Aman Dikkat Frekanslar Karışmasın
Yazar: Burak HatipoğluZamanda yolculuk .
Uçmak, aya gitmek, bakırdan altın üretmek gibi yüzyıllardır insanoğlu denilen garip varlığın tutkularından biri.
Bazısı gerçekleşti, bazısı daha sırasını bekliyor.
Bu olgu sinemanın en sevdiği konulardan biri aynı zamanda.
Konuyla ilgili en son film, merakla beklediğimiz Gregory Hoblit imzalı "Frequency - Frekans" şu sıralarda sinema salonlarımızda.
Filmin konusu hakkında söylenecek, yazılacak her cümle filme henüz gitmemiş okuyucularımıza haksızlık olur. O yüzden filme yaratıcıları ve oyuncuları açısından bakalım.
Yönetmen Hoblit Amerika'da çok sevilen "Hill Street Blues" (1981), "L.A. Law - Kanun Namına" (1986) ve "NYPD Blue" (1993) televizyon dizilerinin yaratıcıları arasında yer alıyor.
İlk yönetmenlik denemesi bizlere Edward Norton'u kazandıran ve ağzımızın bir karış açık kalmasına sebep olan "Primal Fear - Ilk Korku" (1996) oldu. Tek filmle "takip edilmeye değer yönetmen" mertebesine yükselen Gregory Hoblit ikinci filmi "Fallen - Cani Ruh" (1998) ile beklenmedik finallerden hoşlandığını bizlere bir kez daha gösterdi.
Yönetmenin filmleri sağlam senaryoları, olağanüstü kurguları, sinematografi - müzik uyumlarıyla ön plana çıkıyor. Hoblit gerçekten işinin ustası.
Filmlerde görmeye sevindiğimiz eski toprak Dennis Quaid bu filmde gerçekten başarılı bir performans sergiliyor. Kendisi "Playing By Heart - Gönül Oyunları" (1998) ve "Any Given Sunday - Kazanma Hırsı" (1999) ile yakaladığı kaliteli film çizgisine devam ediyor.
"The Thin Red Line - Ince Kırmızı Hat" (1998) ile dikkatleri üzerine çeken James Caviezel önümüzdeki yılların yıldızı parlayan oyuncularından olacak gibi duruyor.
Quaid - Caviezel arasındaki uyum dört dörtlük.
Oyuncu kadrosunda beni en çok şaşırtan ise Julia Sullivan rolündeki Elizabeth Mitchell oldu. Duru güzelliği ve duygulu oyunuyla şimdiye kadar televizyondan beyazperdeye niye başarılı bir geçiş yapamadığına şaşırdık. Umarız bu film onun için başarılı bir başlangıç olur.
Filmde başarılı yan öyküler ve karakterler yer alıyor. "Zaman atlaması" ya da "geçmişi değiştirirsen gelecekte şu şekilde etkilenir" konularında da çok fazla açık vermiyor.
Aslına bakarsanız "Frequency - Frekans" bilim-kurgu türüne bir yenilik getirmiyor. Bilim-kurgu filmi olmaya, polisiye olmaya, aile filmi olmaya soyunuyor ve aslında hiçbiri değil. Ama hikaye o kadar duygulu ve başarılı bir şekilde anlatılıyor ki filmi sevmemek mümkün değil. Uzun süredir sinemadan bu kadar tatmin olmuş bir şekilde çıkmamıştım.
Bir başyapıt değil ama "sağlam film" diye tabir edilen filmlerin en güzel örneklerinden. Bence sinemanın gücüne tekrar tanık olmak için kaçırmamakta gerçekten fayda var. Kaç film sizi aynı anda hem güldürebilir, hem ağlatabilir ve heyecanlandırabilir ki .Saygılar.
Not : Geçen haftaki yazımla ilgili olarak . Stanley Kubrick'in 1968 yapımı filmi "2001 : A Space Odyssey - 2001 : Uzay Macerası" Arthur C. Clarke'ın 1948 yılında BBC'nin düzenlediği bir yılbaşı yarışması için yazdığı "The Sentinel - Nöbetçi" adlı kısa öyküsüne dayanmaktadır. Bazı "bulanık" kafaları aydınlatmak için belirtelim.