Hesabım
    The Art Of Self-Defense
    Ortalama puan
    3,0
    3 Puanlama
    The Art Of Self-Defense hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.068 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    22 Ekim 2021 tarihinde eklendi
    “The Art of Self-Defense”, senaryosunu da yazan Riley Stearns’ün yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…

    Dünya prömiyeri, 10 Mart 2019’da South by Southwest Film Festivalinde (SXSW) yapılan ve 12 Temmuz 2019 tarihindeki sınırlı salon gösterimi ile Amerika’da vizyona giren filmin, 6.7/10 (13.062 oy) ve 3.4/5 (630 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (155 yorum) ve 65/100 (30 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan (özellikle de izleyici) sayıları yeterince yüksek olmasa da, “orta karar” ile “iyi” arasında bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

    Ama biz yine de, baş roldeki Jesse Eisenberg’in sergilediği takdire şayan performans sayesinde filmografisindeki çıtayı bir kademe daha yükselttiği bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

    Bunun için de, (ayrıntılarına aşağıda değineceğimiz) maçoluk ve kaba kuvvetin her türlüsünün “dark comedy / kara mizah” tarzındaki göndermeler ile hınzırca tiye alınarak eleştirildiği bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “maçoluk” ve “kaba kuvvet” den beslenenlerin yol açtığı terörle başa çıkabilmenin en kestirme yolunun kuralsızlık olduğunun veya bir başka deyimle bu gibiler ile yapılacak bir final karşılaşmasını, onların değil de (onların bilgisi dışındaki beklenmedik bir sürprizi de içeren) kendinizin belirlediği sınır(sızlık)lar dâhilinde oynamanız gerektiğinin altının özenle çizilerek anlatıldığı “hayat dersi” niteliğinde bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    İsterseniz önce “spoiler” vermeden sözünü ettiğimiz şu maçoluk ve kaba kuvvete dair örneklerden birkaç tanesini sıralayalım:

    İlk örneğimiz, Alessandro Nivola’nın başarıyla canlandırdığı karate okulu yöneticisinin, gerçek adı Leslie olmasına karşın, bunu “feminen / kadınsı” bulduğu için kimseye duyurmadan kendisine “Sensei / Usta” diye hitap edilmesini sağlaması…

    Ki, zaten kadınlara karşı ciddi bir alerjisi olduğunu ayrımcı tavır ve davranışlarıyla sürekli belli eden aynı Sensei, Jesse Eisenberg’in oynadığı Casey Davies’in ismini de erkeksi bulmadığını, her fırsatta Casey’in yüzüne söylemekten çekinmiyor…

    İkinci örnek ise, sert mizaçlı Almanlar ile yumuşak mizaçlı Fransızlar arasında yapılan ve neredeyse ırkçılığa varan tondaki bir karşılaştırma…

    Fakat bundan da önemlisi, Alman kökenli bile olsa bırakın insanları, köpekler arasında dahi faşizme rahmet okutacak (veya belki de hatırlatacak) bir biçimde daha güçlü bir yapıya sahip olan “Shepherd” türünden yana tavır alınmış olunması…

    Elbette, filmdeki örnekler ve verilmeye çalışılan mesajlar bunlarla sınırlı değil…

    Meraklısı için Riley Stearns, özellikle de başta Imogen Poots’un canlandırdığı Anna karakterinden hareketle daha pek çok şeyi sıralamış filmde… Ancak onları keşfetme işini de, yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar verecek olanlara bırakalım istedik…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; nitelikli film izlemeyi tarz edinmiş sinemasever dostlara, “Yıllardır takibimizde olan Riley Stearns’ün, ilk uzun metrajlı filmi ‘Faults’ (2014) kadar zekice kurgulanmış olan bu ikinci filmini de izleme listelerinize eklemeyi etmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler…

    Son iki not:
    1. Oldukça ilginç bir tesadüf sonucunda, Jesse Eisenberg ile Imogen Poots, yine bu yıl izleyici ile buluşan “Vivarium” (2019) isimli filmde de birlikte oynamışlar…

    2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Aralık 2019 günü saat 02.56’da yazılarak paylaşılmıştır...
    Ahmet Büke
    Ahmet Büke

    Takipçi 935 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    20 Ağustos 2021 tarihinde eklendi
    sadist bir karete hocasından intikam alan sarı kuşak kareteci… basit sıradan alalade gereksiz boş beleş bir film
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top