Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘Cingöz Recai’nin senaryosu teknik anlamda sorunsuz ilerlese de hikâyenin tatmin edici olduğu söylenemez. Cingöz’ün karşısında karakter olarak çok daha iyi işlenmiş tek bir rakip olmalıydı... Hayalet’in ‘oyun süresi’ çok kısa. Teknoloji dehası Eren’in (Fatih Artman) ‘asıl rakip’ olmadığı baştan belli. Recai dışında en iyi yazılmış karakter Mehmet Rıza (Haluk Bilginer) ama o da bir ‘rakip’ değil. Göze’nin (Meryem Uzerli) güçlü arzuları ve duygularıyla filme ağırlığını koyan bir karakter olduğunu düşünmüyorum. Sonlara doğru gelen milliyetçi mesaj bence zorlama... İyi oyuncular tarafından canlandırılan yan karakter bolluğuysa filmin lehine işlemiyor. ‘Cingöz Recai’ yan karakter ve aralarındaki çatışma, rekabet bolluğuyla bir TV dizisinin pilot filmi gibi...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü’ popüler sinema açısından ümit vaat eden bir projeydi. Ya da şöyle diyelim; yerli cephe adına sezonun merakla beklenen filmlerindendi. Ne var ki kâğıt üzerinde prodüksiyon kalitesi yüksek, oyuncu kadrosu ve yönetmenlik koltuğuna oturan kişi itibariyle heyecan verici görünen bu proje, uygulamada beklenen kapıları çalamamış. Kuşkusuz bu durumun öncelikli nedeni kötü senaryo gibi görünüyor. Çok da çarpıcı olmayan olay örgüleri, basit trükler ve karakterden ziyade tipleme düzeyinde kalan öykü kahramanlarıyla ‘Cingöz Recai’, sanki önemli fırsatın kaçırıldığı bir proje olmuş. Oysa senaryoya imza atan Kerem Deren-Pınar Bulut ikilisinin daha iyi işlerine rastlamıştık.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Aslında iyi bir yönetmen (Onur Ünlü), iyi bir senarist (Kerem Deren-Pınar Bulut), kalburüstü oyuncuların işbirliğinden iyi ve keyif veren bir seyirlik filmin çıkma ihtimali yüksektir. Fakat anladığımız ciddi bir doku uyuşmazlığı oluşmuş. Senaryodaki kararsızlıklar, gizemleri sürekli açık eden olay örgüsü, seyirci zekasını hafife alan güya sürpriz yapma çabaları... Şurası net: iyi bir senaryo ile yola çıkılmamış. Yönetmen Onur Ünlü estetik ve atmosfer olarak tarzını koymaya çalışsa da onun tercihleri eldeki bu senaryo ile pek uyuşmuyor. Mesela filmin başlarındaki takip sahnesi bu uyuşmazlığın zirve noktası bence. Ki sinema tarihimize geçecek türden.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Star
Yazar: Serdar Akbıyık
Günümüzde ise fantastik filmlerin unutulmaz yönetmeni Onur Ünlü yönetmen koltuğuna oturdu. Biz onu hep kendi yazdığı senaryolarla, bilindik sinema anlatımına isyan eden filmlerinde gördük. Burada ise senaryoyu Pınar Bulut ile Kerem Deren yazmış. Onur Ünlü’nün etkisi filmde hissediliyor ama bu bütün hikayeyi kurtarmaya yetiyor mu bilemedim. Cingöz Recai’yi canlandıran Kenan İmirzalıoğlu iyi bir seçim. Cingöz Recai’nin hem rakibi hem dostu komiser Mehmet Rıza ise bu sefer Haluk Bilginer’in tecrübeli ellerinde. Filmin bütününü çok beğenmesem de karakterlere baktığımda perdede görmekten zevk aldığım isimlerin toplandığını söylemeliyim.
Eleştirinin tamamı için: Star
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Film bize Cingöz Recai'nin dışında hiçbir karakteri tam olarak anlatmıyor, oysa hikayede çok fazla karakter var! Buna rağmen sık sık ağır çekimlerle, hızlı bir kurguyla sürekli tekrarlanan müzikler eşliğinde çok samimi görünemeyen kimi sahnelerle vakit kaybediyor. Ekibin elinde Adile adında tatlı bir abla var mesala (Günay Karacaoğlu), onun için öyle bir sahne yazılmış ki, sanki karakterin devamı var gibi, ama yok!
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Daha önemli şeylere gelince...Bu Cingöz Recai hiç de öyle cingöz değil...Her soygundan sonra olay yerini bir an önce terkedeceğine (her kendine saygısı olan hırsız böyle yapma gereğini bilir!) ortada dolanıp duruyor. Sanki her seferinde şansını sonuna dek kullanarak, olayı bir tür kumara dönüştürerek...Filmden aklımda kalan tek bir esprisi de yok! Ayrıca, o son soygunla biten mezat sahnesinde (neyin mezatı olduğunu anlamadım!) Cingöz’ün Rus, Amerikan vb. ‘büyüklere’ meydan okuması. Ve malı götürürken, tüm Türk yetkilileri –polis dahil- yanıbaşında bulması. Yani şu an başımızda olanların “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, tüm ötekiler düşmandır” siyasetine çok yakışan bir son..Ama sanat biryana, reel-politik’e de hiç yakışmıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Habertürk
‘Cingöz Recai’nin senaryosu teknik anlamda sorunsuz ilerlese de hikâyenin tatmin edici olduğu söylenemez. Cingöz’ün karşısında karakter olarak çok daha iyi işlenmiş tek bir rakip olmalıydı... Hayalet’in ‘oyun süresi’ çok kısa. Teknoloji dehası Eren’in (Fatih Artman) ‘asıl rakip’ olmadığı baştan belli. Recai dışında en iyi yazılmış karakter Mehmet Rıza (Haluk Bilginer) ama o da bir ‘rakip’ değil. Göze’nin (Meryem Uzerli) güçlü arzuları ve duygularıyla filme ağırlığını koyan bir karakter olduğunu düşünmüyorum. Sonlara doğru gelen milliyetçi mesaj bence zorlama... İyi oyuncular tarafından canlandırılan yan karakter bolluğuysa filmin lehine işlemiyor. ‘Cingöz Recai’ yan karakter ve aralarındaki çatışma, rekabet bolluğuyla bir TV dizisinin pilot filmi gibi...
Hurriyet
Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü’ popüler sinema açısından ümit vaat eden bir projeydi. Ya da şöyle diyelim; yerli cephe adına sezonun merakla beklenen filmlerindendi. Ne var ki kâğıt üzerinde prodüksiyon kalitesi yüksek, oyuncu kadrosu ve yönetmenlik koltuğuna oturan kişi itibariyle heyecan verici görünen bu proje, uygulamada beklenen kapıları çalamamış. Kuşkusuz bu durumun öncelikli nedeni kötü senaryo gibi görünüyor. Çok da çarpıcı olmayan olay örgüleri, basit trükler ve karakterden ziyade tipleme düzeyinde kalan öykü kahramanlarıyla ‘Cingöz Recai’, sanki önemli fırsatın kaçırıldığı bir proje olmuş. Oysa senaryoya imza atan Kerem Deren-Pınar Bulut ikilisinin daha iyi işlerine rastlamıştık.
Sabah
Aslında iyi bir yönetmen (Onur Ünlü), iyi bir senarist (Kerem Deren-Pınar Bulut), kalburüstü oyuncuların işbirliğinden iyi ve keyif veren bir seyirlik filmin çıkma ihtimali yüksektir. Fakat anladığımız ciddi bir doku uyuşmazlığı oluşmuş. Senaryodaki kararsızlıklar, gizemleri sürekli açık eden olay örgüsü, seyirci zekasını hafife alan güya sürpriz yapma çabaları... Şurası net: iyi bir senaryo ile yola çıkılmamış. Yönetmen Onur Ünlü estetik ve atmosfer olarak tarzını koymaya çalışsa da onun tercihleri eldeki bu senaryo ile pek uyuşmuyor. Mesela filmin başlarındaki takip sahnesi bu uyuşmazlığın zirve noktası bence. Ki sinema tarihimize geçecek türden.
Star
Günümüzde ise fantastik filmlerin unutulmaz yönetmeni Onur Ünlü yönetmen koltuğuna oturdu. Biz onu hep kendi yazdığı senaryolarla, bilindik sinema anlatımına isyan eden filmlerinde gördük. Burada ise senaryoyu Pınar Bulut ile Kerem Deren yazmış. Onur Ünlü’nün etkisi filmde hissediliyor ama bu bütün hikayeyi kurtarmaya yetiyor mu bilemedim. Cingöz Recai’yi canlandıran Kenan İmirzalıoğlu iyi bir seçim. Cingöz Recai’nin hem rakibi hem dostu komiser Mehmet Rıza ise bu sefer Haluk Bilginer’in tecrübeli ellerinde. Filmin bütününü çok beğenmesem de karakterlere baktığımda perdede görmekten zevk aldığım isimlerin toplandığını söylemeliyim.
Sözcü
Film bize Cingöz Recai'nin dışında hiçbir karakteri tam olarak anlatmıyor, oysa hikayede çok fazla karakter var! Buna rağmen sık sık ağır çekimlerle, hızlı bir kurguyla sürekli tekrarlanan müzikler eşliğinde çok samimi görünemeyen kimi sahnelerle vakit kaybediyor. Ekibin elinde Adile adında tatlı bir abla var mesala (Günay Karacaoğlu), onun için öyle bir sahne yazılmış ki, sanki karakterin devamı var gibi, ama yok!
T24
Daha önemli şeylere gelince...Bu Cingöz Recai hiç de öyle cingöz değil...Her soygundan sonra olay yerini bir an önce terkedeceğine (her kendine saygısı olan hırsız böyle yapma gereğini bilir!) ortada dolanıp duruyor. Sanki her seferinde şansını sonuna dek kullanarak, olayı bir tür kumara dönüştürerek...Filmden aklımda kalan tek bir esprisi de yok! Ayrıca, o son soygunla biten mezat sahnesinde (neyin mezatı olduğunu anlamadım!) Cingöz’ün Rus, Amerikan vb. ‘büyüklere’ meydan okuması. Ve malı götürürken, tüm Türk yetkilileri –polis dahil- yanıbaşında bulması. Yani şu an başımızda olanların “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, tüm ötekiler düşmandır” siyasetine çok yakışan bir son..Ama sanat biryana, reel-politik’e de hiç yakışmıyor.