaşka bir kişilikle karşımıza gelen Tolga Tekin’in oyunculuğundaki farklı tarzlara şapka çıkarmamak elde değil. Bartu Küçükçağlayan ise rolüne getirdiği yorumla filmin mizah duygusuna önemli bir katkı sağlıyor. Öyle ki film bittikten sonra bile, Kenan'ın halleri aklıma geldikçe güldüm. Özetle “Kelebekler”i severek, keyif alarak seyrettim, bence Karaçelik’in en iyi filmi. Umarım siz de beğenirsiniz.
Hurriyet
‘Gişe Memuru’ ve ‘Sarmaşık’ filmleriyle tanıdığımız Karaçelik, ‘Kelebekler’de öyküsünü absürd komedi şeklinde perdeye taşımış. Bu hedefe genel olarak varılmış. Film komedinin sularına ulaştığında rahatlıyor, ritmini buluyor ama duygusallaşmaya ve karakterler, özellikle baba figürü üzerinden hesaplaşmaya başladığında denge sağlanamıyor. Komediyle dram arasındaki geçişler sorunlu ve bu, filmin ritminde gelgitler yaşanmasına neden oluyor. Tabii ki tercih yönetmenindir her zaman ama belki de sadece komediye yüklenilse ve duygusallık aralarına, istasyonlarına gerek duyulmasa, uğranılmasa daha iyi olurmuş.