Hayaller ve sıkışmış gerçekler!
Yazar: Banu BozdemirFransa/ Almanya ve Türkiye ortak yapımı olan, teknik ekibinde Türkiye’den bir hayli çalışan bulunan My Favourite Fabric / En Sevdiğim Kumaş savaş koşullarında bir genç kızın iç dünyasını gerçeküstü bir biçimde tasvir etmeye çalışıyor. Filmde, Nahla’nın anlayışlı iş arkadaşını oynayan yönetmen Gaya Jiji hayaller ve gerçekler arasına sıkışmış, pek de çıkışı olmayan bir hikayeyle karşımıza çıkıyor.
Suriye’de olayların patlak verdiği ve iç savaşa doğru uzanan 2011 yılında geçen film, Nahla’nın iç dünyasını tam olarak yansıtamadığı için filmde de havada giden şeyler yaşanıyor. Aslında yönetmen bir kadının duygularına ve hayatına karışılmasına karşı getirdiği eleştiriyi de kadını bir erkek hayaliyle hapsederek yapıyor. Yönetmenin Bunuel’in önemli filmlerinden Gündüz Güzeli’nden esinlendiği söylenen filmde, cinsel tabuların yıkıldığını görüyorduk ama burada yıkılan hayaller çıkıyor karşımıza sadece. Dediğim gibi iyi niyetle yola çıkılan bir film ama derdini tam kuşanamadığı için anlaşılamaz bir çelişkiler yumağı var önümüzde!
Yönetmenin iç savaş fonunu neden kullandığını anlamak da zor. Zira bu ortamda sıkışmış bir kadın dünyası yaratmak istiyor ama bunu sadece Nahla üzerinden yaptığı için arka plandaki fon yerle yeksan oluyor. Kendi evinde bulamadığı huzuru ya da yapamadığı patlamayı üst kat komşusunun randevu evinde gidermeye çalışması da pek bir yerlere oturmuyor açıkçası. Karşısına çıkarılan erkek dünyası ise karmaşık değil aksine çok net! Nahla’yla evlenmek için gelen ama sonrasında kardeşinde karar kılan Samir güvenli suları tercih ederken, yukarıya gelen asker ise kendisine sunulmuş bedenlerin dünyasında kayboluyor. Bu durumda Nahla’nın buhranı yetersiz kalıyor. Nahla kendisini tercih etmeyen koca adayının mı, yoksa hayallerinin mi peşinde… Ülkeye mi aileye mi tepkisi? Bunlar oturmadıkça Nahla’yı anlamak da imkansızlaşıyor. Nahla’nın en küçük kız kardeşi ülkede yaşanan atmosfere daha duyarlı, en azından tepkisini daha direkt koyacak kadar açık! Samir’in tercih ettiği ortanca kardeş Myriam da edilgen bir suskunluk içinde. Tabii filmde kardeşler arasındaki gerilim ve sevgisizlik de dikkat çekiyor. Bunu da baba figürünün eksikliğine bağlayabiliriz, aslında Nahla’nın tüm bu davranışlarının altında baba figürü aramak yanlış olmaz, ortalarda olmayan babayı arama hali… Ama film buna da pek işaret etmiyor. Hayalleri ortaya saçılmış bir Nahla’yla karşı karşıya kalmak bizi de rahatsız ediyor bir süre sonra.
Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen film, kadın dünyasına dair kışkırtıcı bir şeyler söylemek isterken, Nahla’nın dünyasını ve umutlarını aşağıya çekiyor ve onu hayal dünyasıyla çevrili bir kadere mahkum ediyor! Benim gördüğüm bu!
twitter.com/banubozdemir