Korkunun akıllı ve karanlık hali
Yazar: Burçin AygünVizyonun korku ayağında bu hafta farklı yönlere bakan ve seyircisini o tarafa çekmek isteyen bir film var: Şeytanın Doğuşu. Hem ismi ile ufak bir hile yapan, hem korku ve gerilimi bir aile çıkmazına sokuveren bir film. Şeytanın Doğuşu adının aksine Omen (Kehanet) adlı efsanevi korku klasiği ve devam yapımlarının aksine, Deccal olarak dünyaya gelen bir çocuğu hedef almıyor, onun üzerinden Dünya’nın yok oluşu üzerine hikayeler anlatmıyor. Filmin en büyük amacı bir aile trajedisi ve iblisler diyarının bu karamsar hava sayesinde aramıza katılışını aktarmak.
Hint asıllı genç yönetmen Nirpal Bhogal tarafından yönetilen korku türündeki proje asıl tür olarak korku ve gerilimi seçiyor ancak senaryonun temelini bir şekilde bir dramdan alıyor. İki sevgili, daha sonra iki eş ve doğan tatlı mı tatlı bir bebek. Tanrıça anlamına gelen Thea adını verdikleri kızları ile daha ilk günden gerçek dışı deneyimler yaşamaya başlayan karı koca, Charlie ve James olan bitene anlam vermeye çalışıyor. Ökült’e olan bağlılığı ve takıntısı sebebiyle büyük öfke beslediği babasıyla görüşmeyen James ise eşinin baskısı ile Alistair’le bağlantıya geçiyor. Olayların temeli ise tahmin edeceğiniz gibi. Thea aslında pek örneğine rast gelinmeyen bir insan topluluğunun üyesi, bir temsilcisi. En basit tabirle, ışığı çok parlayan biri. Bu yüzden de karanlıklardaki kötülüklerin ilgisini en çok çeken, hedef hale geleni.
Baba James bir süre sonra yaşanan korkunç gelişmeler neticesinde kendi babasına izin veriyor, küçük Thea’nın belki de ömrü boyu sürecek ritüeller dünyasının kapısını aralıyorlar. Ufaklık artık hayatının tamanında, gözlerini kapatacağı son saniyeye kadar her gün belli minik ritüeller yapmalı ve bir surete sahip eşya, fotoğraf ya da benzeriyle yakında durmamalı. Güzel kız 6 yaşında bu işleri alışkanlık haline getirse de arada sırada çocukluğuna da yeniliyor, kuralları esnetiyor. Nitekim kurallar doğru şekilde işlese de kötülük artık ona adeta yapışıyor ve yeni çareler aranıyor. Büyükbaba Alistair’in dostu, yaşlı kadın Elizabeth’in hocalığı gibi.
Şeytanın Doğuşu’nun en güçlü yanı oyuncu ekibi. Alistair olarak karşımıza çıkan isim, son dönemde The Strain dizisiyle tekrar gönlümüzü kazanan usta oyuncu Jonathan Hyde. Dizide Eldritch Palmer adlı kötü ama trajik bir karakter olarak izlediğimiz isim, burada geçmişinden pişman ama sevgi dolu bir büyükbaba. Kaostan yoruldukça kaçış yolları arayan Charlie (Antonia Thomas), düzen sağlamaya çalışan eşi James (Luke Norris) ve filmin bir diğer ağır topu üstad Elizabeth karakteri ile Eileen Davies. Sınırlı oyuncu kadrosu ve seyri doyurucu bir oyun gücü. Buna yönetmen Bhogal’in boğucu ev atmosferi, az sayıdaki dış mekan, küçük aktrisin şaşırtıcı performansı ve sinir bozucu sürprizleri eklenince, korkudan titretmeyen ama sürükleyici, tatmin eden bir iş çıkmış.
Her bir köşesinden kan fışkırmayan, oyunculuk konusunda kalite kokan, kötülük ve psikoloji temalarına da çok hafif de olsa değinen (Kevin Hakkında Konuşmalıyız desek?), gerilimli atmosferiyle izlenmeyi hak eden bir film Şeytanın Doğuşu.
Son olarak, kötülüğün üyelerinin tasarımları, hastanedeki suretleri ve yönetmenin Elizabeth üzerinden sağladığı korku da takdiri hak ediyor.
burcinaygun@gmail.com