Ağır Kelepçe eleştirileri

Senaryosunu da kaleme almasına ilaveten...

Yüzbaşı karakterini de canlandırıp...

İlk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Cüneyt Faruk Arkın'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Ağır Kelepçe"; bir suç draması olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekimlerinin...

Adana, Aladağ'da gerçekleştirildiği anlaşılan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

- 1996 -


Cabbar'ın (Mehmet Kaçıra) uydurduğu hikayeye göre...

Ayşe'nin (Emine Canbaz) kızı...

Oğlu Arkın'ın (Mustafa Eren)...

Kendisine tecavüze yeltenmesi nedeniyle intihar etmiştir...

***

- 2 yıl sonra -


Derken...

97 dakikalık filmin henüz 7. dakikasına gelmişken...

Yolları kesişecek olan...

Arkın ve Cüneyt (Faruk Enterli) ile daha yakından tanışmamız amacıyla...

Birden hapishane faslı aşamasına geçilir...

***

Ancak...

An itibarıyla da...

Bir filmi...

Film yapan unsurlardan...

Özellikle de...

Başta "oyuncu kadrosu"...

Ve...

"Sinema vizyonu" bağlamlarında olmak üzere hiçbirisinin...

Ağır Kelepçe'de bulunmadığı...

Apaçık bir biçimde ortaya çıkıverir...

***

Hal böyle olunca da biz...

Anlatımımızı burada noktalarken...

Siz değerli sinemasever dostlarımıza da; zaman kaybından öte bir şey ifade etmeyen bu filmden uzak durmalarını, hararetle öneririz...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,

İlgili videoların dünyanın en kötü filmi unvanını kazanabilmesi için öncelikle film olması lazım. Eğer film olabilmeyi başarabilseydi, işte o zaman bu unvanı kazanırdı.

Anlayamadım ? Sinema salonları bu "film" i film değil aslen bir video, nasıl kabul edebiliyor ? Böyle bir şey vizyona nasıl girebiliyor ve salon işgal ediyor ?