Senaryosunu, kendi yazığı “The Pope” (2017) isimli oyundan uyarlayarak Anthony McCarten’ın kaleme aldığı “The Two Popes”, yönetmen koltuğunda Brezilyalı sinemacı Fernando Meirelles’in oturduğu biyografik bir drama…
Prömiyeri, 31 Ağustos 2019’da Telluride Film Festivalinde yapılan ve (kurallar gereği olası bir Academy ödülü adaylığı için) Amerika’daki 27 Kasım 2019 tarihli sınırlı salon gösteriminin ardından 20 Aralık 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilen filmin, 7.6/10 (108.139 oy) ve 4.1/5 (1.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (223 yorum) ve 75/100 (39 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de başta Vatikan’daki Sistine Şapeli olmak üzere filmde kullanılan mekânların büyük çoğunluğunun Roma’daki Cinecittà stüdyolarında yeniden inşa edildiği, Papa’nın halkı selamladığı St. Peter / Aziz Petrus Meydanındaki kalabalıklarla ilgili sahnelerin de CGI kullanılarak halledildiği bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, net rakamını bilmememize karşın Netflix’in maddi anlamda hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığı 3 Academy Ödülüne aday olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, biri 82 (Anthony Hopkins) diğeri de 72 (Jonathan Pryce) yaşındaki iki dev aktörün, dosta düşmana “oyunculuk dersi verdikleri” bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Filmin adını duyduğunuzda içinizden, “Bu adamlar kesin Hristiyanlık temelli din propagandası yapıyorlardır” diye geçirebilirsiniz…
Fakat Peter Debruge’un da Variety’deki 2 Eylül 2019 tarihli yorumunda isabetle belirttiği biçimde “The Two Popes”, izleyiciyi dönüştürmek amacıyla kurgulanmamış…
Yani bu filmi izledikten sonra kimse din değiştirmeyeceği gibi bir deist yahut ateist de havaya girip birdenbire dindar olmayacaktır…
Ki, zaten gördüğümüz kadarıyla filmin böyle bir derdi de yok…
Her ne kadar olayların tarihsel akışı ile Papa seçimine dair verilen bilgiler gerçeklerle birebir örtüşüyor olsa da Papa Benedict ile Papa Francis arasında geçen konuşmaların çoğunun kurgusal olduğunu bilmekte de yarar var…
Yoksa iki Papa’nın, karşıdaki dükkândan sipariş ettikleri “sıcak” pizza ile Fanta’yı Şapelin bir köşesinde yemeleri ve sohbetin bir yerinde lafı The Beatles ile Abbey Road’a getirmeleri bizce de çok hoştu…
Hele o felsefi konuşmalar, özellikle de (“spoiler” olmasın diye ayrıntısına girmeyeceğimiz) sigara – dua ilişkisini konu alan anekdot gerçekten de muhteşemdi…
Tabii hiç çekinmeden ve saklama gereği de duymadan (bir anlamda Vatikan adına günah çıkartırcasına) kilisenin, erkek çocuklarına yönelik cinsel taciz dosyaları ve (Arjantin faşist cuntası örneğinde olduğu gibi) her devirde diktatörde olsalar güçlünün yanında konumlandıkları utanç verici tutumları ile de yüzleşilmiş filmde…
Peki, anlatılanlar bunlarla mı sınırlı?
Olur mu hiç…
Elbette değil…
Daha sırada, Brezilya’nın Maracanã Stadyumunda oynan Almanya – Arjantin ulusal futbol takımları arasındaki 2014 Dünya Kupası final maçı var…
Ancak bunu ve diğerlerini keşfetme işini, yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar verenlere bırakalım istedik…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, oyuncularının performansından, kostüm ve dekorlarındaki titizliğe kadar her şeyi büyük bir özenle tasarlayan yönetmenlerin filmlerini izleme listelerine dâhil etme alışkanlığına sahip olan sinemasever dostlara, “Aradan geçen sekiz yıllık sürenin sonunda “360” ın (2011) ardından bomba gibi bir filmle yeniden sinemaya dönüş yapan Fernando Meirelles’i de takibe almayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu arşivlik Netflix prodüksiyonu için önerimiz de olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…