Senaryosu, hikâyesini de yazan Billy Ray ve Mark L. Smith tarafından yazılan “Overlord”, Avustralyalı Julius Avery’nin yönetmen koltuğunda oturduğu ikinci uzun metrajlı sinema filmi…
Prömiyeri, 22 Eylül 2018’de Fantastic Fest’de yapılan ve 9 Kasım 2018 tarihinde vizyona giren filmin, 6.6/10 (91.166 oy) ve 3.5/5 (2.500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.7/10 (226 yorum) ve 60/100 (28 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle 38 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 41,7 milyon dolarlık bir gişe yapabilen bu filmi bir de biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik haline geldiği üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
Karşımızdaki film, her ne kadar “The Cloverfield Paradox” (2018) kadar olmasa da maalesef yine de yapımcı J. J. Abrams’ın son yıllardaki en “vasat” işlerinden biri…
Neden böyle düşünüyoruz?
Elbette bu “vasatlık”, sadece filmin ulaştığı gişe rakamlarıyla alakalı değil…
Orası bizi asla ilgilendirmiyor...
Gerçi onun (ve firması Bad Robot Productions’ın), yine yapımcı olarak sadece “Mission: Impossible – Rogue Nation” (2015), “Star Wars: The Force Awakens” (2015), “10 Cloverfield Lane” (2016), “Star Trek Beyond” (2016) ve “Mission: Impossible – Fallout” (2018) gibi 834 milyon dolar bütçeli beş film ile dahi 3.995,5 milyon dolarlık bir gelire imza atmış olduğunu da biliyoruz…
Fakat söylediğimiz gibi buradaki tek sorun filmin gişesi değil…
Peki, ne?
Filmin hikâyesindeki “mantık hataları” mı?
Hayır, o da değil…
Ki zaten yıllardır, sinema denilen şeyin aslında bir hayal satma işi olduğunu idrak edemeyen insanların, filmlerin konularında mantıksal bir bütünlük aramaları hususunu da bir türlü anlayabilmiş değiliz…
Nasıl ki, bir Frankenstein filminde yahut “The Walking Dead” (2010 – 2021) dizisinde mantık aramıyorsan / arayamıyorsan bunda da aramayacaksın…
Yok, illa da “mantık” takıntılı biriysen ya sinema ile olan ilişkine bir son verip kapağı National Geographic belgesellerine atacaksın ya da sessizce oturup film izlemeye ve tadını çıkartmaya devam edeceksin…
Zira bu konuda yapılabilecek asıl büyük mantıksızlık, milyar dolarların döndüğü sinema sektöründeki yapımcı, yönetmen ve senarist üçgeninde yer alanların, patlamış mısır ve meşrubat eşliğinde film izleyenler kadar "akıllı" ve “uyanık” olamayabileceğini düşünerek her fırsatta o üçgendeki insanlara “mantık dersi” vermeye çalışmaktır…
Şu meşhur “mantık hatası” mevzusunu, bir kez daha hallettiğimize göre tekrar filmimize dönecek olursak…
Bu kez (elbette yanıt beklemeksizin) biz bir soru sormak istiyoruz:
İnsanlık için hiç çekinmeden kendini ölümün kucağına atan “kahraman Amerikalı” ve acayip tıbbi deneyler ile gelecek 1.000 yılın ordusunu yaratmaya çalışan “psikopat Nazi” karakterlerinin karşı karşıya getirildiği filmin hikâyesi size ne kadar inandırıcı geldi?
Hem de aynı Amerikalı askerler kadınlara “aşk böceği”, Almanlar da “tecavüzcü Coşkun” gibi davranırken…
Neyse ki Amerikalıların, en azından bu konudaki gerçek sicillerini yakın tarihteki Irak savaşı günlerinden biliyoruz artık...
Tamam, kimse Dr. Joseph Mengele’nin insanlar üzerinde yaptığı acımasız deneyleri unutmuş yahut inkâr ediyor değil…
Ama tarihte, halihazırda filmde anlatıldığı şekilde kayıt altına alınmış bir zombi vakası da yok…
Yani kurgunun (fiction) bu kadarı da biraz fazla olmuş…
Herhangi bir problem görmediğimiz için filmin oyuncu kadrosu ve teknik ekibi konusuna hiç girmiyoruz…
O cephede işler sorunsuzca yürütülmüş…
Zaten artık Hollywood’da bu işler de asgari bir standart da oluşmuş durumda…
Parayı bastırınca hata yapma olasılığınız tamamen ortadan kalkıyor…
Ki bu filmin 38 milyon dolarlık bütçesi de bu iş için oldukça yeterli…
Sonuç olarak, J. J. Abrams ve ekibinin senaryoda kantarın topuzunu fazlasıyla kaçırdıkları açıkça görülen bu film için puanımız 2,5 önerimiz ise, zaman geçirmek için “bas izle, sonra da unut” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,