Bir şiddet var mı benden içeri?
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu71. Cannes Film Festivali’nin basın gösteriminde dahi ayakta alkışlanan Dogman, bu ilgiyi boşa çıkartmamış ve -Altın Palmiye’ye uzanamamış olsa da- başrol oyuncusu Marcello Fonte’ye herkesin hemfikir olduğu biçimde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirmişti. Pek çok filmin kendisine başka bir vizyon haftası arayışına çıktığı 1 Şubat Cuma günü Dogman, “ödüllü festival filmi” sıfatıyla ve biraz da geç kalmanın makus kaderini paylaşarak gösterime giriyor.
İtalyan-Fransız ortak yapımı olan filmin yönetmeni, yine festival takipçilerinin yakından tanıdığı bir isim olan deneyimli ve ödüllü sinemacı Matteo Garrone. 2008 yılında çektiği ve ülkesi İtalya’yı yurtdışında temsil eden ve içselleştirilmiş şiddeti masaya yatırdığı mafya filmi Gomorra ile uluslararası bilinirliğini katlayan Garrone, Dogman ile yine içeriden ele aldığı bir insan öyküsüyle evrensel kalıplar çiziyor.
İlk intibada seyirciye bir "erkeklik" öyküsü aktarıyor gibi görünen Dogman, aslında alt metinlerinde cinsiyetten bir nebze bağımsız olarak daha temel bir yoksunluğa işaret ediyor: aidiyetsizlik hissi çok tehlikeli bir duygudur ve insanı çok uçlarda, bambaşka bir varlığa dönüştürebilir! Profesyonel oyunculuk eğitimi almadan kamera karşısına geçen Fonte’nin canlandırdığı Marcello karakterine tüm inişli çıkışlı öykü boyunca olan, tam da bu aslında.
Marcello kendi yağı ile kavrulmayı başaran, yaptığı işi, bakıcılığını üstlendiği köpekleri de seven bir köpek bakıcısıdır. Güvenli sınırları olan bir hayatı, aslında eşinden ayrıldıktan sonra küçük bir ‘fanusu’ vardır. Öte yandan kızıyla baba-kız ilişkisini de koparmamaya, iyi bir baba olmaya çalışır. Fakat bu düzende kendisini hep bir ‘ötekilik’ halinde hisseder. Tam da bu noktada devreye mahallenin kabadayısı, hapse bir girip çıkan çocukluk arkadaşı Simone girer. Sırf uyuşturucu ilişkilerini yürütebilmek adına Marcello’ya yakınmış gibi davranan Simone, belanın ta kendisidir. Ve mülayimin önde gideni Marcello da bu belanın farkındadır. Ama kendisini bir kere bulaştığı girdaptan kurtaramaz, işin garibi bir noktadan sonra kurtulmak da istemez.
Filmin kırılma anı da tam bu noktada gelir. Olaylar çığrından çıktıkça Marcello, onu güvenli fanusunda tutan mahalle sakinleri ile bela Simone'nun sahte - ama Marcello’nun ihtiyacı olan- arkadaşlığı arasında kalır… Gerisinde gelen, karakterin sürreal başkalaşımı ise sürprizbozan olmadan filme kalsın.
İtalya’da yaşanmış gerçek bir öyküden esinlenerek senaryolaştırılan filmi, alfa erkeklerin hüküm sürdüğü bir mahallede 'erkekleşme' ve de kendini ispat hikayesi olarak okuyabilirsiniz.
Ülkesinin bu yılki Oscar temsilcisi olan fakat son 5’e kalamayan Dogman, insana ait olan duyguları, insanın doğasındaki kötülük-iyilik çıkmazını bir kez daha sorgulatmak adına vizyonda seyircisini bekliyor…
twitter.com/duygukocabayli