“The Peanut Butter Falcon”, hikâyesini de birlikte yazan Tyler Nilson ile Michael Schwartz’ın yönetmen koltuğunda oturdukları ilk (debut) uzun metrajlı sinema filmi…
Dünya prömiyeri, 9 Mart 2019’da South by Southwest Film Festivalinde (SXSW) yapılan ve 9 Ağustos 2019 tarihindeki sınırlı salon gösterimi ile Amerika’da vizyona giren filmin, 7.6/10 (68.731 oy) ve 4.6/5 (2.500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.5/10 (216 yorum) ve 70/100 (28 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan (özellikle de izleyici) sayıları yeterince yüksek olmasa da, iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de "Ne olur ne olmaz" diye düşünerek, Mark Twain’in Mississippi Nehrini merkeze alan Huckleberry Finn öykülerinin modern bir yeniden anlatımı tarzında kurgulanmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Tabii ki, bunun içinde, 6,2 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve brüt 133 milyon dolar gibi “sağlam” bir hasılat rakamına da ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe karşımızdakinin; filmde Down sendromlu Zak’ın (Zack Gottsagen) hikâyesi anlatıldığı için, “Şimdi olumsuz bir şeyler yazar ve düşük bir puan verirsek millet bizi tefe koyar” endişesiyle birazda duygularıyla hareket eden eleştirmenlerin, San Diego Reader’dan Matthew Lickona, Orlando Weekly’den Cameron Meier, San Francisco Chronicle’dan Mick LaSalle, Austin Chronicle’dan Marjoire Baumgarten ve benzeri istisnaların dışında kalan büyük çoğunluğunun “kantarın topuzunu kaçırmak” pahasına hak etmediği yüksek puanlar ile göklere çıkardıkları filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Hele birde, bu eleştirmenler arasında NYC Movie Guru’dan Avi Offer gibi 10 üzerinden 8.56 vererek, sanki Kapalı Çarşı’daki bir kuyumcunun hassas terazisinde 22 ayar altın veya çok değerli taşlardan oluşan bir gerdanlığı tartıyormuşçasına enteresan puanlama stillerine imza atarak film değerlendirenler de var ki, daha fazla konuşmamak için insan kendini gerçekten zor tutuyor…
Hâlbuki bunca övgüye layık görülen bu film, kesinlikle Dustin Hoffman ve Tom Cruise ikilisinin sıra dışı performansları sayesinde 4 Academy ödülüne birden ulaşan otistik Raymond Babbitt ve kardeşinin yol hikâyesinin anlatıldığı bir “Rain Man” (1988) olmadığı gibi filmde rolüne tam oturan tek isimde ne yazık ki, sadece Zack Gottsagen olmuş…
Bize göre, uzunca bir süredir ortalıklarda görünmeyen Shia LaBeouf ile “Fifty Shades” serisinde Anastasia Steele karakterini canlandıran Dakota Johnson bu filmdeki, "Bitse de bir an önce gitsek" dercesine oynadıkları rollerinde bayağı bir sırıtmışlar…
Ki, zaten hamile olan karısı ve doğacak çocuğu ile daha fazla ilgilenebilmek adına bir son dakika iptaline gitmeseymiş, Shia LaBeouf’un yerinde Ben Foster oynayacakmış…
Yani aslına bakılırsa, bizim izlerken gördüğümüz bu "ciddi uyumsuzluğu", filmin yapımcıları daha işin en başındaki casting aşamasında fark etmişler fakat "ne çare" olanlar olmuş bir kere…
Peki, bu film izlenilmez mi?
Elbette izlenilir…
Hem de bir demlik dolusu çay ve mevsim meyveleri ile (yağı ve tuzu kıvamında ayarlanmış) patlamış mısırdan oluşan atıştırmalıklar eşliğinde, “ailecek” tadını çıkara çıkara…
Zira bizimkisi birazda, herkesin gözüne batmayacak olan detayları değerlendirilerek yapılan teknik bir yorum – analiz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; hani öyle böyle çaktırmayı bırak da neredeyse gözümüze soka soka “duygu sömürüsü” yaparak film çekmeyi marifet zanneden Tyler Nilson ve Michael Schwartz ikilisi ile benzeri sinemacılara, “Sırada ne tür işler var?” diye sorarak kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde (2’yi düşük 2,5’i de fazla bulmamıza karşın) Zack Gottsagen’in hatırına puan olarak 2,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, "abartılı" puan ve yorumların etkisiyle büyük beklentilere girmeden “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…