Hesabım
    Son Çıkış
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Son Çıkış

    Metropolde delirmeden önce, hangi çıkışı kullanacaksınız?

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Yaşadığınız hayattan ne kadar boğuldunuz ya da bunaldınız? Özellikle İstanbul gibi insanı yutan, yutmakla kalmayıp posasını da tüküren devasa bir metropoldeyseniz “bunalmak” fiili ne kadar da hafif ve naif? Kaç sabah yataktan kendinizi vinçle kaldırmak zorunda kaldınız ve ayaklarınız işe giderken geri geri yürüdü; o geriliğe rağmen kendinizi kaç kere “sırt yastığının yalancı lüksüyle donatılmış”, o yarı-ergonomik koltukta buldunuz? Büyükşehrin beyaz yakalılarına has gibi gelen bu yakınmaları yönetmen ve senarist Ramin Matin alıyor, küresele de taşınabilecek bir yerellikle yoğura yoğura sinema perdesine taşıyor Son Çıkış filminde. 

    Tahsin Dantellioğlu üniversite yıllarında ‘havalı ve hayalleri olan bir mimarken’, akabinde sevgilisiyle evlenince kayınpederinin inşaat şirketinde çalışmak ve yaşamını hiç istemediği betonarme kentsel dönüşüm plazalarında tüketmek zorunda kalan bir adamdır. İstanbul’un Beylikdüzü bölgesinde bir şekilde yaşayan Tahsin, hem işinden hem evliliğinden hem de içinde bulunduğu bu kıskaçtan çok sıkılmıştır. Ama kapıyı çarpıp gidecek cesareti de henüz yoktur. Canına tak ettiği bir akşam, barda eski bir arkadaşını görür. Siren adındaki bu kadın zamanında çekip Hindistan’a gitmiş, içindeki huzuru bulmuş ve Türkiye’ye geri dönünce Güney Ege’deki bir kasabada organik tarımla uğraşarak, ‘rahat ve egzotik’ bir hayat sürmektedir. “Siren’in çağrısına” uyan Tahsin ertesi gün kendisini güneye atmaya karar verir; verir vermesine ama bakalım İstanbul’dan çıkmak o kadar kolay olacak mıdır? 

    Tahsin Dantellioğlu soyadı dahil incelikli çizilmiş bir karakter. Her birimizden yüzde 1’lik bir parça taşıyor. En başından alırsak çekip gidememesi, gitmeye karar verdiğindeki plansızlığı ve de eyleme geçtiğindeki beceriksizliği… Henüz serim aşamasında bile şehrin çiğnediği, affınıza sığınarak, geviş getirdiği bir hiçlik Tahsin. Nihayetinde bir karar veriyor, neyse ki bu karara kendisi de inanıyor; bu noktada, belki de her gün çekip gitmek isteyen seyirci özdeşliğini karakter ile kuruyor. Tahsin’in İstanbul’daki tüm çırpınışlarını, yönetmen Ramin Matin son 10-15 yılda beton mezarlığına dönen, kentsel dönüşemeyen yığınlar üzerinden bedenlendiriyor. Tahsin çırpındıkça İstanbul’un daha derinine batıyor; battıkça hiç bilmediği, daha önce karşılaşsa dahi görmezden geldiği bir profil ile tanışıyor. Ramin Matin’in kamerası seyirciyi betonarme sıkışmışlıklar üzerinden bir gerip, bir bırakıyor. Belki de evimizin penceresinden görünen ‘manzaraları’ başımıza bela ediyor. Ve bundan sinemasal sadistlikte bir keyif alıyor.

    Daha önce pek çok rolü ve filmiyle ödülleri ve de adaylıkları olan Deniz Celiloğlu, trajikomik Tahsin Dantellioğlu karakterini leziz biçimde canlandırıyor. Ne eksik ne fazla; Tahsin -filmin karakter dönüşümü dahil- tüm aşamalarında olması gerektiği gibi. Büyük oynamıyor; inandırıcılığı zorlamıyor. Öte yandan filmin yan karakterleri biraz kağıt üstünde, karikatürize eşlikçiler gibi kalıyor.

    Spoiler/sürprizbozan vermeden finalinden bahsetmek mümkün olmasa da, Tahsin’in her birimize aşıladığı/aşılayacağı kaçış azmi en azından filmin ana taşıyıcı noktası olarak, başka bir hayatın hayalini kurduruyor biz zavallı İstanbullulara…

    Peki, Güney Ege sahillerinde yeni bir hayatın umudu, hala var mı? Tam olarak ne istediğinizi biliyorsanız, neden olmasın?    

    twitter.com/duygukocabayli

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top