Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Kendi adıma, bence bu üçüncü bölüm en iyisi. Sürprizlerin art arda geldiği, gerilimin hiç aksamadığı filmde iki temel yenilik var. Biri çağdaş teknolojinin ve buna bağlı olarak sosyal medya denen şeyin sürekli sözkonusu edilmesi. Diğeriyse çizgi roman denen alanın da bir gösteri değil, bir eleştiri; en çok üstün-adam kavramına yönelik bir alay konusu olarak filmin yapısına sindirilmişliği. İncelikli ve entelektüel biçimde bir tartışma alanı, bir hayata ve sanata bakış tarzı olarak... Ve o hepsi şizofren kahramanları, sinsi ve karamsar mizahıyla film ayakta duruyor. James MacAvoy’un yarım düzineden fazla çok farklı kişiliği sürekli giyip çıkarmasıysa, tadına varılacak bir gösteriye dönüşüyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Evrensel
Yazar: Şenay Aydemir
Aslında filmin final bölümüne kadar fena gitmediğini söylemek mümkün. Bu üçlünün kendi güçlerine yükledikleri anlam ile ‘Süper kahraman sendromu’ üzerine uzmanlaşmış Dr. Ellie Staple arasındaki tanımlama süreçleri hayli ilgiye değer. Çünkü bir yandan karakterlerin sahip oldukları yeteneklerin insanoğlunun sınırlarının varabileceği noktayı mı gösterdiğini yoksa ortada gerçekten ‘doğaüstü’ bir durum mu olduğunu sorgulatıyor seyirciye. Yalnız seyirciye değil, karakterlere de. Ellie’nin karakterlerin özel yeteneklerinin insan sınırları içinde olduğu ve aslında kendilerini ‘süper’ sanan gelişmiş insanlar oldukları tezi süper kahraman mitolojisinin köklerine dair ince göndermelerle dolu. Ki, Ellie ve üç karakterin toplu seans yaptıkları sahne akıllarda uzun süre kalacak gibi.
Eleştirinin tamamı için: Evrensel
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Bir filmde geliştirilen fikirler, sizi çok sarmayabilir ama hikâyeyi ya da karakterleri sevebilirsiniz... Çekimlere, anlatıma, görsel atmosfere, özel efektlere, oyuncuların performansına pek itirazım yok ama “Glass”ın hikâyesinin ve karakterlerinin beni sardığını söylemem mümkün değil. “Parçalanmış”da zaten yeterince iyi tanıdığımız Kevin'in “Glass”ta da sürekli farklı kişilikler arasında gidip gelmesi ve James McAvoy'un bu vesileyle oyunculuk şovu yapması “ben bunu görmüştüm, niye bir daha seyrediyorum” hissini yaratıyor, filme yeni hiçbir şey katmıyor. Doktor Ellie de bir filmi sürükleyecek kadar ilgiye değer bir karakter değil...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Glass’, fena başlamıyor. Öykü, başlarda belli bir çekicilik barındırıyor. Sonrasında üç ‘problemli’ karakteri psikolojik açıdan delik deşik etmeye çalışan Dr. Ellie Staple’nin hamleleriyle film bilimsel sulara giriyor. Bu hatta, klişeler yavaş yavaş filmi ele geçiriyor; sonrasında ise şaşırtıcı final (Biz pek şaşırmasak da)... Genel çerçevede, öykünün içinde yer alan ‘çizgi romanların doğası, (süper) kahramanlar ve kendi içlerindeki kurallara ilişkin söylemler’ de güçlü bir yankıya dönüşmüyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Nil Kural
Shyamalan, iddialı oyuncu kadrosuna tezat mütevazı görünüşlü yapım şartlarına sahip filminde, “Split”in kısıtlı dünyasına “Ölümsüz”ün karakterlerini taşıyor. Süper kahraman filmleri üzerine akan bol konuşmalı metin, filmin hikayesinin ve akışının önüne geçiyor. Sonuç itibarıyla Shyamalan “Glass”in öncül filmlerinin dünyasını da yıkan zayıf bir süper kahraman filmiyle hayal kırıklığı yaratıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
T24
Kendi adıma, bence bu üçüncü bölüm en iyisi. Sürprizlerin art arda geldiği, gerilimin hiç aksamadığı filmde iki temel yenilik var. Biri çağdaş teknolojinin ve buna bağlı olarak sosyal medya denen şeyin sürekli sözkonusu edilmesi. Diğeriyse çizgi roman denen alanın da bir gösteri değil, bir eleştiri; en çok üstün-adam kavramına yönelik bir alay konusu olarak filmin yapısına sindirilmişliği. İncelikli ve entelektüel biçimde bir tartışma alanı, bir hayata ve sanata bakış tarzı olarak... Ve o hepsi şizofren kahramanları, sinsi ve karamsar mizahıyla film ayakta duruyor. James MacAvoy’un yarım düzineden fazla çok farklı kişiliği sürekli giyip çıkarmasıysa, tadına varılacak bir gösteriye dönüşüyor.
Evrensel
Aslında filmin final bölümüne kadar fena gitmediğini söylemek mümkün. Bu üçlünün kendi güçlerine yükledikleri anlam ile ‘Süper kahraman sendromu’ üzerine uzmanlaşmış Dr. Ellie Staple arasındaki tanımlama süreçleri hayli ilgiye değer. Çünkü bir yandan karakterlerin sahip oldukları yeteneklerin insanoğlunun sınırlarının varabileceği noktayı mı gösterdiğini yoksa ortada gerçekten ‘doğaüstü’ bir durum mu olduğunu sorgulatıyor seyirciye. Yalnız seyirciye değil, karakterlere de. Ellie’nin karakterlerin özel yeteneklerinin insan sınırları içinde olduğu ve aslında kendilerini ‘süper’ sanan gelişmiş insanlar oldukları tezi süper kahraman mitolojisinin köklerine dair ince göndermelerle dolu. Ki, Ellie ve üç karakterin toplu seans yaptıkları sahne akıllarda uzun süre kalacak gibi.
Habertürk
Bir filmde geliştirilen fikirler, sizi çok sarmayabilir ama hikâyeyi ya da karakterleri sevebilirsiniz... Çekimlere, anlatıma, görsel atmosfere, özel efektlere, oyuncuların performansına pek itirazım yok ama “Glass”ın hikâyesinin ve karakterlerinin beni sardığını söylemem mümkün değil. “Parçalanmış”da zaten yeterince iyi tanıdığımız Kevin'in “Glass”ta da sürekli farklı kişilikler arasında gidip gelmesi ve James McAvoy'un bu vesileyle oyunculuk şovu yapması “ben bunu görmüştüm, niye bir daha seyrediyorum” hissini yaratıyor, filme yeni hiçbir şey katmıyor. Doktor Ellie de bir filmi sürükleyecek kadar ilgiye değer bir karakter değil...
Hurriyet
Glass’, fena başlamıyor. Öykü, başlarda belli bir çekicilik barındırıyor. Sonrasında üç ‘problemli’ karakteri psikolojik açıdan delik deşik etmeye çalışan Dr. Ellie Staple’nin hamleleriyle film bilimsel sulara giriyor. Bu hatta, klişeler yavaş yavaş filmi ele geçiriyor; sonrasında ise şaşırtıcı final (Biz pek şaşırmasak da)... Genel çerçevede, öykünün içinde yer alan ‘çizgi romanların doğası, (süper) kahramanlar ve kendi içlerindeki kurallara ilişkin söylemler’ de güçlü bir yankıya dönüşmüyor.
Milliyet
Shyamalan, iddialı oyuncu kadrosuna tezat mütevazı görünüşlü yapım şartlarına sahip filminde, “Split”in kısıtlı dünyasına “Ölümsüz”ün karakterlerini taşıyor. Süper kahraman filmleri üzerine akan bol konuşmalı metin, filmin hikayesinin ve akışının önüne geçiyor. Sonuç itibarıyla Shyamalan “Glass”in öncül filmlerinin dünyasını da yıkan zayıf bir süper kahraman filmiyle hayal kırıklığı yaratıyor.