Dünyanın Bütün Parası - Beyazperde.com eleştirisi : Olay büyük, senaryo küçük.

Sene 1973, o günlerde dünyanın en zengini olarak bilinen dolar milyarderi, petrol kralı John Paul Getty hiç beklemediği bir gelişme ile karşı karşıya kalır. Onun yerinde olan çoğu kişinin aksine oldukça şaşırtıcı bir işe imza atar ve hiçbir şey yapmaz. O sene 81 yaşına basmış olan yaşlı adamın torunu kaçırılır, Getty için oldukça küçük bir meblağ olan 17 milyon dolarlık bir fidye talep edilir. Adam kılını kıpırdatmamayı tercih eder. Olaylar büyür ve medya da işin içine girer.

Geçtiğimiz yüzyılın en enteresan iş adamlarından biri olarak tanınan John Paul Getty’nin hayat hikayesi ve yaşlılığında gerçekleşen bu akıl almaz olaylar bir dönem oldukça konuşulmuş, uzun süre de akılarldan çıkmamıştı. John Pearson bu yaşananlardan uzun yıllar sonra, 1995’te bir kitap yazarak hem iş adamının geçmişini, hem de bu sansasyonel tecrübeyi tüm dünyay anlatmıştı. “Painfully Rich: The Outrageous Fortunes and Misfortunes of the Heirs of J. Paul Getty” adlı biyografik eserinde Getty’nin karakterine dair sağlam söylemlerde bulunana yazar Pearson’ın eseri de kısa süre önce beyazperdeye teşrif etti. Alien serisi ve Blade Runner ile adını tarihe yazdıran yönetmen Ridley Scott’ın başına geçtiği proje, bu garip adamın geçmişinden öte 1973 senesinde yaşanan kaçırılma olaylarına odaklanıyor, başka bir deyişle biyografik bir özellik taşımıyor.

Oscar ödüllü üstad Christopher Plummer’ın tarihin en pinti zenginlerinden olarak da tanınan Paul Getty’i canlandırdığı Dünyanın Bütün Parası, Michelle Williams’ı da kaçırılan gencin annesi Gail Harris olarak sunuyor. Bir diğer başrol ise, yaşlı adamın kiraladığı eski CIA ajanı Fletcher Chase karakterindeki Mark Wahlberg. Kaçırılan genç John Paul Getty IIII rolünde Charlie Plummer yer alırken, fidyeci Cinquanta olarak da Fransız aktör Roman Duris’i izliyoruz.

Dünyanın Bütün Parası, yönetmen Ridley Scott’ın son dönemde yaşadığı düşüşün devamı niteliğinde diyebiliriz. İsmin mevcut son işi olan film her ne kadar hem oyunculuklar, hem de karakterler üzerinden hikayesini anlatma konusunda genel olarak görevini yapsa da, üzerinde durulmayan detaylar, projeyi güçlü bir Scott işinden uzak alışa geldik TV filmi haline sokuyor. Her şeyden önce usta aktör Christopher Plummer, sergilediği muhteşem performans ile filmin en güçlü yanı haline gelmiş. Karakterinin yeri geldiğinde kibirli, yeri geldiğinde sert ve soğuk halini kusursuza yakın şekilde canlandırıyor. Hatta hikaye ilerledikçe izleyici olarak Plummer’ın yer alacağı sahneleri beklemeye başlıyorsunuz. Zira Michelle Williams, acılı anne olarak elinden geleni yapsa ve seyircinin kendisine empati kurabilmesi için çabalasa da, senaryo buna pek müsade etmiyor. Eski ajan Chase de oldukça hatalı bir kast seçimi olan Wahlberg üzerinden yükselemiyor, çünkü aktörün de elinde pek fazla materyal yok. Anne ile zamanla gelişecek olası bir yakınlışma ve çocuklara karşı duyduğu şevkat haricinde Chase’e dair pek fazla bilgi verilmiyor. Aynı sıkıntı kaçırılan kurban J. Paul ve fidyecisi Cinquanta için de geçerli. Genç adam ve filmin kötüsü olarak sunulan suçlu arasında yükselen Stockholm Sendromu dışında tanık olunacak bir detay yok. Son olarak Christopher Plummer’ın güçlü oyunculuğu ve şahsi çabası da olmasa, tarihin meşhur cimri milyarderi de silik bir figür olarak kalabilirmiş.

Dünyanın Bütün Parası’nın en büyük sıkıntısı bariz şekilde David Scarpa’nın kaleminden çıkan senaryosu. Ortalamanın üstüne çıkamayan bu senaryo ile yönetmen Scott’ın da eleştiriden uzak, etliye sütlüye dokunmadan anlatmayı tercih ettiği hikaye doğal olarak izleyicisini doyuramıyor. Böylesi önemli bir olay, adını her daim hatırlatan Getty gibi bir isim ve dönem boyu akıllara kazınan olaylar, çekici detaylar olmadan perdeye aktarılmış, netice de pek tatmin edici olmamış.

Dönemi kusursuza yakın şekilde gösteren, kendinizi o kaosun içinde bulmanızı sağlayan atmosferi, Plummer’ın harika performansı ve yeteri kadar parlak şekilde aktarılmasa da heyecan uyandıran bir hikaye ile öne çıkan Dünyanın Bütün Parası, kötü olmayan ancak çok daha iyi olması gereken bir film.

burcinaygun@gmail.com