Mutluluğun resmini çizebilir misin Mert?
Yazar: Duygu KocabaylıoğluBu hafta yerli romantik komedi kontenjanından vizyona giren Mutluluk Zamanı, temsilcisi olduğu türün ögelerini yeterince barındıran ve hemen her sahnesinde dengeli biçimde yayabilen, ağırlıklı olarak kadın seyirciyi hedefleyen bir gişe filmi.
Karşımızda bir adet zengin, haliyle züppe, “mutluluk uzmanı” olduğunu iddia eden Mert karakteri, bir adet de entelektüel, heykeltıraş, kadın sanatçı, Ada var. Filmin çatı öyküsü, hayatta istediği her kadını elde edebileceğine inanan Mert'in, sert kayaya, Ada'ya çarpmasıyla birlikte dünyasının biraz şaşması ve beraberinde Ada'yı etkileme süreci üzerine kurulu. Hedefine yürürken de yanına olan bitenden habersiz Ada'nın abisi Tarık'ı katan Mert, hem onu hem kendisini dönüştürdüğü yeni bir yola giriyor. Bu anlamda öyküsünü fazla dağıtmadan derlitoplu ilerleyen film, romantizmi Mert-Ada çiftine, komediyi ise özellikle Tarık karakterine yüklüyor. Romantik-komedi türü açısından doğru bir formül işleyen yapım, diğer yan karakterleri ise maalesef yüzeysel ve etkisiz bırakıyor.
En başında açıkça belirtmek isterim ki Barış Arduç ve Elçin Sangu ikilisinin televizyon işi olan Kiralık Aşk dizisini hiç seyretmedim; dolayısıyla “tv ekranındaki uyumu, beyazperdeye de taşımışlar” gibi beylik çıkarımlarda bulunamayacağım. Bu enerji/elektrik karşılaştırmasını dizinin sıkı hayran kitlesine devrediyorum. Fakat birbirine önünde sonunda aşık olacak bir çift açısından öykünün yükünü sırtladıklarını ifade edebilirim. Barış Arduç canlandırdığı modern zaman mutluluk uzmanı karakteri Mert ile son dönemin bu popüler 'mesleğine' - senaryonun izin verdiği ölçüde- yer yer eleştiri getirmekten geri kalmıyor. “Mutluluk nerede, nasıl ulaşılır?” vb. felsefi derinliği olan sorulara Mert'in verdiği cevaplar aslında bir NLP kitabının özetinden ileri gitmezken, karakterin gerçek mutluluk hissine dair olan aydınlanması ise finale saklanıyor. Heykeltıraş, kültürlü hatta üniversitede öğretim görevlisi olan Ada ise erkeklerden ağzı ciddi biçimde yanmış, hayatını abisinin mutluluğuna adamış genç bir kadın. Mert'in kolay kolay başından savamayacağını, hatta yavaş yavaş ondan hoşlandığını anlayan Ada'yı Elçin Sangu senaryodan beklenildiği düzeyde canlandırmayı başarıyor ama sürprizli bir karakter değil.
Öte yandan filmin gizli silahı leziz bir oyunculuk ortaya koyan Cengiz Bozkurt! Çekingen, içine kapanık, 'görünmeyen adam' Tarık'tan, özgüveni tavan yapan yeni Tarık'a geçiş sürecini hem çok keyif alarak canlandırdığı, hem de seyirciyi eğlendirmek istediği çok belli Bozkurt'un. Tüm değişimine rağmen yüreği aynı saflıkta kalan Tarık, aslında gerçekten yolda yanından geçtiğimiz, kahve sırasında arkasında durduğumuz ama fark edilmeyen binlerce insandan sadece biri. Başkası hakkında kötü düşünmeden önce iyi niyet çerçevesinden bakan insanları, sosyal medya ağızıyla söylersek “eziklemenin” popüler ve makbul olduğu günümüzde, Tarık karakteri filmin en aklı başında tespiti; onu komikleştirerek sevdirmeyi başaran ise Cengiz Bozkurt; nam-ı diğer Erdal Bakkal... Bozkurt beyazperdede ister komedi, ister dram ya da macera daha da çok karaktere hayat versin, biz de seyretmeye doyamayalım... Sonuç olarak, yönetmen Şenol Sönmez'in 10 yılı devirmiş olan televizyon kariyerinin estetiğini ve görsel parlaklığını beyazperdeye taşıyan Mutluluk Zamanı, pastel tonları, bol bol İstanbul manzarası ve de romantik müzik seçimleriyle Barış Arduç-Elçin Sangu fan kitlesini bu hafta sonu ziyadesiyle mutlu edecek bir yapım. Eh erkeklerin de alması gereken dersler yok değil...