Beyazperde
Hesabım
Ortalama puan
3,2
8 Puanlama
Extremely Wicked, Shockingly Evil and Vile hakkında görüşlerin ?
5
0 Eleştiri
4
0 Eleştiri
3
1 Eleştiri
2
0 Eleştiri
1
0 Eleştiri
0
0 Eleştiri
Sırala
Filtrele:
Hepsi
Senaryosu, filmde hikâyesi anlatılan seri katil Ted Bundy’nin eski kız arkadaşı Elizabeth Kloepfer’ın “The Phantom Prince: My Life with Ted Bundy” isimli anılarından uyarlanarak Michael Werwie tarafından yazılan “Extremely Wicked, Shockingly Evil and Vile”, Joe Berlinger’in yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…
Prömiyeri, 26 Ocak 2019’da Sundance Film Festivalinde yapılan ve 3 Mayıs 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, daha önce adını hiç duymamış birine, Ted Bundy’i ve yaptıklarını, yargılanma sürecini de içerecek biçimde, izleyeni gereksiz ayrıntılara boğmadan yeterince iyi anlatan başarılı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Elbette bize göre, bu başarılı çalışmanın ardındaki temel etkenlerin başında, belgeseller konusunda uzmanlaşmış bir isim olan Joe Berlinger’in filmin yapımcılığının yanı sıra yönetmenliğini de üstlenmiş olması geliyor…
Diğer bir etken ise, Ted Bundy karakterini canlandıran Zac Efron’un sıra dışı oyunculuk performansı…
Özellikle de, Yargıç Edward D. Cowart’ı oynayan John Malkovich ile mahkeme salonunda girdikleri (filme adını da veren) diyalog tam anlamıyla birinci sınıf bir oyunculuk örneği…
Ki, filmin finalinde yazılar akmaya başladığında gösterilmeye başlanan görüntülerden, bu diyalog dâhil filmdeki pek çok sahnenin, gerçek yaşamdan bire bir alınarak filme uyarlanmış olduğunu öğreniyoruz…
Yani yukarıda da vurguladığımız gibi, buradan da bu filmde Joe Berlinger’in, belgeselci özelliğini oldukça iyi kullandığını görmüş oluyoruz…
Bu arada, filmin ruhuna ve dönemine “cuk” diye oturan Emerson, Lake & Palmer’dan “Lucky Man” (1970) ile Metallica’dan “The Four Horsemen” (1983) gibi çok özel rock parçalarının filmin müzikleri arasına alınmış olmasının, Metallica belgeseli de çekmiş olan Joe Berlinger’den, “Ben kaliteli müzikten de anlarım” tarzında ince bir mesajda içermekte olduğunu belirtmeden geçmek istemediğimizi de belirtmiş olalım…
Yalnız şu “belgesel” lafını biraz çok kullandık diye, bu filmi henüz izlememiş olanlar kupkuru bir biyografik belgeselle karşı karşıya kalacakları şeklindeki yanlış bir kanıya kapılarak filmi izlemekten kesinlikle vazgeçmesinler…
Zira emin olun, sizde aynen bizim gibi, film bittiğinde 110 dakikalık sürenin nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız bile…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama buraya kadar söylediklerimizin tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “bir şans da siz verin” biçiminde olacak…
Keyifli seyirler,
Prömiyeri, 26 Ocak 2019’da Sundance Film Festivalinde yapılan ve 3 Mayıs 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, daha önce adını hiç duymamış birine, Ted Bundy’i ve yaptıklarını, yargılanma sürecini de içerecek biçimde, izleyeni gereksiz ayrıntılara boğmadan yeterince iyi anlatan başarılı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Elbette bize göre, bu başarılı çalışmanın ardındaki temel etkenlerin başında, belgeseller konusunda uzmanlaşmış bir isim olan Joe Berlinger’in filmin yapımcılığının yanı sıra yönetmenliğini de üstlenmiş olması geliyor…
Diğer bir etken ise, Ted Bundy karakterini canlandıran Zac Efron’un sıra dışı oyunculuk performansı…
Özellikle de, Yargıç Edward D. Cowart’ı oynayan John Malkovich ile mahkeme salonunda girdikleri (filme adını da veren) diyalog tam anlamıyla birinci sınıf bir oyunculuk örneği…
Ki, filmin finalinde yazılar akmaya başladığında gösterilmeye başlanan görüntülerden, bu diyalog dâhil filmdeki pek çok sahnenin, gerçek yaşamdan bire bir alınarak filme uyarlanmış olduğunu öğreniyoruz…
Yani yukarıda da vurguladığımız gibi, buradan da bu filmde Joe Berlinger’in, belgeselci özelliğini oldukça iyi kullandığını görmüş oluyoruz…
Bu arada, filmin ruhuna ve dönemine “cuk” diye oturan Emerson, Lake & Palmer’dan “Lucky Man” (1970) ile Metallica’dan “The Four Horsemen” (1983) gibi çok özel rock parçalarının filmin müzikleri arasına alınmış olmasının, Metallica belgeseli de çekmiş olan Joe Berlinger’den, “Ben kaliteli müzikten de anlarım” tarzında ince bir mesajda içermekte olduğunu belirtmeden geçmek istemediğimizi de belirtmiş olalım…
Yalnız şu “belgesel” lafını biraz çok kullandık diye, bu filmi henüz izlememiş olanlar kupkuru bir biyografik belgeselle karşı karşıya kalacakları şeklindeki yanlış bir kanıya kapılarak filmi izlemekten kesinlikle vazgeçmesinler…
Zira emin olun, sizde aynen bizim gibi, film bittiğinde 110 dakikalık sürenin nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız bile…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama buraya kadar söylediklerimizin tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “bir şans da siz verin” biçiminde olacak…
Keyifli seyirler,
- En son Beyazperde eleştirileri
- En İyi Filmler
- Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler