Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Kıvanç Tatlıtuğ’u ‘Kelebeğin Rüyası’ndan yaklaşık beş yıl sonra seyirciyle buluşturan ‘Hadi Be Oğlum’, baba-oğul arasındaki iletişim sorunları üzerinden ilerleyen bir öyküye sahip. Reklamcılıktan gelen Bora Egemen’in ilk uzun metrajlı çalışması niteliğindeki yapım titiz prodüksiyonu ve tatmin edici görselliğiyle dikkat çekiyor. Lakin senaryo problemli. Bir kere çocuğun hastalığının ismi film boyunca telaffuz edilmiyor ve ortadaki problem konusunda seyircinin zihninde karışıklık yaratılıyor (anladığımız kadarıyla Efe otistik). Öte yandan Ali’nin, benzer bir kaderi paylaşan (o da eşini kaybetmiş ve Ali’yi yalnız başına büyütmüştür) babası Haşmet’in öyküyü terk etmesi sahnesi de fazla zorlama… Bence senaryoda bir başka cevap bulamayan soru da son derece yakışıklı biri olan Ali’nin, yıllarca hayatına neden hiçbir kadını sokmadığı ve oğlunu yeni bir ‘anne’ adayıyla tanıştırmadığı. Böyle bir durum olabilir mi; olur ama filmin bu konuda bana kalırsa ikna edici bir yanıtı yok…
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Filmde dile getirilmese de Efe'nin aşırı içe kapanıklığı, göz teması kurmaktan kaçınması, müzik enstrümanı çalmaya olan yatkınlığı gibi detaylar Asperger sendromunu akla getiriyor. Doktor sahneleri olmasına rağmen neden özellikle dile getirilmiyor belli değil. Halbuki bu hastalığın adını geçirmek, onu biraz tanıtmak toplumda bir farkındalık yaratmak açısından faydalı olabilirdi. Annenin sorunu, ortadan kaybolması, bebeği nasıl Ali'ye ulaştırdığı gibi önemli detaylar da tümüyle es geçilmiş. Sanırım seyircinin tamemen baba-oğul arasındaki ilişkiye odaklanması amaçlanmış. Ancak o zaman da yaklaşık iki saatlik süresinde ciddi bir tempo sorunu ortaya çıkıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Kıvanç Tatlıtuğ’u ‘Kelebeğin Rüyası’ndan yaklaşık beş yıl sonra seyirciyle buluşturan ‘Hadi Be Oğlum’, baba-oğul arasındaki iletişim sorunları üzerinden ilerleyen bir öyküye sahip. Reklamcılıktan gelen Bora Egemen’in ilk uzun metrajlı çalışması niteliğindeki yapım titiz prodüksiyonu ve tatmin edici görselliğiyle dikkat çekiyor. Lakin senaryo problemli. Bir kere çocuğun hastalığının ismi film boyunca telaffuz edilmiyor ve ortadaki problem konusunda seyircinin zihninde karışıklık yaratılıyor (anladığımız kadarıyla Efe otistik). Öte yandan Ali’nin, benzer bir kaderi paylaşan (o da eşini kaybetmiş ve Ali’yi yalnız başına büyütmüştür) babası Haşmet’in öyküyü terk etmesi sahnesi de fazla zorlama… Bence senaryoda bir başka cevap bulamayan soru da son derece yakışıklı biri olan Ali’nin, yıllarca hayatına neden hiçbir kadını sokmadığı ve oğlunu yeni bir ‘anne’ adayıyla tanıştırmadığı. Böyle bir durum olabilir mi; olur ama filmin bu konuda bana kalırsa ikna edici bir yanıtı yok…
Sözcü
Filmde dile getirilmese de Efe'nin aşırı içe kapanıklığı, göz teması kurmaktan kaçınması, müzik enstrümanı çalmaya olan yatkınlığı gibi detaylar Asperger sendromunu akla getiriyor. Doktor sahneleri olmasına rağmen neden özellikle dile getirilmiyor belli değil. Halbuki bu hastalığın adını geçirmek, onu biraz tanıtmak toplumda bir farkındalık yaratmak açısından faydalı olabilirdi. Annenin sorunu, ortadan kaybolması, bebeği nasıl Ali'ye ulaştırdığı gibi önemli detaylar da tümüyle es geçilmiş. Sanırım seyircinin tamemen baba-oğul arasındaki ilişkiye odaklanması amaçlanmış. Ancak o zaman da yaklaşık iki saatlik süresinde ciddi bir tempo sorunu ortaya çıkıyor.