Senaryosu, piyanist Don Shirley ile onun şoförü ve koruması olarak görev yapan Tony Vallelonga’nın gerçek yaşamından esinlenilerek Brian Hayes Currie, Peter Farrelly ve Tony Vallelonga’nın oğlu Nick Vallelonga tarafından yazılan “Green Book”, yönetmen koltuğunda Peter Farrelly’nin oturduğu biyografik bir drama…
Prömiyeri, 11 Eylül 2018’de Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 16 Kasım 2018 tarihinde vizyona giren filmin, kazandığı 3 Golden Globes ve 1 BAFTA ödülünün yanı sıra 5 Academy ödülü adaylığı bulunuyor…
Senaryosunun yazımında, Nick Vallelonga’nın, babasının annesine yazdığı mektuplar kadar bizzat babası ve Don Shirley ile yaptığı görüşmelerden de yararlandığı bilinen filmin, 8.2/10 (413.461 oy) ve 4.3/5 (10.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.2/10 (359 yorum) ve 69/100 (52 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları yeterince iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de gelin isterseniz,23 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve brüt 321,7 milyon dolarlık bir gişe rakamına ulaşan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
Karşımızdaki, IMDB ve Rotten Tomatoes’da kendisine verilen yüksek izleyici puanlarını, her haliyle teyit eder niteliklere sahip olan son derece “izleyici dostu / audience-friendly” bir film…
Şimdi tam da bu noktada; “Ne demek, bu izleyici dostu film?” diye bir soru yöneltebilirsiniz bize…
Hani, sorun da zaten...
Zira Oxford sözlükteki anlamına da başvurarak, ilk kez 1980’li yıllarda “Adweek” tarafından kullanılan bu kavramı en basit biçimde şu şekilde tanımlayabiliriz:
“Bir grup izleyici tarafından kolayca anlaşılan ve/veya takdir edilen, popüler çekiciliğe de sahip olan bir film…”
Sanıyoruz, “Green Book” için bunun tersini iddia edecek biri de çıkmayacaktır kanımızca…
Peki, bu kötü bir şey mi?
Eğer bütün filmlerin, sinemadan anlayan eleştirmenleri de mutlu etmek gibi bir zorunluluk ile çekilmesi gerektiğini düşünmüyorsanız, “elbette değil…”
Ki, şahsen biz de öyle düşünmüyoruz…
Bize göre de, arada sırada böyle kafa yormadan izlenebilen popüler filmler de yapılmalı…
Hele de oyuncu kadrosunda, bu filmde olduğu gibi Viggo Mortensen ve Mahershala Ali kadar nitelikli performans sergileyecek isimlere yer verilecekse…
1960’lı yılların Amerika’sının ve senaryosunun ruhuna uygun teknik altyapısı ile kurgusu da oldukça iyi olan bu filmin, 24 Şubat 2019 akşamı en az 1 Academy ödülünü kendi hanesine yazdıracağını düşünüyoruz…
Sonuç olarak, 130 dakika gibi biraz uzun da sayılabilecek süresine rağmen su gibi akıp giden bu film için puanımız 3 önerimiz ise, “siz de bir şans verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 21 Şubat 2019 günü saat 00:17’de yazılarak paylaşılmıştır...
Burada yaptığımız tek şey, rakamları güncellemek oldu...