Hesabım
    Ayaz
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Ayaz

    En mükemmel adalet, vicdandır

    Yazar: Misafir Koltuğu

    2008 yılında seyirciyle buluşan polisiye-gerilim türündeki ilk uzun metrajlı filmi “Münferit” ile sinemamıza taze bir soluk getiren Dersu Yavuz Altun 9 yıllık sessizliğin ardından “Ayaz” ile geri döndü. Ayaz ilk olarak 3-9 Kasım 2017 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öncülüğünde gerçekleştirilen 7. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde seyirciyle buluştu. Deniz Telek, Özlem Aktaş, Çağlar TüfekçiUmut Keleş ve Bahtiyar Engin gibi isimlerin rol aldığı film başka bir erkekle kaçan yengesini çevresinin baskısıyla öldüren Hasan’ın cezaevi sürecinde ve sonrasında yaşadıklarını konu alıyor.

    Yönetmenin ilk filmi Münferit’te olduğu gibi yine toplumsal bir meseleyi merkezine alan Ayaz aynı zamanda bir yol ve yüzleşme hikayesi… Bir “yer değiştirme” ya da “yerine koyma” öyküsü olarak da tanımlanabilecek “Ayaz” katil ve maktulün yollarını farklı zamanlarda kesiştirerek empati kurmaya çabalıyor. Senaryosunda Münferit’te olduğu gibi çarpıcı noktalar bulmak mümkün ancak ne yazık ki bu etki tüm filme yayılamıyor. Filmin kaynağı bir sosyal sorumluluk projesine dayanıyor. Namus cinayeti nedeniyle ceza alan bazı mahkumların yaşadığı derin pişmanlıkları gözlemeyen yönetmen tüm bu deneyimlerimden hareketle filmin senaryosunu kaleme aldığını dile getiriyor. Ancak filmin en büyük sorunu da yer yer kamu spotu ile sanat eseri ikileminde kalması olarak karşımıza çıkıyor. Zaman zaman tartışmaların konusu olan “bir filmin toplumsal bir meseleyi konu alması iyi film olması için yeterli midir? sorusunu yeniden sormamız neden oluyor.

    Bir sinema yazarı arkadaşım teması “mültecilik” olan bir festivalin seçkisine bakıp “böylesine büyük bir dramı merkezine alarak çekilmiş filmleri herhangi bir film gibi izleyemem, eleştiremem” demişti. Peki festivallerde yer alan bu filmlerin sanat kaygı gütmediğini söyleyebilir miyiz? Hayır deyip kestirip atmak çok acımasızca olur ancak bu kaygının zaman zaman filmin kendisinin önüne geçtiğini görüyoruz. Bu soruyu Ayaz özelinde değerlendirirsek ne yazık ki film de bu yer yer bu tuzağa düşmekten kurtulamıyor. Kahramanımız Hasan’ın (Deniz Telek) film boyunca neredeyse hiç konuşmaması ve tepkileri (belki de tepkisizliği demek daha doğru olur) hikayenin sahiciliğinden uzaklaşmamıza yol açıyor.

    Ancak her şeye rağmen Dersu Yavuz Altun’un değerli bir film imza attığını düşünüyorum.  Kendisinin de her fırsatta yinelediği gibi “iki çift lafı, söyleyecek sözü olan” hikayeler anlatmayı sürdürüyor. Bu yüzden başına gelecekler de hazırlıklı olduğunu söylüyor. Zira film birçok eserin muzdarip olduğu gibi dağıtım krizinden dolayı yalnızca Beyoğlu Sineması’nda gösterim şansına erişebilecek. Ancak şirketinden aldığımız bilgiye göre mart ayında görece daha yüksek bir kopya sayısı ile daha çok sinema salonunda seyirciyle buluşabilecekmiş. Sinema seçkinleri ya da küçük bir kitle için film yapmadığını her fırsatta dile getiren Dersu Yavuz Altun’un Ayaz’ının oldukça fazla seyirci tarafından paylaşılması ve yönetmenin film çekmeye bu kadar uzun yıllar ara vermemesi arzusuyla…

    Not: Başlıkta kullanılan söz “Victor Hugo”ya aittir.

    Gizem Ertürk

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top