“Guns Akimbo”, hikâyesini de yazan Jason Lei Howden’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “çok renkli” bir drama…
Dünya prömiyeri, 9 Eylül 2019’da Toronto Uluslararası Film Festivalinde (TIFF) yapılan ve 28 Şubat 2020 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O yüzden bizde, “neo – noir” a şöyle hızlıca bir göz kıparak selam yollayan (ki bu tespit dünyada sadece bizde var) ve hiç düşünülmeden doğrudan “aksiyon – komedi” kategorisinde değerlendirilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, değişik hikâyesi ve hareketli kurgusu ile tam anlamıyla “kafa dağıtmalık” bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
“Mayhem” (2017) ve “Ready or Not” (2019) dan sonra bu filmde de Samara Weaving, yine oldukça seksi bir imaj sergileyen “dişi Rambo” rolünde…
Bir zamanların Harry Potter’ı Daniel Radcliffe ise, “Evil Dead” filmleri ve TV dizisinde, bir eli elektrikli testere olan “Ash” (Bruce Campbell) karakteri gibi (tıbbi bir operasyonla) iki eline birden otomatik silah monte edilen bir savaşçıya dönüştürülmüş durumda…
Bu ikilinin canlandırdıkları Nix ile Miles, göründükleri her sahnede, senaryonun da etkisiyle filmin hem “enerji” ve hem de “neşe” kaynakları olarak çıkıyorlar karşımıza…
Öyle ki, yüz yüze geldikleri ortamlarda, “adrenalin” hep tavan yapıyor…
Ancak hemen belirtelim ki, sözünü ettiğimiz bu hareketlilik, üçüncü sınıf uzak doğu aksiyon filmleri ile Jason Statham’lı “Crank” lar dan hoşlananları pek fazla mutlu etmeyecektir…
Zira Jason Lei Howden aksiyonu, “popüler kültür” ve yeraltı dünyası ile dirsek teması içinde olan “polise” yönelik, ince mizah da içeren eleştirel bakış açısı için görsel bir malzeme olarak değerlendirmiş…
Yani hikâyedeki temel amaç, kesinlikle “vur patlasın, çal oynasın” tarzında bir film ortaya çıkartmak değil…
O nedenle, bu türden bir beklentiyle ekran başına geçecek olanları, işin daha en başındayken biz uyarmış olalım…
Pek çok sahnesinin çekimleri, Auckland ile Münih’teki mekân ve stüdyolarda yapılan filmin, Yeni Zelanda merkezli Umedia tarafından, post – prodüksiyonda gerçekleştirilen yeşil perde ve görsel efekt kullanım işi de tadında bırakılmış…
Başlangıçta filme:
Variety’den Dennis Harvey’in 14 Eylül 2019 ve Slant’dan Steven Scaife’nin 24 Şubat 2020 tarihli, 100 üzerinden 30 ve 38 verdikleri yorumlara şöyle bir göz attığımızda, izleyip izlememe konusunda bizde, ciddi bir tereddütte düşmüştük…
Fakat finalinde, devamının da geleceğine dair sinyaller de verilen film bittiğinde, iyi ki de izleme programımıza almışız dedik…
En azından, 95 dakika boyunca hoşça vakit geçirmiş olduk…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama tek bir “spoiler vermeden” buraya kadar yazdıklarımızın tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,