Hangi şartlar altında olursa olsun, yaşamının her bir saniyesinde hayat da kalabilme dürtüsü ile hareket eden insanın doğasının zekice kurgulanarak anlatıldığı senaryosunu, Christie LeBlan'ın yazdığı "O2 / Oxygène / Oxygen", yönetmen koltuğunda Alexandre Aja'nın oturduğu bilim - kurgu arka planlı bir psikolojik gerilim olarak çıkıyor karşımıza...
Bir önceki filmi "Crawl" da (2019) sırtını fena halde görsel efektlere dayadığı için fazlasıyla eleştirdiğimiz ve kapsamlı bir yorum ile 5 üzerinden 2 verdiğimiz Aja bu filmde sırtını çok daha sağlam bir yer olduğunu hiç düşünmeden, rahatlıkla ifade edebileceğimiz Tarantino'nun "Inglourious Basterds"ının da (2009) yıldızlarından olan Mélanie Laurent'nin tek kişilik performansına yaslamış ve bize göre böylelikle, filmografisindeki en önemli işlerden birisine de imzasını atmış...
Tabii filme tamamen hakim olan "klostrofobik atmosferi" yansıtmaktaki becerisi nedeniyle, Belçikalı görüntü yönetmeni Maxime Alexandre'ın hakkını da teslim etmek gerek...
Gelin isterseniz biraz daha yakından bakalım Alexandre'ın şu merakla beklenen Oksijen'ine...
Uyandığında Elizabeth 'Liz' Hansen (Mélanie Laurent) kendini, nasılı ile nedenini bir türlü anımsayamadığı ve organik bir kozaya sarılmış bir biçimde, tıbbi bir cihaza hapsedilmiş olarak bulur...
Yalnız henüz Liz, Liz olduğundan da habersizdir...
Yatar vaziyet de içine kapatıldığı Cryosalide marka kriyojenik kapsüldeki oksijen seviyesi, bir arıza sebebiyle sürekli azalırken tek muhatabı da M.I.L.O (seslendiren Mathieu Amalric) isimli akıllı bir bilgisayardır...
Liz bir yandan kendi kendini, bu durumdan kurtulacağına dair telkin etmeye diğer yandan da kendisine "Omricon 267" olarak hitap eden M.I.L.O'dan kimliğini ve sağlık sorununu öğrenmeye çalışmaktadır...
Ancak şimdilik bir sonuca ulaşamaz...
Tek yapabildiği M.I.L.O'ya polisi aratmaktır...
Aratır ama çok kısa bir süre sonra, "Sizi amirime aktaracağım" diyen görevli memurun (seslendiren Marc Saez) bağlantısı kopar...
Neyse en azından adının Dr. Elizabeth Hansen olduğunu öğrenmiştir...
Ve...
Derken bu kez, Bilim ve Teknoloji bölümünden Komiser Moreau (seslendiren Eric Herson-Macarel) telefon hattındadır...
Aynı esnada Liz'in M.I.L.O'dan aldığı iyi haber, son derece sağlıklı ve beklenen yaşam süresinin 82 yıl olduğudur...
Yani bu sağlık kabininin içinde bulunmasının mantıklı bir izahı mevcut değildir...
Durun durun, asıl kötü haberi duymadınız daha...
Ne mi o?
Elbette, üreticisinden edinilen bilgiye göre 43 dakikalık oksijenin kaldığı kapsülün üç yıl önce kullanım dışı bırakıldığıdır...
Ne yazık ki, bu konuşma esnasında da telefon bağlantısı yine kopar...
Fakat M.I.L.O'nun yardımı ile içinde bulunduğu kapsülü bizzat geliştiren nobel ödüllü ve meslektaşı Dr. Léo Ferguson (Malik Zidi) ile evli bir bilim insanı olduğu bilgisine de ulaşır Liz...
Ulaşır ulaşmasına da, kendisine yardım etmesi için ısrarla peş peşe arattığı Leo, telefonlarına çıkmadığı için bu bilgi de pek bir işine yaramaz...
Üstelik Liz'in sinirleri öylesine bozulmuştur ki, kapsülün içinde denek fareleri de görmeye başlar...
Hele kendisine yatıştırıcı enjekte etmek için uğraş veren otomatik enjektöre karşı verdiği inanılmaz bir mücadele vardır ki, anlatılamaz...
Bunun üzerine Liz'e elekro şok uygulanır...
Oksijen %20 lerdeyken Komiser Moreau yeniden arayınca, paniklemiş vaziyetteki Liz'i heyecan da basınca göstergedeki rakam, %17 gibi oldukça kritik bir seviyeye düşüverir...
Yalnız daha da beteri Moreau'ya göre gerçek hayat da Dr. Léo Ferguson diye birinin bulunmamasıdır...
Dakika 42...
Geride Laurent'in şovuna dönüşen, gerilim ve gizem dozunun giderek arttığı sürprizlerle dolu olan bu Netflix filminde, 58 dakikalık bir bölüm daha sizleri bekliyor...
Olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan izlemenizi öneririz...
Keyifli seyirler,