Senaryosu Petter Skavlan tarafından yazılan “Domino”, yönetmen koltuğunda sinemanın büyük ustalarından Brian De Palma’nın oturduğu bir drama…
31 Mayıs 2019 tarihinde VOD (video on demand) olarak internet üzerinden Amerika’da vizyona sokulan filmin, 4.4/10 (2.227oy) ve 2.0/5 (50 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 4.3/10 (64 yorum) ve 40/100 (20 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılım sayıları oldukça düşük olsa da, filmografisinde “Carrie” (1976), “Scarface” (1983), “The Untouchables” (1987) ve “Carlito's Way” (1993) gibi önemli filmler bulunduran bir yönetmenin son filmi için fazlasıyla düşündürücü…
O nedenle bizde, 7,8 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olan ve ilk olarak İspanya’daki (Málaga ve Almería) ardından da Danimarka’daki (Kopenhag) sahneleri çekilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak inceleyecek ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun için de, başta Amerika olmak üzere neredeyse bütün devletlerin gizli istihbarat teşkilatlarının, terör örgütleri ve teröristler ile ne kadar içli dışlı olduğunu gösteren filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “hikâyesinde bir tuhaflık var” dediğimiz ve o nedenle de anlatılanların olabilirliğine bir türlü ikna olamadığımız “yavan” filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Neden mi?
“Spoiler” vermeden bunu yanıtlamak için filmi izlemiş olanların ne demek istediğimizi "hemen", henüz izlemeyenlerin de seyir esnasında "anında" anlayacakları iki basit soru soralım...
“Deneyimli bir polis dedektifi, ancak bir ilkokul birinci sınıf öğrencisinin okula giderken kalem veya silgisini yanına almayı unutması gibi (ki, o da olsa olsa ilk sömestre de olur) göreve giderken silahını evde unutur mu?”
Bu birinci soru olsun…
“İşi sivil olarak belirli bir bölgede ortağı ile birlikte araçla devriye gezmek olan sıradan (ve hatta yetkisiz) bir polis dedektifi, sanki James Bond’muş gibi uçağa atlayarak ve otomobil kiralayarak ülkeler arasında azılı bir suçlunun takibi yolculuğuna çıkabilir mi?”
Bu da ikinci…
Aslında senaryoda, insana garip gelen daha pek çok şey var ama biz sadece bu iki soru ile yetineceğiz…
Yoksa işin daha, 10 – 15 metre yükseklikteki bir binanın çatısından düşerek beton bir zemine çakıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etme faslı da var fakat biz oraya hiç girmeyeceğiz… Zira bir girdik mi, buna benzer absürt görünen pek çok detay yüzünden kesinlikle çıkamayız işin içinden…
Başrol karakterlerinden Alex için başlangıçta Christina Hendricks adı geçen ancak Carice van Houten’da karar kılınan filmin oyuncu kadrosunun da, performans olarak bırakın filme heyecan katmayı ne yazık ki, vasatı dahi aşamadığını söylemek zorundayız…
Başta da vurguladığımız gibi filmde ayakları yere basan tek husus, istihbarat teşkilatlarının, terör örgütlerini ve teröristleri, kendi pis işlerinde taşeron olarak kullanıyor olmaları…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi yaptığımız açıklamalar sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar vereceklerin ağzının tadını kaçırmış olmamak adına “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; hadi geçin filmlerini izleyerek büyümüş biz eski toprak sinemaseverleri, pek çok genç sinemacının idolü olmuş Brian De Palma gibi yönetmenlerin sinemada yollarına devam ederlerken, sahip oldukları “üstat” imajını korumaya azami özeni göstermeleri gerektiğini düşündüğümüzü söyleyerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, bir Brian De Palma filmine 1,5 vermeye utandığımız için kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 2 verdiğimiz bu filme dair önerimiz de, “siz bilirsiniz” şeklinde olacak…
Son iki not:
1. Randall Colburn’un 4 Nisan 2019 tarihinde AV Club için yazdığı yorumda aktardığı bir “söylentiye” göre 89 dakikalık bu film, De Palma tarafından daha fazla aksiyon ve silahlı çatışma da içeren 148 dakikalık bir film olarak planlanmış…
Yani Brian De Palma’nın, “Danimarka’daki ilk ve çok büyük bir ihtimalle de son deneyimimdi” dediği ve böylelikle de prodüksiyonundan pek memnun kalmadığını ifade etmeye çalıştığı bu filmin, her an için bu tarz "genişletilmiş / enlarged" bir süreye sahip olan “Director’s Cut” versiyonunun gelme ihtimali de söz konusu olabilir…
2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 18 Ekim 2019 günü saat 02.30’da yazılarak paylaşılmıştır...