Senaryosunu, Fredrik Backman'ın "A Man Called Ove" (2012) isimli romanından, İsveçli sinemacı Hannes Holm'un filminden (2015) sonra ikinci kez uyarlayarak David Magee'nin kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Marc Forster'ın oturmakta olduğu "A Man Called Otto"; son derece şahane bir dramedy (drama - comedy) olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinden de etkin bir biçimde yararlanılmak suretiyle 50 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek; brüt 106.7 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşılmış olan, insanın içini de ısıtan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
"Busy Beaver / Meşgul Kunduz" isimli hırdavat malzemeleri satılan bir hipermarketten, bir kanca ile 1.5 metre uzunluğunda bir halat satın alan Otto Anderson (Tom Hanks); kendisinden 2 metrelik halat ücreti talep eden kasiyer Lee (John Higgins), onun genç amiri Taylor (Lily Kozub) ve daha fazla uzatmaması için 33 cent'ini telafi etmeyi kabullenen sıradaki müşteriyle (Tony Bingham) küçük bir münakaşa yaşar...
***
Sabahları 5:30'da uyanıp sakal tıraşını olduktan sonra çayını içerek kendini evinden dışarıya atan Otto'nun ilk işi; kapı önlerine bırakılan "indirim fırsatı" içerikli market broşürlerini toplayarak, sokaktaki geri dönüşüm amaçlı çöp kutularının içine atmak olur...
Bunu yaparken de, yanlış kutulara atılmış çöpleri yerinden çıkartarak doğru kutuya atmayı da ihmal etmez...
Aynen Malcolm'ın (Mack Bayda) yanlış yere park edilmiş bisikletine, anında müdahale ettiği gibi...
Mahalledeki köşe bucağı, en ince ayrıntısına kadar denetleyen bir müfettiş edasıyla boydan boya tur atan Otto'nun; sabah sporu yapan Jimmy (Cameron Britton) ve Andy (Max Pavel) ile köpeğini gezdirmekte olan Barb (Kailey Hyman) yahut da pencerelerinin önünde otururkan gördüğü Anita (Juanita Jennings) ile Rueben (Peter Lawson Jones) ve diğer komşularına, selam verme huyu da bulunmamaktadır...
Otomobilini koyduğu, garajının kapısının önünde oturup kendisine bakmakta olan azarladığı kediyi kovalaması da; işin cabası...
Yani karşımızdaki, tam bir geçimsiz ihtiyar...
***
Otomobiline atlayarak yıllardır çalışmakta olduğu Pittsburgh, Pensilvanya'daki Simco Çelik Şirketi'ne giden 63 yaşındaki mühendis Otto'ya; operasyonlardan alıp çalışma saatlerini azaltmanın yanı sıra emrindeki genç mühendis Terry'i (Patrick Stanny) amiri yapmak suretiyle kendisini istifaya zorlayan patronu (Peter Sipla) ve çalışma arkadaşları (Allyson R. Hood, Carl Clemons, Connor McCanlus, Kristy Nolen, Dominick Marrone), pastalı bir veda partisi hazırlamışlardır...
***
Neyse...
Partiye katılıp kesilen yaş pastadan yemek yerine, oradan hızlıca uzaklaşarak evine geri dönmeyi tercih eden Otto; kayıtlı olanlar dışındaki araçların park edilmesine izin verilmeyen yol kenarına, müşterisine paketini teslim etmek için kısa süreliğine park etmiş olan UPS kargo kamyonunun sürücüsüyle (Cindy Jackson) bir ağız dalaşına girişir...
***
Yalnız yaşayan ve evinin temizliğini de kendisi yapan Otto; Busy Beaver'dan satın aldığı halatla kendini tavana asarak, intihar etmeye karar vermiştir...
Bunun için takım elbiseni giyinip kravatını da bağlayan Otto; sehpanın üzerine çıkıp tam kafasını, kendisini havada sallandıracak halattan oluşturduğu ilmiğin içine geçirecekken, sokaktan yarı İspanyolca yarı İngilizce konuşan bir kadının, bir otomobilin çekmekte olduğu U HAUL karavanı şoförüne verdiği park ediş yönlendirme talimatlarını duymasın mı...
Sinirleri bozularak intihar etme girişimine ara veren Otto, anında dışarıya fırlar...
Gelenler, Otto'nun oturduğu sokağın karşısındaki daireyi kiralayan karnı burnundaki hamile Marisol (Mariana Treviño), otomobili kullanan da kocası Tommy (Manuel Garcia-Rulfo) ile otomobilin arka koltuğunda oturmakta olan küçük kızları Luna (Christiana Montoya) ve Abbie'dir (Alessandra Perez)...
Tommy'i aşağıya indirerek direksiyona geçen Otto; otomobil ile ona bağlı olan karavanı, salimen evlerinin önüne park eder...
***
Eline aldığı Sovyet yazar Mikhail Bulgakov'un (sansürsüz baskısı 1973 yılında yapılan) "The Master and Margarita" adındaki romanını, dalgın dalgın öylesine karıştırmaktayken Otto, birden hararetli bir şekilde kapısı çalınır...
Gelenler...
Bir plastik kabın içine koydukları, dumanı üstündeki yeni pişirilmiş Meksika yemeğini getirerek ikram eden, ardından da kendisinden; sahibi olduğu alyan anahtarlarını ödünç isteyerek alacak olan Marisol ile Tommy'dir...
***
Marisol'un yapmış olduğu yemeği afiyetle yiyen Otto, sonrasında da yeniden sehpanın üstüne çıkıp ilmiği boynuna geçirir...
Ayaklarını basmakta olduğu sehpayı devirip de, havada sallanmaya başladığı sırada Otto; bir flashback aracılığıyla, karısı Sonya (Rachel Keller), babası (Ira Amyx), kendi çocukluğu (Bodhi Wilson) ve Sonya'nın babası Lucas'ın (Greg Allan Martin) bulundukları geçmiş günlerine döner...
Derken...
Halatı sabitlemek amacıyla kanca vidaladığı asma tavan, bedeninin ağırlığını taşıyamadığı için; doğrudan evinin ahşap zeminine çakılıverir Otto...
***
Yere serdiği gazete kağıtlarının üzerine düşen Otto, gazetedeki "2 Taze Çiçek Buketi 8 Dolar" ilanını görür görmez; kaptığı çiçekler, açılır kapanır bir sandalye ve bir termos dolusu kahveyle soluğu, kendisiyle sohbet edeceği dört yıl önce hayatını kaybetmiş olan karısının mezarında alır...
***
Bir başka flashback ile genç Otto'ya (Truman Hanks) ordu doktorunun (Jon Osbeck); genetik kodlarında yazılı olan, kalp kasının kalınlaşması anlamına gelen hipertrofik kardiyomiyopati tanısını koyması ve o nedenle de orduya kabul edilmediği günlere de gideriz...
Dakika 26...
Çocuklarıyla beraber izlenebilecek film arayan ebeveynlere, gönül rahatlığıyla önerebileceğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; şu ana kadar tanıdığımız dirliksiz karakterdeki Otto'yu tamamen değiştirecek gelişmelerin yaşanacağı, 100 dakikalık bambaşka bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,