Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Emektar İngiliz yönetmen Scott, ‘Dünyanın Bütün Parası’nda 70’ler atmosferini mükemmele yakın bir şekilde yaratmış. Otomobiller, mekânlar, mobilyalar, giyim-kuşam; görünürde ve detaylarda her şey çok çok iyi. Keza filmin aksiyonu ve çizilen Paul Getty portresi de. Ama yönetmen olarak kendi adıma çok sevdiğim Scott, belki dünyaya pek de ‘sol’dan bakmadığı için meseleyi sadece kişisel almış ve bir düzen eleştirisine gitmemiş; kapitalizmin ve paranın yarattığı nüfuzun, iktidarın insanın doğasını bozan, değerleri yok eden, erozyona neden olan yanlarına eğilmemiş. Bir ayrıntı gibi duran, ‘Kızıl Tugaylar’ın parayla satın alınabileceği gibi bir ima da bu bakışın eseri... Öte yandan film çekimlerine başladığında Paul Getty rolü Kevin Spacey’nindi, lakin taciz iddiaları sonucu Spacey’nin yerini apar topar Christopher Plummer aldı. Ortaya çıkan sonuç ise mükemmel görünüyor. Efsanevi aktör muhteşem bir Paul Getty portresi çizmiş (nitekim performansıyla ‘En İyi Yardımcı Erkek’te Oscar’a aday). Sırf Plummer’ı izlemek için bile salonun yolu tutulur diyelim...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Gelgelelim filmin atmosferi o kadar başarılı kurulmuş ki, sanki film ekibi 1973 yılına ışınlanıp, filmi çekip geri gelmişler gibi. Yılların yönetmeni Ridley Scott elbette ustalığını konuşturup gerilim duygusunu başından sonuna kadar korumayı başarıyor filmde. Getty'nin zenginliği üzerinden bir türlü doyurulamayan kapitalist hırsın artık ulaştığı son nokta tarif ediliyor sanki. Kendi servetinin mahkumu olmuş yalnız bir karakter, düşündüğümüzden daha izlenebilir ve heyecanlı bir hikaye eşliğinde sunulmuş.
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
İyi oyunlar veren Michelle Williams ve Mark Wahlberg’in yanı sıra, filmin parlayan oyuncusu elbette Christopher Plummer. Öylesine etkileyici bir portre çiziyor ki... Çok uzun kariyerinde ilk kez 2009’da Oscar adayı olmuş, ancak ödülü ertesi yıl kucaklayabilmişti: Beginners adlı filmdeki yardımcı oyunculuğuyla... Ve de Oscar tarihinin en yaşlısı olarak... Ayrıca yarım düzineyi aşkın ödül toplamıştı: Altın Küre’den BAFTA’ya... Bakalım bu yıl Oscar alabilecek mi!.... Şunu da ekleyeyim: Torunu rolündeki genç oyuncu Charlie Plummer, aynı soyadını taşısa da Christopher Plummer’ın akrabası filan değil!.. Bu da filmin içerdiği ayrı bir sürpriz, bir başka tuhaf rastlantı!.. Bir başyapıt değilse de ilgiyle izlenebilecek bir film.
Eleştirinin tamamı için: T24
Aksam
Yazar: Derya Canan Süter
Plummer yaşının da getirdiği inandırıcılıkla Spacey’e uygulandığı gibi ağır bir plastik makyaja gerek duymadan kibirli milyarderi oynarken, Michelle Williams ve Mark Wahlberg nispeten sıradan performanslar sergiliyor. Filmde asıl dikkat çeken şey ise farklı bir yan rolde karşımıza çıkan Fransız oyuncu Romain Duris. Kostümler ve görüntüler dönemin atmosferini yansıtmada başarılı iken yapımın temposu benzer rehine ve gerilim filmlerine kıyasla sürükleyiciliği uzun süre sağlayamıyor. Bu nedenle de film aslında daha üst sıralara oynayabilecekken potansiyelini kullanamayıp kendine ortalama bir yer buluyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Emektar İngiliz yönetmen Scott, ‘Dünyanın Bütün Parası’nda 70’ler atmosferini mükemmele yakın bir şekilde yaratmış. Otomobiller, mekânlar, mobilyalar, giyim-kuşam; görünürde ve detaylarda her şey çok çok iyi. Keza filmin aksiyonu ve çizilen Paul Getty portresi de. Ama yönetmen olarak kendi adıma çok sevdiğim Scott, belki dünyaya pek de ‘sol’dan bakmadığı için meseleyi sadece kişisel almış ve bir düzen eleştirisine gitmemiş; kapitalizmin ve paranın yarattığı nüfuzun, iktidarın insanın doğasını bozan, değerleri yok eden, erozyona neden olan yanlarına eğilmemiş. Bir ayrıntı gibi duran, ‘Kızıl Tugaylar’ın parayla satın alınabileceği gibi bir ima da bu bakışın eseri... Öte yandan film çekimlerine başladığında Paul Getty rolü Kevin Spacey’nindi, lakin taciz iddiaları sonucu Spacey’nin yerini apar topar Christopher Plummer aldı. Ortaya çıkan sonuç ise mükemmel görünüyor. Efsanevi aktör muhteşem bir Paul Getty portresi çizmiş (nitekim performansıyla ‘En İyi Yardımcı Erkek’te Oscar’a aday). Sırf Plummer’ı izlemek için bile salonun yolu tutulur diyelim...
Sözcü
Gelgelelim filmin atmosferi o kadar başarılı kurulmuş ki, sanki film ekibi 1973 yılına ışınlanıp, filmi çekip geri gelmişler gibi. Yılların yönetmeni Ridley Scott elbette ustalığını konuşturup gerilim duygusunu başından sonuna kadar korumayı başarıyor filmde. Getty'nin zenginliği üzerinden bir türlü doyurulamayan kapitalist hırsın artık ulaştığı son nokta tarif ediliyor sanki. Kendi servetinin mahkumu olmuş yalnız bir karakter, düşündüğümüzden daha izlenebilir ve heyecanlı bir hikaye eşliğinde sunulmuş.
T24
İyi oyunlar veren Michelle Williams ve Mark Wahlberg’in yanı sıra, filmin parlayan oyuncusu elbette Christopher Plummer. Öylesine etkileyici bir portre çiziyor ki... Çok uzun kariyerinde ilk kez 2009’da Oscar adayı olmuş, ancak ödülü ertesi yıl kucaklayabilmişti: Beginners adlı filmdeki yardımcı oyunculuğuyla... Ve de Oscar tarihinin en yaşlısı olarak... Ayrıca yarım düzineyi aşkın ödül toplamıştı: Altın Küre’den BAFTA’ya... Bakalım bu yıl Oscar alabilecek mi!.... Şunu da ekleyeyim: Torunu rolündeki genç oyuncu Charlie Plummer, aynı soyadını taşısa da Christopher Plummer’ın akrabası filan değil!.. Bu da filmin içerdiği ayrı bir sürpriz, bir başka tuhaf rastlantı!.. Bir başyapıt değilse de ilgiyle izlenebilecek bir film.
Aksam
Plummer yaşının da getirdiği inandırıcılıkla Spacey’e uygulandığı gibi ağır bir plastik makyaja gerek duymadan kibirli milyarderi oynarken, Michelle Williams ve Mark Wahlberg nispeten sıradan performanslar sergiliyor. Filmde asıl dikkat çeken şey ise farklı bir yan rolde karşımıza çıkan Fransız oyuncu Romain Duris. Kostümler ve görüntüler dönemin atmosferini yansıtmada başarılı iken yapımın temposu benzer rehine ve gerilim filmlerine kıyasla sürükleyiciliği uzun süre sağlayamıyor. Bu nedenle de film aslında daha üst sıralara oynayabilecekken potansiyelini kullanamayıp kendine ortalama bir yer buluyor.