Hesabım
    Davet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Davet

    Suçlu Zevk Arayanlara

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    2017 yılında The Light of the Moon filmiyle ses getiren ve daha sonra The End dizisiyle TV dünyasına geçen Jessica M. Thompson’ın yönettiği The Invitation (Davet), sinemalardaki yerini aldı. Korku gerilim türünü sevenlerin, biraz da gerilimle romantizmin buluşmasından keyif alanların bu haftaki tercihi olacak Davet, makul süresi ve türün klişelerini nispeten doğru kullanışıyla sıkmadan, keyifli bir 105 dakika geçirtecektir ama beklentiyi düşük tutmak ve suçlu zevk kategorisi düzeyinde bir keyif kurgulamak şartıyla... Elbette, korku gerilim filmleriyle dolup taşan ve büyük çoğunluğunun kalitesiz olduğu bir sinema ortamında, eli yüzü biraz düzgün bir film ederinden fazla bir seyir zevki veriyor diyelim ve filme geçelim.

    Filmin başlıca rollerinde Game of Thrones’taki Missandei rolüyle tanıdığımız Nathalie Emmanuel ve son olarak yeni nesil Gossip Girl’de yer alan Thomas Doherty yer alıyor ve ilk bahsetmemiz gereken, romantizmin ağırlığından dolayı bu ikilinin kimyası oluyor. Bu açıdan vampir-erotizm, gerilim-romantizm birleşimlerini seven izleyiciler kesinlikle memnun kalacaktır. Dönem filmlerindeki aşk hikayelerinden de biraz esintiler sunan bu kimya, filmin en önemli özelliklerinden biri ve kesinlikle en büyük gücü. İki oyuncu da filmi beğenmeyenlerin bile takdir edeceği ölçüde iyi performanslar ortaya koymuşlar. Sinema var olduğundan beri uyarlanan Dracula / Nosferatu hikayeleri çok tekrardan dolayı artık hazmı zor bir hal aldı ama bu filmdeki performanslar bu anlamda biraz yüzleri güldürecek.

    Olumlu başlamışken filmin biçimsel anlamdaki başarısı ve kalitesini artıran özelliklerine de değinmek gerekir. Bu da haliyle atmosfer kurma ve yansıtma becerisini de beraberinde getiriyor. Malikanenin atmosferi, detayları ve özenle oluşturulmuş dekorasyonu barok bir gösterişle izleyiciyi içine çekiyor. Kostümlerin başarısı da özellikle eve gelen modern misafirle birlikte değerlendirildiğinde çok daha net bir biçimde gücünü hissettiriyor. Tabii bunların yanına Autumn Eakin’in sinematografik becerileri de eklenince biçimsel başarı kendini hissettiriyor. Misafirin kafa karışıklıkları, evde yaşanan garip olaylar ve bir yerden sonra kedi fare kovalamacasına dönen hikaye, puslu manzaralar, dar/geniş açılardaki alan derinliği ve renklerin doğru kullanımıyla bir seyir zevki veriyor ama bu kadar övmeye büyük bir beklenti oluşmaması gerekiyor. Zira, tüm bu değerlendirmeler biraz fiyat performans skalasına göre yapılıyor. Kendi ederinde amacına ulaşmış bir biçim bizleri karşılıyor.

    Peki, güzel özelliklerinden bahsettik, acaba filmin kötü yönleri hangileri? diyecek olursak ilk anahtar kelimemiz “klişeler” olacaktır. Bazı klişeler zevklidir, özellikle bu türde kaçınılmazdır ama yenilik arayan, yaratıcı bir hikaye anlatımı bekleyen ve yeni bir şey izlemek isteyen maalesef filmden istediğini alamaz. Çok boğucu olmasa bile, filmin tamamına yakını klişelerden oluşuyor. İlk yakınlaşma, gergin konuklar, her an her şeyin olabileceğini düşündüren atmosfer ve finale giden yolda oluşan manevralar... Türe hakim olanların bir sonraki adımı hep doğru tahmin edeceği bir hikaye. Aslında, filmin en başında siyahi bir kadının zengin ve beyaz bir topluluğa girişi Jordan Peele filmlerini anımsattı, daha sonra aidiyet duygusu, aile özlemi ve bir topluluğa ait hissetme gibi kavramlar bizi karşıladı (filmin en güzel kısımları da bu sahnelerdi) ama daha sonra hikaye, hiç hız kesmeden gece kuşağında yayınlanan filmlere dönüştü ve finalini de (burası da en kötü kısmı) onlara taş çıkartacak vasatlıkta yaptı ama makul süresi daha önce belirttiğim gibi izleyiciyi boğmasını engelliyor ve bu oldukça önemli bir kriter.

    Son tahlilde, filmi üç perdeymiş gibi düşünürsek, sağlam bir ilk perde izlediğimizi, kabul edilebilir bir ikinci perdeyle türe tam dalış yapıldığını ve keyif alınabildiğini ama son perdede her şeyin çok acele, çok amatör ve puan düşürücü şekilde kurgulandığını söyleyebiliriz. Biçimsel başarının keyfi artırdığını, oyuncuların kimyasının da buna katkı verdiğini yinelemek gerekir. Korku gerilim çöplüğüne dönüşen son sinema yıllarında film, eksiklerine rağmen biraz bu filmlerden ayrılabilir ama başta yaptığım hatırlatmayı tekrar edeyim: Beklentiyi oldukça düşük tutmak gerekiyor. Bunun yanında, siz zaten suçlu zevk kategorisinden dolayı bu filmlerin peşindeyseniz söyleyecek fazla söz yok, arşivinize bir yenisini daha rahatlıkla ekleyebilirsiniz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top