Hesabım
    Matrix Resurrections
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Matrix Resurrections

    Matrix Efsanesi, Büyük Bir Aşkla Döndü

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    Sinemanın en harika yıllarından biri olan 1999’da ortalığı kasıp kavuran, 20003 yılında iki devam filmiyle üçleme yolculuğunu tamamlayan Matrix efsanesi, 18 yıl aradan sonra dördüncü film Matrix Ressurrections’la geri dönüyor. Bu kez yönetmen koltuğunda Lana Wachowski’nin tek başına oturduğu filmde, Keanu Reeves ve Carrie-Anne Moss yine başrolleri paylaşırken, onlara bu kez Jonathan Groff, Yahya Abdul-Mateen II, Jessica HenwickNeil Patrick Harris ve Priyanka Chopra Jonas gibi isimler eşlik ediyor. Senaryoda ise Lana Wachowski’yle birlikte Cloud Atlas ve Sense8 gibi yapımlardan tanıdığımız David Mitchell ve Aleksandar Hemon’ın imzası var. Bilgi kısmını atlayalım ve filme geçelim.

    Matrix Ressurrections, her şeyden önce nostalji duygusunu harekete geçiren bir aşk filmi. Daha derin özelliklerine geçmeden önce bundan bahsetmek gerekiyor. Özellikle ilk filme onlarca referans veren dördüncü film, 1999’da bu deneyimi kanlı canlı yaşayan izleyicileri son derece heyecanlandıracak ve mutlu edecek. Zaten, seriye hayran olup da Neo ve Trinity’i özlemeyen, onları perdede görünce duygulanmayan çok az insan olacaktır. Tabii bu noktada, seriyi daha önce izlememiş olan ya da o duyguyu zamanında yakalamamış olan izleyicilerin filmi beğenmemesi, daha doğrusu o referanslar arasında boğularak keyifsiz olması yüksek bir ihtimal. Lana Wachowski, üzerinden nispeten daha az zaman geçtiği için, (40-50 sene gibi bir zaman dilimi olmadığından) bu noktada eski izleyicileri yakalayabileceğini düşünmüş olmalı ve ilk hedefini onlar olarak belirlemiş. Gerçi, Matrix gibi bir efsaneyi ve hiç yıllanmayan, hatta günümüzde daha önemli olan ilk filmi izlemeyen de pek olmasa gerek. Bu açıdan mendilleri hazırlayın demek gerekiyor. Mendil hazırlanması gereken ikinci konu da Matrix Ressurrections’ın ciddi manada bir aşk filmi olması. Neo ve Trinity aşkı, fedakarlıklar, inanç ve dünyayı değiştirme noktasında çok yüksek ve tutkulu bir yerde duruyor. En romantik ve duygusal filmlerde bile göremeyeceğimiz bir aşk söz konusu. Hem de her an silahların havada uçuştuğu, temponun düşmediği bir aksiyonun gölgesinde… Elbette filmi sadece nostalji ya da aşk olgularıyla değerlendiremeyiz. Matrix, her zaman bu konuda fazlasıyla derin detaylara sahip olmayı başardı. Peki neydi bunlar?

    Devam filmleri, yeniden başlatmalar ya da yeniden çevrimler, özellikle senaristler için en zor alanlardır. Karikatürize durması, anlatacak yeni bir şeyin olmaması ya da kopya film hatasına düşmek gibi handikapları mevcut. Bu noktada, Matrix Ressurrections duygusal referansı bol bir film olduğu için o hataya yaklaşma potansiyeli barındırıyor ama diğer tercihleriyle zekice bir yol buluyor ve bu türde bir filmin nasıl yapılması gerektiği konusunda adeta sektöre ışık tutuyor. Neo’yu Matrix’in içine bir şekilde yeniden dahil etmek, bunu yaparken kendisini Matrix adlı bir oyunun yaratıcısı olarak belirlemek (dolayısıyla simülasyon argümanına en net yerden değinmek) ve Warner Bros dahil olmak üzere, çağımızın pazarlama stratejilerine mizahi olarak göndermeler yapmak olabilecek en etkili yol kesinlikle. Bir oyun tasarımı odasında “bullet time” nidaları attırmak ve Matrix’in yıllar boyunca yapılan taklitlerine de bir selam çakmak yine akılda kalan güzel bir bonus olmuş diyebilirim. Tabii ki her filmde olan seçimlerin zaten bir illüzyon olduğu gerçeği gibi söylemler yine karşımıza çıkıyor. Alice Harikalar Diyarında ve Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon kitabının esintilerinin de Matrix evreninin olmazsa olmazları olduğunu artık bilmeyen yok. Bu filmde, aşk üzerinden bir de ikilik anlatımı devreye girmiş ve serinin felsefi yanını sevenlere bir argüman daha vermiş. Lana Wachowski, bu tercihlerle ve çağımızın video oyunu vizyonunu adapte ederek, yıllarca çekmek istemediği yeni Matrix'e bile çağ atlatmayı başarmış ve üçlemenin üzerine "daha"sını koyabilmiş.

    Peki, filmi beğenmeyenler neden beğenmedi ya da eksik yanları neydi. İlki, yeni izleyicilerin filme biraz mesafeli duracak olması ve bağ kurma şanslarının zayıf olması. Onları tatmin edecek aksiyon sahnelerinin de 1999’daki ilk filmden bile (onların gözünde) geride olması bir handikap. Bir de bilinçli tercih olan mizah dozu, bazı izleyiciler için itici gelebilir. İlk filmin kötü bir parodisi gibi yorumları şimdiden duyar gibiyim ama ben, bu bilinçli tercihin senaryoya çok iyi geçtiğini ve sınıf atlattığını düşünüyorum. Elbette, ilk filmin yanına yaklaşabilecek bir film yok önümüzde ama olması da zaten güç. Eğer bu film, yeni bir üçlemenin ilk filmi olacaksa, yeniden başlatma için fazlasıyla iyi ve değeri sonraki filmler gelirse daha da artacaktır. Şunu söylemek gerek; 18 yıl sonraki geri dönüşte, manasızca çok farklı bir hikaye bekleyen, 90'lardaymışız gibi sinemaya yeniden yön vermesini bekleyen, daha yaratıcı ve hatta seriyle bağını koparmış (moda bir vizyon) bir film bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaktır ama bu büyük oranda onların sorunu. Wachowski’nin bazı sahne tercihleri ve teknik denemeleri bu konuda biraz olumsuz bir destek verebilir, kabul ediyorum ama günümüz dünyasına yapılan göndermeler ve Lana Wachowski’nin çağı yakalamış olması her açıdan bu olumsuzluklara karşı üstünlük sağlayacaktır.

    Son tahlilde; Neo ve Trinity’i özleyenlerin mest olacağı bir yapımla karşı karşıyayız. Simülasyon ve yeni karakter üzerinden gelen “yaratıcı güç” gibi güzel göndermeler de her zaanki gibi mevcut. Bunun yanı sıra, en önemli özelliklerden biri de, Lana Wachowski’nin gerek oyuncu tercihleri, gerek karakter yaratımları (hatta isim tercihleri) ve ince göndermeleri (gökkuşağı söylemi gibi), Matrix Ressurrections’ı ileride queer sinema örnekleri arasına yazdıracak kadar keskin. Bu anlamda Lana Wachowski’nin çok açık göndermeleri var ve yıllar içerisinde daha da değerlenecektir. Keanu Reeves, keşke John Wick kalıbından bu film için kurtulabilseydi diyerek küçük olumsuz eleştirimi de ekleyeyim ve bitireyim; Bu soluduğunun hava olduğunu mu sanıyorsun?

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top