Sessiz bir korku deneyimi
Yazar: Burçin Aygünİster günümüz olsun, isterse 50'li yıllar, insanların en çok ilgi gösterdiği türlerin başında gelir korku ve gerilim. Güvenli koltuklarında başlarına gelmesi imkansız gibi gelen dehşet verici olayları ürkerek, gözlerini kısarak, hatta bazen ufak çığlıklar eşliğinde takip eder. Ne kadar gerilse de, korkup soluksuz kalsa da bildiği bir şey vardır, perdede ölümle mücadele eden karakterlerin aksine birkaç saat içinde gündelik hayatına geri dönecek, bilindik tehlikeleri saymazsak güvenli şekilde nefes almaya devam edecektir. İşte bu gibi sebeplerden ötürü korku ve gerilim filmlerinin yeri, seyircisi için bambaşkadır. Nitekim ölüm ihtimali olmadan, korkunç tecrübeler yaşayıp kendi korkularıyla da yüzleşme şansı vardır.
Bunun bilincinde olan ve yanında bir de iyi bir hikaye getirerek sinema tarihine adını yazdıran filmler her ne kadar azalsa da, aynen geçtiğimiz yıl akıllı senaryosu ve sağlam oyuncuları ile büyük başarı sağlayan Kapan gibi yapımlar da ziyaret ediyor salonları. 2017 senesinin en büyük gişe başarılarından biri olan Kapan filminin yarattığı yankı, aynen O adlı Stephen King roman uyarlamasının da gerçekleştirdiği gibi sinema denizinde sağlam bir dalga oluşturdu. Bu mühim hareketlenmenin getirilerinden bir tanesi ise bu hafta vizyona giren Sessiz Bir Yer adlı korku filmi. Harika bir atmosfer, tüm ekibin gövde gösterisi yaptığı oyunculuk performansı, müzikler ve kalite kokan bir yönetmenlik çalışması. Üstüne üstlük bu işi başaran kişi daha çok bir komedyen olarak tanınıyor.
The Office dizisinin Jim'i olarak tanınan John Krasinski, Brief Interviews with Hideous Men ve The Hollars adlı ortalama komedi - dram projelerinin ardından üçüncü kez uzun metraj bir film için yönetmen koltuğuna oturmuş. Aslında çok sağlam bir komedi oyuncusu olan Krasinski, Sessiz Bir Yer'i hem yönetmiş hem de karakterlerden birini canlandırmış. Basit, hatta klişe denilebilecek bir hikayeyi, bu türün bıkkınlık veren ucuz numaralarından sıyırıp, hem kahramanlarını benimseten, hem de sizi daha ilk dakikadan o dünyanın içine çeken bir film yaratarak haklı bir başarıya kavuşmuş. Yapım ABD topraklarında vizyona girdiği haftasonunda müthiş bir gişe yaptı, bununla da kalmayarak hem izleyici, hem de eleştirmenlerden çok olumlu yorumlar aldı. Üstelik de bu galibiyeti bileğinin hakkıyla elde etti.
Günümüzden sadece birkaç yıl sonra tüm dünya kaynağı belirsiz bir tehdit ile karşılaşıyor. Kim, ne ya da nereli olduğu bilinmeyen bir yaratık türü gezegene yayılıyor, çeviklikleri ve üstün duyma yetileri sayesinde küresel bir katliama sebep oluyorlar. Kör olan bu ölüm makineleri insanlığın mevcut ateş gücüne karşı da oldukça direnişli. Hatta en güçlü silahlar bile vücutlarında hasar yaratamıyor. Kısacası bu varlıklardan biri ile karşılaşırsanız hayatta kalmanız mücize sayılıyor. Yapabileceğiniz tek bir şey var, o da sessiz kalmak. Göremedikleri için yerinizi belirleyemeyen bu düşmanlar ufacık bir sesle birlikte kurbanlarını bulup paramparça ediyor. İşte böyle bir dünyada Lee (Krasinski), karısı Evelyn (Emily Blunt), oğulları Marcus (Noah Jupe) ve doğuştan duyma engelli kızları Regan (Millicent Simmonds) küçük bir çiftlikte hayatta kalmaya çalışıyor. Kaosun başlamasından yaklaşık 3 ay sonra yaşanan bir trajedi ile yıkılan aile, koca bir senenin ardından hiç olmadığı kadar kenetlenmeyi başarıyor. Çıplak ayakla yürüyor, en fazla fısıltılar ile konuşuyor, saklandıkları yerde yeni bir hayat kuruyorlar. Hamile kalan Evelyn'in doğumu yaklaşırken, baba Lee ise çocuklarıyla birlikte hazırlık yapıyor, eğer bir gün başına bir şey gelirse diye Marcus'u eğitiyor. Bir yandan da Regan için bir "duyma" çözümü üretmek için çabalıyor. Bu aileyi hayatta tutan en önemli öğelerden biri de duyma engelli kızları sayesinde çok önceden öğrendikleri işaret dili. Bu sayede ses çıkartmadan da en acil durumlarda bile kurtulma şansları oluyor.
Günlerden bir gün aile üyeleri mecburi olarak kısa bir süre ayrılmak durumunda kalıyor, hiç hesapta olmayan bir aksilikle birlikte hem onlar, hem de bizler için dehşet dolu saatler başlıyor. Sessiz olunması gereken bir dünyada çığlık çığlığa bırakacak kovalamacalar, ne yapacağını bilemeyen ebeveynler ve böylesi ölü bir hayata doğmuş iki çocuk.
Sessiz Bir Yer adına yaraşır şekilde açılış yapıyor, nefesler ve küçük adımların yarattığı gürültü haricinde size pek bir malzeme vermiyor. En azından hikayenin ilk üçte birlik kısmında. Sonrası ise tam bir kıyamet. Yerine göre sessiz, yerine göre gümbür gümbür. Her an diplerinde olan ama görülebilir oldukları ana kadar (ki bu ölüm demek) varlıklarını unutabildiğiniz, burnunuzun hemen dibinde bitebilecek, acı dolu bir son. Yönetmen Krasinski bu doneleri o kadar güzel şekilde kullanmış ki, benzer yapımlarda sürekli üstümüze boca edilen ani sıçratma efektleri bile gerçek anlamda görevini yerine getiriyor. Anlamsız zıplatmalar, patlayan sesler, "hah, arkanda işte" dedirtecek saçmalıklar yok. Bunların yerine her biri ayrı ayrı döktüren oyuncuların yaşadığı korkuyu, bazen hiçbir şey duymadan, bazen de tam yanınızda hediye paketinden çıkartan bir hikaye var.
Gerçek hayatta da karı koca olan Krasinski ve Emily Blunt, belki biraz da bunun katkısı ile çocuklarının üzerine titreyen, onları kendi yoklukları için hazırlayan, çok temkinli, yerine göre çok yumuşak, yerine göre sert (ama yine sevgi dolu) birer anne - baba profili çizmiş. Hamileliği ile uğraşan, doğuma sadece günler kalan ve bu sürecin tamamını yine sessizce atlatmakla yükümlü bir kadın, onu ve çocuklarını koruyan güçlü ama bir o kadar da kırılgan bir adam. Her iki oyuncu da bu konuda ellerinden geleni ardlarına koymamışlar. İşin güzel tarafı ise aynı şeyin ufaklıklar için de geçerli olması. Küçük oğulları Marcus'un yeri geldi mi korkak, yeri geldi mi kaplan kesilen halleri, şaşkınlığı ve sizi avucuna alan sevimliliği büyük oranda Noah Jupe'nin eseri. Gelelim filmin belki de en önemli ismi olan Millicent Simmonds'a. Gerçek hayatta da işitme engelli olan küçük oyuncu, sunduğu performansla ilerleyen yıllar için şimdiden "ben buradayım" diyor. Keza kendisi için yazılan karakter Regan da, Simmonds için özel hazırlanmış gibi. Bu arada yönetmenin bu karakter için gerçekten duyma engeli olan bir aktris istediği ve bu konuda stüdyoya yoğun baskı yaptığını hatırlatalım. Oldukça isabetli bir karar olduğunu tekrarlamaya gerek yok sanırım.
Unutmadan, en son Logan ile yine kendinden söz ettiren Marco Beltrami'nin karanlık ve tekinsiz müziklerini de eklemeden geçmeyelim.
Sessiz Bir Yer alıştığımız korku filmlerinin dışında duran, bu anlayışla bazılarını tatmin etmeyebilecek ancak hem türün gereklerini fazlasıyla yerine getiren, hem de bir sinema filmi olarak başından sonuna kadar tertemiz bir işçilikle örülmüş, çok güçlü bir proje.
Not: Filmin devamı için akıllarında ilginç fikirler olduğunu söyleyen John Krasinski şimdiden bilimkurgu türündeki başka bir proje için kolları sıvadı bile.
burcinaygun@gmail.com