Senaryosunu, D. Eric Maikranz'ın "The Reincarnationist Papers" (2009) isimli romanından hikayeleştiren Todd Stein'ın yazdıklarından uyarlayarak Ian Shorr kaleme aldığı “Infinite”, Antoine Fuqua'nın yönetmen koltuğunda oturduğu oldukça uçuk kaçık bir bilim - kurgu aksiyon olarak geliyor karşımıza...
Bütçesine ilişkin herhangi bir ipucuna sahip değilsek de, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileri ile dublörler ve figüranlar için bayağı bir harcama yapıldığı oldukça aşikar...
Hatta filmdeki bütün yükün, bunlarla alakalı teknik ekipler de olduğunu belirtecek olursak, kesinlikle abartmış da sayılmayız...
Çünkü takla atan ve köprünün üzerinden düşerek zemine çakılan otomobiller ile yaylım ateşi açan dronlar ve tepedeki motosiklet ile alçaktan uçmakta olan uçağın üzerine atlamak, ardından da yürüyerek içine girmek başka türlü izah edilemez...
Biz diğer yorumcular gibi işin, "The Matrix" (1999), "Inception" (2010), "The Old Guard" (2020) vs. gibi filmlerle olan benzerliklerine değinmeden, "Gelin isterseniz bu tür detayları bırakıp filmimize biraz daha yakından bakalım" diyeceğiz...
Geçmiş yaşamlarını kusursuz bir şekilde hatırlama yeteneğine sahip olan ve sürekli bir biçimde reenkarnasyon geçiren bir grup insan kendilerini, "Infinite / Sonsuz" olarak tanımlamakta olup, kendi aralarında da ikiye bölünmüşlerdir...
Nasıl mı?
Bunlardan bir grup, yüzyıllar içinde edindikleri bilgilerini, insanlığı koruma ve geliştirmeye adamış olmanın yanı sıra bunun sorumluluğuna da inanmışlardır...
Diğer tarafta ise, dünyadaki tüm yaşamı sona erdirmek amacıyla bu sonsuz reenkarnasyonu durdurmaya çabalayan Nihilistler yer almaktadır...
Ani bir flashback geçişi ile Mexico City'deki "Bir Önceki Yaşamdayız"...
Peşindeki polis ile köşe kapmaca oynayan Treadway (Dylan O'Brien) aracını, Abel (Tom Hughes) ve Leona (Joana Ribeiro) ile buluşarak elindeki, içinde "Yumurta" bulunan çantayı vereceği buluşma noktasına doğru sürmektedir...
Ancak bu hengamede buluşma gerçekleşmediği gibi Abel ile Leona, havaya uçurularak öldürülürler de...
Ve flashback biter bitmez de, bu anlattıklarımıza benzer garip rüyalar görmekte olan Evan McCauley'de (Mark Wahlberg) uykusundan uyanır...
Artık günümüz New York City'sindeyiz...
Hayata tutunmaya çabalayan Evan, bir Brasserie'nin yöneticisi Melanie (Alicia Charles), sahibi (Mark Fleischmann) ve şefi Joe (Lloyd Griffith) ile yapacağı bir iş görüşmesine gider...
Fakat geçmişindeki iş deneyimlerinde, bir müşteri ile yaşadığı şiddet dolu bir olay barındıran şizofrenik karakterdeki Evan, kendisi için hayati önemdeki bu işi kapamadığı için ciddi anlamda bir hayal kırıklığı da yaşar...
Zira hem kirasını ödeyebilecek hem de bitmekte olan şizofreni ilaçlarını alabilecek maddi bir birikimi mevcut değildir...
Bir Hattori Hanzo kılıç yapım ustası da olan Evan, Ray Ray (Jumayn Hunter) ile beraber siparişi veren Ronny'e (Jack Roth) giderler...
Ödemesini hap olarak almak isteyen Evan orada, Lotto (Leon Annor), O Dog (Nabil Elouahabi) ve Shawna (Melissa Neal) ile de karşılaşır...
Fakat Lotto'nun eksik sayıda hap vererek kendisini kazıklamaya, Ronny'nin de kılıçla Shawna'nın kolunu kesmeye kalkışması üzerine ortalık karışır ve kaçarken bir aracın üzerine düşerek yaralanan Evan, New York polisinin eline düşer...
Sorgu odasına, kendisine saygı duyan polis memurunun (Edward Wolstenholme) yardımı ve elindeki kılıçla giren şık giyimli şahıs, NYPD dedektiflerinden biri değil, bizzat İkinci Kartaca Savaşındaki Siraküza kuşatmasından beri tanışmakta olduklarını söyleyen Bathurst'tür (Chiwetel Ejiofor)...
Neyse ki Evan'ın imdadına, kendisini polis ve Nihilist Bathurst'ün elinden kurtararak bir uçağa bindirecek olan Mora Brightman (Sophie Cookson) yetişir..
Gittikleri yerde Nihilistlere karşı savaş eğitimi veren Kovic (Jóhannes Haukur Jóhannesson) ve Trace (Kae Alexander) ile grubun teknoloji ve araştırma başkanı Garrick'de (Liz Carr) bulunmaktadır...
Bu aynı Garrick, yardımcısı Jinya'nın da (Raffiella Chapman) desteği ile Evan'a geçmişte kısa bir tur attırarak Bathurst'un emelleri hakkında bilgi verirken, boş durmayan Bathurst'de Evan'ın gizlendiği yeri bildiğini tahmin ettiği Bryan Porter'a (Toby Jones) kancayı takar...
Zira Evan'ın yani aslında Treadway'in sakladığı sihirli Yumurta'nın peşindedir ve bu konuda son derece pagmatik davranan Bathurst, karşısındakini konuşturmak adına, işkencenin her türlüsünü denemekten de asla kaçınmamaktadır...
Dakika 46...
Geride 60 dakikalık mantıklı olmasa da, oldukça eğlendirici olan bir 60 dakika daha sizleri bekliyor...
Çok büyük beklentilere girmeden rahatlıkla izleyebilirsiniz...
Keyifli seyirler,