En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
rudeonerudeone
Takipçi
1.698 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
30 Ağustos 2019 tarihinde eklendi
Her çektiği filmden sonra söylenen ve artık kulak tırmalayan, klişe bir kalıp vardır "tam bir Tarantino filmi" diye. Sinema tarihinde aslında çok az yönetmen için söylenebilir bu cümle. Hala hayatta olanlardan Woody Allen mesela, veya sadece filmlerine eşlik eden müziklerden bile kendisini tanıyabileceğimiz Christopher Nolan sayılabilir. Son filmi için de aynı kalıbı kullanmamak elde değil. Neredeyse tüm filmlerinde Hollywood ile, B filmleri ile, Western ile, sinema veya genel olarak popüler kültür ile uğraşan, filmleri sayısız göndermeler ve saygı duruşları içeren Tarantino, bu defa bunu çok daha ileri taşımış. Seyircinin her şeyden önce 1969 Los Angeles'ına bir nebze de olsa hakim olması gerekiyor. Mesela detaylı sanat tasarımına hakkını teslim edebilmek için bu son derece önemli bir ön koşul. Bir arkadaşım Rick Dalton'ın evinde yalnızca bir saniyeliğine ve uzaktan görünen ses sistemini özel ilgisi de olduğu için hemen tanıdı ve bunların 1968'de piyasaya sürüldüğünü söyledi mesela. Bu gibi detayları yakalamak kuşkusuz filmden alınan keyfi arttıracaktır. Ve tabii gerçekten yaşanan bazı olaylar da filmin merkezinde yer alıyor ve onlar ile ilgili de geçmişten gelen bir bilgi birikimi şart. Aslında şart demeyeyim, sonuçta herkes istediği filmi izleme özgürlüğüne sahip, ama en azından filmdeki olayları, karakterleri veya göndermeleri hiç bilmeyip, anlamayıp da filmden çıktıktan sonra '2.5 saatlik bir vakit kaybı' yorumları yapmamak gerekir. Senenin görülmeyi hak eden birkaç filminden biri. Bir daha Leo ve Brad'i yan yana görememe ihtimali bile tek başına filmi izlenmeye değer kılıyor.
Beyazperde üyeleri o kadar komik o kadar kültürsüz ki resmen eleştirileri okurken gözlerim kanıyor.Evrenseı olan filmlere bile, internetten filmi izleyip eleştiren insanlarla dolu. Bu film 9.uzun metraj olarak kalmamış, bütün birikmin patlaması olmuş bir film. Kadrosu, çekimler, art direktörün emeği ve müziği geçin senaryoda çok iyi ! Ancak buradaki insanlar "Hateful Eight" içinde aynı yorumları yapmıştı.Film zevki ve kültürü olmayan insanlara daha fazla yorum yapmak istemiyorum, film zaten eleştirmenler tarafından güzelce açıklanmış.
Uyudum. Resmen ve ciddi ciddi uyudum. Bi ara gözümü açmışım. Sağıma doğru bir baktım eşimde uyuyor. Oda gitmiş...Film arası oluncada arkamıza bakmadan kaçtık sinemadan.
Her filmini izlediğimde aynı soruyu soruyorum. Bu adam nasıl bu kadar ünlü olmuş !!!
“Once Upon a Time... In Hollywood”, senaryosunu da yazan Quentin Tarantino’nun yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 21 Mayıs 2019’da “Altın Palmiye” ödülü için yarıştığı Cannes Film Festivalinde yapılan ve 26 Temmuz 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 7.6/10 (558.244 oy) ve 3.8/5 (25.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.8/10 (562 yorum) ve 83/100 (62 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları, oldukça etkileyici…
Ama biz yine de 3 Golden Globes, 2 Academy ve 1 BAFTA ödülü kazanan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 90 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 373,3 milyon dolar gibi yeterince tatmin edici bir hasılat rakamına ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe karşımızdakinin:
“Yaparsa ancak Tarantino yapar” denilen türde 2 Academy, 3 Golden Globe ve 1 BAFTA ödüllü bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
1960’lı yılların popüler Amerikan kültüründen bugünlere ciddi esintiler taşıyan filmde, Steve McQueen (Damian Lewis), Roman Polanski (Rafał Zawierucha), Bruce Lee (Mike Moh) ve Burt Reynolds (James Marsden) şöyle bir boy gösterseler de filme damgasını vuran asıl karakterler, ortalıklarda hiç görünmeyen Sergio Corbucci ile Polanski’nin hamile karısı güzeller güzeli Sharon Tate (Margot Robbie) ...
Neden Corbucci ve Tate, diğerleri mostralık mı yer almışlar filmde?
Her şeyden önce Corbucci, “Django Unchained” (2012) in ana esin kaynaklarından olan ve (“Django Unchained” in oyuncu kadrosunda da yer alan) Franco Nero’nun başrolde oynadığı, Spaghetti Western’in önemli filmlerinden “Django” (1966) nun yönetmenidir…
Bu “bir” …
“Spaghetti Western” ve “Sergio” denilince de sinema dünyasında akla gelen ilk önemli isim ise, “Dolar Üçlemesi”nin yanı sıra, (bu filmin adına da esin kaynağı olmuş olan) “Once Upon a Time in the West” (1968) ve “Once Upon a Time in America” (1984) filmlerinin de yönetmeni olan büyük usta Sergio Leone’dir…
Bu da “iki” …
“Üç” değil de Tate konusuna gelince…
O yılları bizzat yaşamış olanlar yahut da merak sonucu araştırarak öğrenenler, 9 Ağustos 1969 akşamı filmde anlatılanların tam tersi bir biçimde, Sharon Tate ve evindeki diğer dört kişiye, zaman içinde tam bir “suç makinası”na dönüşmüş olan Charles Manson’ın “aile” olarak nitelediği müritlerinden oluşan (ve kesinlikle Vietnam savaşı karşıtı da olan “hippiler” olarak tanımlanamayacak) bir çete tarafından yaşatıldığını çok iyi bilirler…
Bütün bu olacakları, yani olası bir katliamı, Tate’i ve müzik yapımcısı Terry Melcher’ı arıyormuş numarasıyla evlerinin etrafında dolanan Manson’ın uğursuz suratını görür görmez anlıyorsunuz zaten…
Tahmin edemediğiniz tek şey, bu bir “biyografi” ya da “Sharon Tate belgeseli” olmadığına göre Tarantino’nun buradan nasıl hikâye üreteceği…
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kendisi bize, başrollerini Dean Martin, Elke Sommer ve Sharon Tate’in paylaştığı bir film olan “The Wrecking Crew” (1968) ve “The F.B.I” isimli (gerçekte de var olan) TV dizisi aracılığı ile dönemin Amerikan ruh ve kültürünü çok iyi yansıtmış…
Tabii bu arada Manson çetesinin, filmdeki kurguya uygun olarak Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) ve Cliff Booth’un (Brad Pitt) bulundukları malikâneye yaptıkları saldırıda yaşanan oldukça “sert” ve “kanlı” sahnelerin insana, “Böylesi olsa olsa yalnızca bir Tarantino filminde bulunabilir” dedirttiğini de belirtmiş olalım…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden”, farklı bir bakış açısı ile yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar, Tarantino’nun, çekimleri 35 mm Kodak film ve Panavision kameralarla yapan görüntü yönetmeni Robert Richardson’a, “Retro hissettirmesini ama çağdaş olmasını istiyorum” dediği filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; sinemanın yaşayan efsanelerinin filmlerini izlemeyi tarz edinmiş sinemasever dostlara, “Tarantino markalı filmleri de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, bir “Tarantino başyapıtı” olmasa da kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz puan ve yorumlarda söylenilenlere aldırmadan “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Öncelikle insanların izlerken sıkılmasını anlayabiliyorum. Herkese göre bir film değil. Özellikle daha önceden yönetmen Tarantino'nun filmlerini izlemediyseniz 30 dakika bile dayanamayabilirsiniz. Çünkü bu film kişisel bir film. Tarantino tamamen kendi zevklerine göre yapmış filmi resmen. Ama ben yönetmenin önceki filmlerini sevdiğim için bu filmi de sevdim. İzlemesi gayet keyifli. Fakat bazı eksiklikleri var. Normalde Tarantino filmlerinde her sahne, sonunda bir olaya bağlanır. Hiçbir sahne için boş diyemezsiniz. Filmin başındaki bir detay illaki karşınıza filmin sonunda veya herhangi bir yerinde karşınıza çıkar. Fakat bu filmde gereksiz uzatılmış ve bazı boş sahneler var bana göre. Ve izledikten sonra aklınızda kalan sahne çok az. Bu konuda film beklentimin altında kaldı. Özellikle oyuncu kadrosu böyle olunca insanın beklentisi artıyor. Fakat biraz pozitif düşünüp iyi yanlarına bakarsak : Dönemin atmosferi ve kullanılan müzikler çok iyi yansıtılmış. Çekimler, oyunculuklar, kullanılan kamera teknikleri , senaryo kurgusu ve güzel sonu filmin iyi yanları. Artı olarak Bruce Lee sahnesi ve Cliff Booth yani Brad Pitt in oynadığı her sahne bana göre filmdeki en iyi sahneler. İzlemesi gerçekten çok keyifli. Kısaca Tarantino tarzı film seviyorsanız hemen izleyin. Çünkü Pulp Fiction da aldığınız tadı bu filmde de alma olasığınız çok yüksek. Başyapıt olmasa da gayet güzel ve izlenesi bir yapım. Nokta
Rezalet. İnanılmaz boş ve sıkıcı bir senaryo. 2 dev ismin tüm filmlerini izlemiş birisi olarak bunun en kötüsü olduğunu söyleyebilirim. Keşke siccine gitseymişiz dedirtecrk kadar kötü.
Filmi sağolsunlar kaçak olarak izledim. İzlemez olaydım. Size şöyle söyleyeyim hayatımdan çalınmış 2.30 saati geri istiyorum. Filmi izlerken sürekli "eee" dedim ve bir şey olmasını, kişilerin bağlanmasını bekledim ama sonuç hüsran. Hele inal sahnesindeki çığlıkları duyarken içimden yönetmene sövdüm. Bu filmi izlemeye vereceğiniz para ile gidin sevdiklerinizi sevindirin çünkü o bileti alırsanız pişman olacaksınız.
3 saatimi boşa harcadım. Çok kötü bir film. Dağınık hersey. Oyuncular kaliteli diye paranızı boşa harcamayın. Sırf oyuncu isimleriyle seyirci cekmeye calısılan boş bir film. Birde komedi yazmıslar. 1 kere bile salonda güleni duymadım. Saçmasapan.
İlk dakikasından son dakikasına kadar her anlamıyla bir sinema şöleni. İki büyük sinema efsanesinden muazzam performanslar. Müthiş tasarıma sahip dekorlar, coşkulu harika müzikler, kusursuz bir final. Bir filmde daha ne olsun. Kesinlikle Tarantino'nun en iyi üç filminden biri. Başyapıt !
Normalde bu tarz mecralarda yorum vs yapmam. Ancak burada filmi beğenmeyen 1 yıldız veren hepi topu 30 kişinin, sinemayı marvel, green box ve cgi'dan, oyunculuğuda tayt ve maskeli görünmez halatlar ile uçan şaklabanlardan ibaret sanan ergenler olduğunu hatırlatmak istedim.
Tarantino'nun 9. uzun metraj filmini büyük beklentilerle izledim. Dahi yönetmene bu filmi Cannes'da sorulduğunda "en kişisel filmi" olmakla cevap vermişti. Sanırım son derece doğru bir tespit. Tarantino sinemasına son derece saygı duyan bir sinemasever olarak maalesef beklentilerimin altında kalan bir yapım oldu. Tarantino bu filminde de tekniğini konuşturmuş, bunun ötesinde görüntü yönetmenliği, kostümler, dekorlar, özellikle western temasının işlendiği sahnelerdeki o ufacık ayrıntılarla kalitesini konuşturmuştu...Sanat yönetimi son derece başarılı olmakla birlikte senaryo için ve özellikle kurgu için aynı şeyi söylemem mümkün değil ne yazık ki. Tarantino filmlerinde genelde görülen karakter odaklı anlatım, diyalogların ve tiplemelerin kusursuzluğu bu filmde de var fakat "hikaye" yok. Yani çok basit b sınıfı filmlerde oynayan bir aktör ve onun dublörü üzerinden yürüyen, yan taraftan da Polanski üzerinden desteklenen ve hippi kültürü üzerinden de beslenerek yolunu bulmaya çalışan bir olay örgüsü var. "Bir zamanlar Hollywood" baştan sona görüntülerle izlettiriliyor, hatta araba sahnelerinden tutun ışıklı neon tabelalara kadar resmen gözümüze sokuluyor. Los Angeles'ın sokaklarında gezintilere sürükleniyoruz. Dönemsel ayrıntılar Hollywood ile sınırlı kalıyor. Vietnam savaşına yönelik eleştirilerde de yönetmen gereken duyarlılığı tam olarak gösterebilmiş değil. Tarantino filmlerinde özellikle son filmlerinde, bu film içinde geçerli olan bir şeydir ki film gidişatında herhangi bir sahneyi çıkardığınızda filmin bütünü olumsuz etkilenmiyor hatta filme bir etkisini de hissetmiyorsunuz. Çünkü anlatmaya çalıştığı, derdi olan bir hikayesi yok. Bu film Tarantino sevenler için merak uyandıracak, sıradan sinema izleyicisi için de sürükleyici olacak bir konuya sahip değil. Sahneler birbirinden o kadar kopuk ki her şey son 15 dakikalık sahnede cereyan ediyor ve bütün düğüm çözülüyor. Düğümün çözüldüğü sahnenin filmin genel havası ile de alakası yok. Final ile film genelinde bağlantı kurabilmek de pek mümkün değil. Fakat "bize öldürmeyi öğretenleri öldürelim" gibi filme etki edecek derecede önemli bir replik o şekilde mi tamamlanmalıydı? Bence olmamış. Bruce Lee eleştirileri kısmen, Charles Manson'ın gerçek hayatta yaptıklarına yönelik filmde vicdanları rahatlatacak alternatif bir sahne sunulması ise oldukça iyiydi. Döneme ait sinema ve tv sektöründeki önemli filmler, unutulmaz müzikler de Tarantino'nun kişisel zevki katılarak süzgeçten geçirilerek filme dahil edilmiş olsa gerek. Kurgu, özellikle filmin ilk yarısında katlanılacak gibi değildi akıcılığı zayıftı. Sahneler arasındaki geçişler basit ve sıradandı. Her üç karakterin kendilerine ait sahnelerini kurgu ortak bir yere bağlayamadığı gibi maalesef filmin odak noktalarını kaçırmanıza da sebebiyet verebiliyor. Oyunculuklarda DiCaprio her zamanki gibi yine pürüzsüz bir oyunculuk sergilemiş, Brad Pitt de keza dramatik sahnelerde farkını belli etmiş. Tarantino özellikle Bruce Lee sahnelerinde dalga geçmenin ayarını kaçırarak fazla amerikan milliyetçisi bir duruma soktu sanki kendini. Buna ek olarak hippi sahnelerindeki nefretin dozajı da ayarlanamamış bence. Kariyerindeki filmlere bakıldığında radikal tarzını ve eleştirel mizahını düşüşe sokmuş gereksiz yere. Tamamen kişisel bir film olmuş bu. Senaryo sadece karakterler ve diyaloglardan ibaret değil. Tarantino bu anlamda zaten muazzam bir senarist Coenler gibi ama son filmlerinde bilhassa bu filmde konu yok, konu bütünlüğü haliyle yok... Artık olası ödül törenlerinde de Tarantino, senaryo yerine bence sanat yönetimi, oyunculuk, kostüm vb dallarında ödüllendirilirse daha doğru olacaktır. Tarantino usta bir yönetmen ama ne yazık ki son birkaç filminin senaryoları son derece yavan ve eksik. 7/10
Tarantino'nun filmlerine aşık olan biri olarak, en beğendiğim filmi oldu. Düşününce bile Leonardo di Caprio'nun dublörünü Brad Pitt'in yapması tuhaf olsa da bunun filmi çekiliyor. Çok fazla yorum yapmaya gerek yok, direkt izleyin. Bir modern klasik olacak gibi görünüyor.
Doğrusu bence en kötü Tarantino filmi. Kült olmaya çalışıp kült bile olamamış bir enstantane topluluğu. Amerikan toplumuna yönelik bir film sonuçta. Bruce Lee hiç bir zaman soytarılık yapmamıştır filmde komedi malzemesi olarak kullanılması garip ve anlamsız. Ayrıca Bruce Lee gibi yaşamı zorluklarla geçip Amerikada mafya tarafından katledilmiş birinin komedi malzemesi yapılması hoş değil. Polanski kısmı tmamen gereksiz. Hele Polanskinin sevgilisi ne alaka ya kardeşim. Bir zamanın barış ve kardeşlik sembolü hippiler filmde cinayet, sadizm ve dehşet simgesi haline gelmiş. Filmde en çok köpeği beğendim. Filmdeki en anlamlı karakter.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.