Martıların Efendisi, konusu hakkında hiçbir şey bilmeden gitmeyi tercih ettiğim ve fragmanının farklı tonundan dolayı ilgimi çeken bir filmdi. Ve meraklanmayın, eğer bilmiyorsanız diye buraya filmin konusunu yazmayacağım (zaten açıklaması da biraz zor). Bu yüzden bu filme ümitli bir şekilde girdim. Geçtiğimiz yılda izlediğim Kırık Kalpler Bankası ve Koca Dünya gibi sıradan Türk seyircisinin sevmeyeceği, tek kelimeyle eşsiz filmlerin yapılmasından sonra Martıların Efendisi'nin de bu kategoriye rahatlıkla girebileceğini düşünmüştüm.
Madem beklentilerim öyle yüksekti, ilk önce iyi şeylerden konuşalım. Martıların Efendisi'ni canlandıran Mehmet Günsür, 2017'de izlediğim Türk filmlerindeki en iyi performanslardan birini sergilemiş. Günsür, tek kelimeyle karakteriyle bir olmuş ve film esnasında onu gerçek haliyle ayırt etmek çok zordu. Günsür'un performansı, kesinlikle filmin en iyi yanıydı. Ayrıca filmdeki manzaralara ve hikayeye dair bazı yaratıcı fikirler çok hoşuma gitti. Atmosfer bakımından, Martıların Efendisi nefes kesiciydi.
Ama bunların dışında, Martıların Efendisi hakkında söyleyebileceğim başka iyi bir şey aklıma gelmiyor. Filmde Mehmet Günsür, Nejat İşler, Bige Önal ve Barış Yıldız'ın harika performanslarıyla birlikte ortaya atılan yaratıcı fikirler, Martıların Efendisi'ni iyi bir film yapmak için yeterli olmuyor. Bu filmi gerçekten sevmek istedim ama bir türlü olmadı. Hatta süresi ilerledikçe film giderek daha da kötüleşmeye başladı.
Ve tahmin edebileceğiniz gibi, bu film hakkındaki en büyük sıkıntım senaryodan kaynaklı. Senarist Meriç Demiray, ortaya attığı özgün karakter ve durumlarla ne yapacağını bir türlü çözemediğinden, senaryosunda olabilecek bütün klişelere başvurmuş. Filmin ilk 30-45 dakikasını büyük bir ilgiyle izledikten sonra senaryonun yol aldığı bu yol yüzünden, bir süreden sonra filmi istesem de umursayamadım. Sanki film başka bir dünyadaydı, ben de başka bir dünyada. Ne ana karakteri umursadım, ne onun yanına gelen kızın yaşadığı ikilemi, ne de bütün bu yaratıcı atmosferi.
Üstelik film, rahatça 80 dakikada anlatılabilecek bir hikayeyi bir sakız gibi uzatarak 120 dakikaya yaymış. Ve haliyle filmin temposu da iyice yavaşlamış. Martıların Efendisi'nde kendisini o kadar çok tekrar eden ve hikayeye zerre kadar katkısı olan sahne var ki size anlatamam. Mesela ana karakter zaman zaman geçmişe dair kötü halisünasyonlar görmeye başlıyor ve bunları susturmaya çalışıyor. Filmde aşağı yukarı 3-4 kere yaşanan bu sahnelerin her biri en az 2 dakika sürüyor ve hikayeye hiçbir katkı sağlamıyorlar. Zaten filmin finalinde bu karakterin geçmişi hakkında doğru düzgün hiçbir şey öğrenemediğimizden, bunların hepsi önemini yitiriyor.
Bir de filmin finalinden size bahsedebilir miyim? Filmin ilk 5 dakikasında filmin sonunu "umarım film böyle bitmez" diye tahmin etmiştim. Ve bilin ne oldu? Film, olabilecek bütün yaratıcı olasılıklara rağmen aklımdan geçen o klişe, sıradan sonla filmi bitirmeyi tercih etti. Son 1 saatinde iyice kötü bir hal alan film, finalinde en dibe vurmayı başardı.
Ayrıca normalde Türk filmlerinde bu pek gözüme batmaz ama ama Martıların Efendisi'nin görsel efektleri gerçekten çok kötüydü.. Gerek arka planda uçan martılar, manzaralar veya şiddet sahneleri olsun, bu filmde kullanılan CGI adeta hazırlık aşamasındaydı. Son zamanlarda sinemada izlediğim en kötüsüydü hatta. Üstelik bu sahneler o kadar göze batıyor ki, içine girmeye çalıştığınız ama bir türlü giremediğiniz filmi iyice çekilmez bir hale getiriyor.
Yani anlayacağınız Martıların Efendisi, adeta elden kaçmış büyük bir fırsat. Büyük bir film stüdyosunun arkasında bulunduğu ve içerisinde harika performansların bulunduğu büyük potansiyele sahip bir filmin bundan çok daha iyi sonuçlanması gerekirdi. Ama risk almayan ve sürekli kendisini tekrarlamayı tercih eden senaryo, bu filmi düşünebildiğinizden daha kötü bir hale getirmiş. Doğru kalemin arkasında harika bir filme dönüşebilecekken Martıların Efendisi, türünün örneklerini milyonlarca defa izlediğimiz ve seyirciye istediği etkiyi bir türlü veremeyen bir film olmaktan öteye gidemiyor maalesef. Çıkan sonuç vakit kaybından başka bir şey değil. Es geçmenizi tavsiye ederim.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Harika oyuncu kadrosu ve performanslar.
+ Etkileyici atmosfer, manzaralar, yaratıcı fikirler.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Risk almak istemeyen ve türünün klişelerini işlemeyi tercih eden bir senaryo.
- Giderek yavaşlayan tempo.
- Son 20 dakikasında filmin iyice çekilmez bir hal alması.
- Göze batan kötü görsel efektler.
TOPLAM PUAN: 3.6/10