Onur Ünlü yeni bir film çeker de biz izlemez miyiz? Geçtiğimiz hafta Ulusal Yarışma seçkisi içerisinde izleme fırsatı bulduğum Put Şeylere filmini izler izlemez "Filmin şurasını beğendim ama buralar biraz zayıftı..." tarzında çoğu eleştirmen gibi film üzerinde hiç düşünmeden bir şeyler yazmak istemedim. Bu yüzden film hakkında uzun bir süre boyunca düşündüm ve gördüklerimi sindirmeye çalıştım. Çünkü Put Şeylere, bırak Türk sinemasını, dünya sinemasında çekilmiş en özgün filmlerden birisi. Bunun sebebinin de senaryo veya oyunculuklarla hiçbir alakası yok, sadece yönetmenlik ve filmin türü ile alakalı.
Filmin konusunu açıklamam biraz zor olacağı için direk resmi açıklamayı buraya yazıyorum: "Put Şeylere, İstanbul’da yaşayan bir grup sanatçının hayatlarına giren el kamerasıyla karmaşıklaşan ilişkilerini anlatıyor. Söz konusu kamera kimi için iyi bir fırsatken, kiminin sonunu getiriyor."
Bu yıl Cate Blanchett'li Manifesto film eleştirimde "filmin amacını başarıyla yerine getirdiği için aslında kusursuz olduğunu fakat sevilip sevilmemesinin seyircinin düşüncelerine göre değişeceğine" dair bir şeyler yazmıştım. Put Şeylere filminde de durum aynı.
Bu filme baktığımda gereksiz bir sahne, saçma bir diyalog veya zayıf karakterler gibi bir sorun bulamıyorum çünkü Onur Ünlü'nün bu filmde yapmaya çalıştığı şeyin bunlarla hiçbir alakası yok. Bu konuda kendimi spoiler vermemek için çok zor tutuyorum, bu yüzden size direk filmin bende uyandırdığı izlenimi anlatacağım:
Film başladığında "İşte yeni bir Onur Ünlü filmi, Kırık Kalpler Bankası'nda olduğu gibi çok rahatsız edici ve garip bir film olacak" dedim ve yaşanacaklara dair kendimi hazırladım. Fakat film ilerlemeye devam ettiğinde temelinde hiçbir şey bulunmayan "sırf rahatsız edici ve karanlık bir film olmaya çalışan" rahatsız edici ve karanlık bir işten ziyade, her bir karenin içerisine yerleşmiş olan ufak detayları ve filmin gidişatına dair garip bir şeyler fark etmeye başladım. Üstelik bu daha başlangıçtı. Çünkü Put Şeylere'nin 100 dakikalık süresinde bütün bunlar giderek daha da fark edilir olmaya ve hikaye hiç olmadığından daha karanlık ve garip bir hal almaya devam ediyor. Ben de bu esnada diyaloglara ve sahnelerin bir araya getiriliş haline pür dikkat odaklanmaya devam ettim. Ve bütün bunlar yaşanırken film birdenbire sona erdi.
Dürüst olmam gerekirse, film bittikten sonra Christopher Nolan'ın Memento ve Dunkirk filmlerinden 10 kat daha karışık bir zamanlamaya sahip oluşu ve Denis Villeneuve'un Enemy'sinden daha derin bir hikayeye sahip olduğu için, Put Şeylere'nin hayatımda izlediğim en karmaşık film olduğunu düşündüm. Bu yüzden film biter bitmez ortaya çıkan sonucu sevip sevmediğimi bir türlü anlayamadım.
Bütün bunlardan sonra sahneye yönetmen Onur Ünlü ile oyuncu kadrosu çıktı ve Ünlü bize bu filmde yapmaya çalıştığı şeyi seyirciye anlattı. Meğerse -yine spoiler vermemek için kendimi zor tutuyorum- film esnasında bütün bu odaklandığım şeylerin aslında hikayenin gerçek amacıyla hiçbir alakası yokmuş. Ünlü, seyirciye "sinemanın kurallarıyla oynayıp yeni bir şeyler denemeyi" ve "filmde seyircinin duygularının asıl önemli olan şey olduğunu" vurguladı. Ayrıca Put Şeylere ile "demokratik dramaturji" adında yeni bir tür yarattığını ve filmin başında çıkan Mor Koyun amblemi altında bu türde birkaç tane film daha çekmeyi düşündüğünü söyledi.
Şimdi diyebilirsiniz ki: "Filmin üzerinde bu kadar düşündükten sonra bütün bunlar dev bir vakit kaybıymış gibi görünüyor, hiç izlemesem daha iyi bence." Ben ise hiç öyle düşünmedim. Çoğu kişi bu film hakkında ne söyleyeceğini bilemeyecek çünkü daha önceden hiç böyle bir film çekilmedi de ondan. Bu yüzden film bittikten sonra dünya sinemasında yeni bir tarihin atıldığını düşündüm. Ve genel anlamda filme bayıldım.
Fakat özellikle şunun altını çizmek istiyorum, eğer Put Şeylere filmini izlemeye karar verdiğiniz zaman aklınızdan "Onur Ünlü zaten çok iyi bir yönetmen, Leyla ile Mecnun çok komikti ve İtirazım Var filmi de harikaydı. Üstelik oyuncu kadrosuna da bayılıyorum, bu yüzden filmi sevmememe imkan yok." gibi düşünceler geçiyorsa size filmden nefret edeceğinizi garanti edebilirim. Hatta eğer Onur Ünlü'nün bütün işlerini sevdiyseniz, bu filmi seveceğinizden şüpheliyim. Ünlü, insanları ikiye ayıracak öyle bir film yapmış ki, ben bile bu kadar çok sevdiğime şaşırıyorum doğrusu. Bu filmi ya seveceksiniz, ya da nefret edeceksiniz. Arada başka bir seçenek göremiyorum.
Yine de bütün bunlara rağmen, Put Şeylere'yi karanlık içeriği ve karmaşık yapısı yüzünden bir daha izleyebileceğimi zannetmiyorum. O atmosfere bir kere girmek benim için yetti de arttı bile. Yine de, Onur Ünlü'nun böyle farklı bir girişimde bulunması büyük bir takdiri hak ediyor bence. Özellikle Türk sinemasının şu anki durumunu düşünürsek, Onur Ünlü'den Kırık Kalpler Bankası, Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok ve Put Şeylere gibi sinemanın sınırlarını zorlayıp seyirciyi düşündürmeye iten filmlerin yapılmasını görmek çok güzel.
Bu arada eğer merak ediyorsanız, filmdeki bütün oyuncular inanılmazdı. Türkü Turan, Erkan Kolçak Köstendil, Öykü Karayel, Elit İşcan, Feride Çetin, Betil Kayar ve Öner Erkan son derecede etkili ve cesur performanslar sergilemişler. Onur Ünlü'nün yönetmenliği ise bu dünyanın dışındandı. Böyle karmaşık konular içeren ve daha önceden eşi benzeri yapılmamış bir film ancak bu kadar etkileyici bir araya getirilebilirdi. Ulusal Yarışma'da aldığı En İyi Yönetmen ödülünü sonuna kadar hak ediyor Ünlü.
Kısacası Put Şeylere'yi sevip sevmemeniz tamamen size kalmış. Daha önceden böyle bir film çekilmediği için çoğu kişi bu filmi "bitirmesi zor" veya "anlamsız" bulacak. Ben ise Ünlü'nun azmini ve yaratıcılığını çok takdir ettim. Put Şeylere, gelecek yıllarda herkesin tekrar tekrar izleyip bayılacağı bir film olmasa da Türk sinemasına kattığı özgünlüğü ile rahatlıkla tarihe geçebilecek bir iş. Performanslar ve yönetmenlik tek kelimeyle harikaydı. Eğer izlerken seyirciyi ve sinemanın sınırlarını zorlayan bir film görmek istiyorsanız, Put Şeylere'yi sakın kaçırmayın. Yeniden izleyebileceğimi düşünmesem de bir kereliğine deneyimlenmesi gereken bir iş. İyi seyirler.
TOPLAM PUAN: 8/10