Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Sonuç olarak Tarantino’nun ‘Manson çetesi’nin işlediği ‘Sharon Tate cinayeti’ni farklı yorumlayarak tıpkı ‘Soysuzlar Çetesi’nde (‘Inglourious Basterds’) olduğu gibi tarihi yeniden yazma işine soyunduğu ve geçmişin katillerinden, şiddete yüklenerek ve ortalığı kan gölüne çevirerek bir tür intikam aldığı (ya da seyirciyi ‘katarsis’ hissiyle buluşturduğu) “Bir Zamanlar Hollywood’da” izlenmesi zevkli bir film. Ama anlatılanların üzerinde düşünüldüğünde aynı oranda sevgi beslemeyeceğiniz ya da hoşgörüyle yaklaşmayacağınız türden bir çalışma olduğu da kesin.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Ama filmin zaafları da var. Öncelikle bu, çok hikâyeli bir bulmaca-film. Bu yüzden zaman zaman dağılıyor ve 160 dakikalık uzunluğu içinde seyirciden ciddi bir yoğunlaşma çabası istiyor. Belki en büyük sorun finali. Çünkü finalde o ünlü toplu cinayet anlatılıyor. Ama Tarantino bu; tarihe veya polisiye kayıtlara uyar mı? Çok şey belli etmeden söylemem gerekirse, bu final da bildik ve beklenen biçimde gelmiyor. Ama zaten o, bırakınız bir polisiye olayı, yakın tarihin en önemli olayı sayılan ikinci dünya savaşına bile farklı bir final yakıştırmış değil miydi? İnglorious Bastards- Soygunlar Çetesi (2009) filminde, o Nazi büyüklerine bilinen akibetleri yerine Paris’in eski bir sinema salonunda öyle bir son uygun görmüştü ki... Ben o zaman “Sanki bir Yahudi’nin elinden çıkmışa benzeyen bir ‘wishful thinking- keşke öyle olsaydı’ etkisi arıyor” diye yazmıştım. Burada da benzer şeyler söylenebilir.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
"Bir Zamanlar Hoolywood'da", Tarantino'nun sinema ve popüler kültür aşkına adadığı bir film... Hem Tarantino hayranlarını hem seyircileri ikiye böleceği kesin. Ben sevenlerdenim... Hikayesizliğine pek itirazım yok ama Tarantino'nun kendine bir odak seçmemiş olması ve birbirinden kopuk sahneler ve karakterler arasında dağılmasının beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim... Tarantino için bir odak var aslında... 1969'u Hollywood'un Altın Çağı'nın can çekiştiği bir dönem olarak kodlarsak, Tarantino'nun Sharon Tate'in ölümüyle dönemin ruhu arasında bir bağ kurmak istediği kesin... Eski Hollywood yıkılıyor ve masumiyet ölüyor... Ana fikir bu...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Toparlamak gerekirse, Tarantino çok defalar ustaca yaptığı birbiriyle alakasız mevzuları art arda sıralayıp, eklektizme düşmeden bir estetik yaratma becerisini burada tam olarak başaramıyor. Belki de Tarantino’nun Hollywood’a olan koşulsuz sevgi ve bağlılığı ile bizim Hollywood’a karşı koşullanmalarımız arasındaki çelişkiden kaynaklanıyordur bu, kim bilir.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Sonuç olarak Tarantino’nun ‘Manson çetesi’nin işlediği ‘Sharon Tate cinayeti’ni farklı yorumlayarak tıpkı ‘Soysuzlar Çetesi’nde (‘Inglourious Basterds’) olduğu gibi tarihi yeniden yazma işine soyunduğu ve geçmişin katillerinden, şiddete yüklenerek ve ortalığı kan gölüne çevirerek bir tür intikam aldığı (ya da seyirciyi ‘katarsis’ hissiyle buluşturduğu) “Bir Zamanlar Hollywood’da” izlenmesi zevkli bir film. Ama anlatılanların üzerinde düşünüldüğünde aynı oranda sevgi beslemeyeceğiniz ya da hoşgörüyle yaklaşmayacağınız türden bir çalışma olduğu da kesin.
T24
Ama filmin zaafları da var. Öncelikle bu, çok hikâyeli bir bulmaca-film. Bu yüzden zaman zaman dağılıyor ve 160 dakikalık uzunluğu içinde seyirciden ciddi bir yoğunlaşma çabası istiyor. Belki en büyük sorun finali. Çünkü finalde o ünlü toplu cinayet anlatılıyor. Ama Tarantino bu; tarihe veya polisiye kayıtlara uyar mı? Çok şey belli etmeden söylemem gerekirse, bu final da bildik ve beklenen biçimde gelmiyor. Ama zaten o, bırakınız bir polisiye olayı, yakın tarihin en önemli olayı sayılan ikinci dünya savaşına bile farklı bir final yakıştırmış değil miydi? İnglorious Bastards- Soygunlar Çetesi (2009) filminde, o Nazi büyüklerine bilinen akibetleri yerine Paris’in eski bir sinema salonunda öyle bir son uygun görmüştü ki... Ben o zaman “Sanki bir Yahudi’nin elinden çıkmışa benzeyen bir ‘wishful thinking- keşke öyle olsaydı’ etkisi arıyor” diye yazmıştım. Burada da benzer şeyler söylenebilir.
Habertürk
"Bir Zamanlar Hoolywood'da", Tarantino'nun sinema ve popüler kültür aşkına adadığı bir film... Hem Tarantino hayranlarını hem seyircileri ikiye böleceği kesin. Ben sevenlerdenim... Hikayesizliğine pek itirazım yok ama Tarantino'nun kendine bir odak seçmemiş olması ve birbirinden kopuk sahneler ve karakterler arasında dağılmasının beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim... Tarantino için bir odak var aslında... 1969'u Hollywood'un Altın Çağı'nın can çekiştiği bir dönem olarak kodlarsak, Tarantino'nun Sharon Tate'in ölümüyle dönemin ruhu arasında bir bağ kurmak istediği kesin... Eski Hollywood yıkılıyor ve masumiyet ölüyor... Ana fikir bu...
Gazete Duvar
Toparlamak gerekirse, Tarantino çok defalar ustaca yaptığı birbiriyle alakasız mevzuları art arda sıralayıp, eklektizme düşmeden bir estetik yaratma becerisini burada tam olarak başaramıyor. Belki de Tarantino’nun Hollywood’a olan koşulsuz sevgi ve bağlılığı ile bizim Hollywood’a karşı koşullanmalarımız arasındaki çelişkiden kaynaklanıyordur bu, kim bilir.