Karakterini seç, maceraya başla!
Yazar: Su BahadırHepimizin çocukluğumuzdan içimizde kalan hevesler vardır. Kimimiz çocukluğun masumiyetini özler, kimimiz dert tasa olmadan yaşayabilmeyi, kimi ise o zaman kurduğu ilişkilerin derinliğini... Öyle ya da böyle yüzümüzde ufak bir gülümseme yaratacak anılara sahibizdir hepimiz. "Damat Takımı" filmi o hislere adeta tercüman olan bir film. Hem geçmişi hem de geleceği harmanlayan senaryosuyla size sevdiğiniz arkadaşlarınızı ya da yaşadığınız anıları biraz da Hangover serisinin atmosferini güçlü bir şekilde hatırlatıyor.
Yiğit, Ömer, Serdar, Can ve Onat liseden beri ayrılmamış 5 arkadaş. Kimi başarılı olmuş kimi olamamış, hepsinin bambaşka hayalleri var. Biri yıllar önce aşık olduğu bir kızı unutamazken, diğeri iş yapmayan filmlerinin derdinde, öbürü ise başarılı lokantasının mutfağındaki yoğunluğa gömülmüş... Karakterleri birbirinden apayrı olan bu arkadaşlar her iyi arkadaş grubu gibi birbirlerini tamamlıyorlar ve her şeyi birlikte yapıyorlar. Taa ki Yiğit hepsini tek tek arayıp, uzun dönemli kız arkadaşı Deniz'le evleneceklerini müjdeleyene kadar... Düğüne kısa bir zaman kala Yiğit'in bekarlığa vedasını planlama işine girişen ekip, lisedeki can düşmanları Besim'le düğüne tek gelmeyeceklerine dair iddiaya girmek zorunda kalırlar. Ancak hiçbirinin bir kız arkadaşı olmaması gibi küçük bir sorun vardır. Düğüne 5 gün kala, ekip hem geçmiş anılarını tazeleyecek hem de kız arkadaş bulmaya çalışacaktır...
Hikayeyi okuyunca aklınıza hemen klişeler gelmesin. Hayır, arkadaşları Yiğit'e (Sarp Can Köroğlu) "Yok oğlum evlenme, ne evleneceksin" demiyor. Hayır, müstakbel eşini aldatması için onu kandırmaya çalışmıyor. Hayır, Yiğit'in evlenerek grubun ruhuna ihanet ettiğini düşünmüyorlar. Tam aksi, arkadaşlarının düğününü kendi düğünleri gibi sahipleniyor ve onun mutluluğu için her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Yerli sinemanın genç yönetmenlerinden Doğa Can Anafarta, bir önceki filmi Biz Size Döneriz'de de olduğu gibi, burada da yetişkinliğe adım atmakla aklı havada gençlik arasında gidip gelen karakterler yaratabilmeyi alnının akıyla başarmış. Karakterlerin masum çocuklukları arkadaşlarını baltalama yönünde değil, ona destek olma yönünde ortaya çıkıyor. Ancak hepsinin yardım anlayışı bakış açılarına göre değişiyor tabii...
Ekibin fırlaması Can (Özgürcan Çevik), her zaman ilgi odağı olmayı seven bir karakter. Zaten bütün bu çılgın bekarlığa veda planı, Besim'le (Sadi Celil Cengiz) olan iddia, kız arkadaş arayışı ve bu uğurda eski anıları tekrar yaşarken internet fenomeni olmalarına kadar uzanan olaylar hep onun başının altından çıkıyor. Ömer (Furkan Andıç) içine kapanık, gruba uyan ancak biraz da uzağında kalan bir karakter. Gerçeklerden çok hayal ettikleriyle avunuyor. Serdar (Ozan Osmanpaşaoğlu) Karadenizli oluşunun da etkisiyle arkadaşları tarafından sıklıkla sakinleştirilmek zorunda kalan, başarılı ancak yalnız bir adam. Onat (Özgün Aydın) ise kendini içten içe eksik gören, arkadaşları için her şeyi yapmaya hazır, adeta grubun tampon görevini üstlenen bir adam. Kısacası Can ve Onat grubun iki ayrı ucunda duruyor ve geri kalan ekip üyeleri de bu iki uç arasına sıralanıyor. Burada Anafarta'nın erkek arkadaş gruplarının dinamiklerinin analizini başarıyla yaptığını söyleyebiliriz.
Senaryoda, hem gençlik filmi olması hem de mizah dozunun romantizmden ağır basması sebebiyle elbette ki fazla yükseğe çıkan bölümler var. Bazı sahneleri ekstrem bulabiliyor, abartılı olduğunu düşünebiliyorsunuz. Ancak bu filmin akışını ve atmosferini kesinlikle bozmuyor. Bu sahnelerde düşündüğünüz şey şu oluyor; "Böyle bir olay gerçekten yaşanabilir mi? Belki belirli şartlar bir araya gelirse neden olmasın?"...
Filme dair takdire şayan bir nokta: Besim karakteri yerli sinemanın gördüğü en itici, en gıcık karakterlerden biri olabilir. Sadi Cengiz Celil'e duyduğunuz sempati bu karakteri gördüğünüz zaman adeta eriyip gidecek, şimdiden hazırlıklı olun. Özgürcan Çevik'in Can karakteri, Özgün Aydın'ın Onat karakteri ve Açelya Topaloğlu'nun filmin gelini Deniz karakteri kesinlikle en öne çıkan ve filmi götüren karakterler. Pelin Akil'in de sempatik karakter Sera ile öne çıkması güzel olmuş.
Filmin kadınları demişken, sözü biraz açalım. Filmin güzel gelini Deniz, yerli filmlerde sıklıkla gördüğümüz kadın figürlerinden çok daha farklı, bu da büyük bir artı. Erkeğe boyun eğen, sesini çıkarmayan ve çıt kırıldım olmadığı gibi, yerli yapımların ikinci prototip kadın figürü olan erkeksi, cadaloz ve erkeği darlayan bir figür de değil. Deniz kendi fikrini savunan ancak kabul ettirmek için baskı yapmayan, kolay eğilip bükülmeyen, stresle başa çıkabilen, yerli sinemada görmeye alışmadığımız şekilde kocasını "olduğu gibi seven" bir kadın. Kız kardeşi İrem, kendi kararlarını alan, alıştığımız aklı havada kız kardeş figürlerine ters bir şekilde kriz anlarında kararlar alarak durum yönetebilen, istediğinin peşinden giden bir kadın. Sera da iş güç sahibi, güzel, evlenme derdiyle milletin peşinden koşmasını bekleyen annesine rağmen dik duran, güçlü bir karakter. Filmde yer alan her kadının yerli sinemanın hülyalı kadın figürlerinin aksine, toplumumuzun modern kadın gerçekliğine yakın duruyor olması beni çok mutlu etti.
Film senaryosu gereği seyirciye pek çok mekan gezdiriyor. Zürafa sokağa da gidiyoruz, deniz kenarına da, Bahariye'ye de, metro durağına da... Dinamik bir filme yaraşan bir hızda ilerliyoruz mekanlar arasında da. Aynı şekilde filmin müzik ve ses efekti kullanımı da aynı seyirde ilerliyor. Bu seyir sayesinde seyirci film boyunca elinden tutularak ilerliyormuş gibi hikayeye adapte oluyor.
Yerli sinema severlere müjde; birbiri ardına gelen yavan gençlik komedileriyle, gerçeklikten eser taşımayan romantik yapımlarla boğuşmanıza gerek yok. Doğa Can Anafarta imzalı "Damat Takımı" bütün beklentilerinizi karşılayacak bir komedi.