Hesabım
    Overlord Operasyonu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Overlord Operasyonu

    Naziler, şeytani doktor ve bolca kan.

    Yazar: Burçin Aygün

    Tarihin en dehşet verici ve bir o kadar da tiksinti yaratan hareketlerinden biri ola Nazizm, beraberinde sayısız masum sivili götürmekle kalmadı, Dünya tarihini de kökten değiştirdi. Adolf Hitler’in önderliğindeki politik hareketin, asıl amaçlanan şekle bürünmesiyle başlayan bu oluşum 2. Dünya Savaşı’nı da tarihin kanlı tarihine kazıdı. Sadece tek bir ırka karşı bir soykırım olarak başlayan, daha doğrusu böyle gözüken hareket daha sonra Avrupa’yı ateş çemberi içine aldı, İngiltere de dahil olmak üzere sayısız ülkeyi yerle bir etti. Nitekim bu süreç neticelendi, kaybeden Nazi hareketi (her ne kadar halen az sayıda destekçisi olsa da) ortadan kaldırıldı. Belki zihniyet olarak tam olmasa da, çok güçlü bir fiziksel kuvvet yeryüzünden kazındı.

    Haksız da olsa, haklı da olsa insanlığı ilgilendiren, geleceğe yön veren benzeri olaylar gibi 2. Dünya Savaşı ve Naziler, edebiyat dünyasından sinemaya, hatta bilgisayar oyunlarına kadar nüfuz etti. Bu hafta vizyona giren, yapımcı koltuğunda J.J. Abrams’ın yer aldığı Overlord Operasyonu işte bu ucu bucağı görünmeyen ürünler zincirinin yeni üyesi. Üstelik ne sıradan bir savaş filmi olmak niyetinde, ne de tek bir türe sırtını dayayıp işin kolayına kaçıyor. Hatta örneğine onlarca yıl önce rastladığımız, kültleşmiş ve sonradan janrın meraklılarınca en bilinenlere dönüşmüş yapımları onurlandırıyor. Akla gelen ilk örnek ise F. Paul Wilson’ın ülkemizde de okuyucu ile buluşmuş romanından uyarlanmış, Michael Mann imzalı The Keep.

    Yeni nesil Star Trek ve tabii Cloverfield ile Hollywood’u ‘bombalayan’ J.J. Abrams’ın perde arkasında çalıştığı Overlord Operasyonu, Çete Oyunları’nı da yönetmiş Julius Avery’e emanet edilmiş. Tabii yönetmenin ismi başka olsa da, projenin her bir köşesinde Abrams’ın ellerini hissetmek mümkün. Hatta filmin yapım aşamasında projenin bir Cloverfield filmi olacağı, gizli tutulduğu ve Cloverfield Paradox’un önünü açmasıyla hikayenin geçmişte yer alacağı söyleniyordu. Ancak söylentiler gerçek çıkmadı (ya da planlar değişti), kendi başına bir hikayeye sahip enteresan bir korku, aksiyon, savaş filmine kavuştuk.

    2. Dünya Savaşı, Fransa işgal altında ve Naziler bir Fransız köyünde terör estiriyor. Bölgedeki eski bir yapıya da el koyan askerler bir yandan merkez ile haberleşme görevini görüyor, diğer taraftan köylüleri kaçırıp, üstlerinde deneyler gerçekleştiriyor. Bu arada müttefik güçlerin büyük saldırıya başlayabilmesi için de bu bölgeden geçmesi, civardaki Nazilerin durumu komuta merkezine iletememesi gerekiyor. Amerikan askerleri havadan saldırıya geçerek radyoyu etkisiz hale getirmeyi hedefliyor, ancak uçakları düşürülünce küçük bir kısmı göreve devam etmek zorunda kalıyor. Oldukça yumuşak kalpli, bir fareyi bile (hayır, karınca değil) incitemeyen tercüman asken Boyce (Jovan Adepo), etrafa erkeklik hormonu saçan aksiyon adamı Tibbet (John Magaro), travmatik onbaşı Ford (Whatt Russell) ve savaş fotoğrafçısı ürkek Chase (Iain De Caestecker). Yolları genç bir köylü kızı olan Chloe (Mathilde Olliver) ile kesişen grup, kadının evine sığınıyor, burada yaşlı teyze ve kızın küçük kardeşi Paul (Gianny Taufer) eşliğinde plan yapıyor. Radyo kulesine baskın konuşulurken işin içine Nazi subayı Wafner (Pilou Asbæk)’da karışınca işler iyice karışıyor. Nitekim bu bölgedeki tek tehlikenin sadece düşman askerler değil, onların yarattıkları korkunç ve grotesk varlıklar olduğu belli oluyor.

    Overlord Operasyonu oldukça sağlam bir giriş yapıyor, havadaki aksiyon sekansı ile türü sevenleri mest ediyor. Filmin farklı noktalarında bu çatışmalar farklı şekillerde de olsa heyecanı kaybetmeden tekrarlanıyor. İşin güzel tarafı, hikaye sıradan bir savaş – aksiyon sarmalı etrafında değil, Nazilerin zamanında gerçekten gerçekleştirdiği korkunç deneyleri farklı şekilde ele alıp, türler karmasına dönüşüyor. Belki korku aşıkları için dehşete düşürecek çok fazla malzeme yok ama filmin atmosferi, gizli deneylerin kurbanları, yer altı laboratuvarı, çılgın doktor Schmidt (Erich Redman) ve şevkat nedir bilmeyen Wafner. Filmin ilerleyişi sadece olayı anlatıp, özel efektler yardımıyla heyecan yaratmaktan ibaret değil, aksine bu karakterleri –her ne kadar 3 boyutlu olamasalar da- size benimsetip, heyecana ortak olmanızı sağlamak.

    Başroldeki korkak asker Boyce rolündeki Jovan Adepo yapımın parlayan yıldızı. İyi niyeti, idealist karakteri, empati yeteneği ve derinlerde yatan cesaretiyle seyirciyi avucuna alıyor. Adepo da bu konuda hiç sıkıntı çekmiyor. Bu Whatt Russell ve Mathilde Olliver için de geçerli. Maceranın üç önemli ayağı merakla beklenen yaratıkların ‘gecikmesi’ni bile gözardı etmenizi sağlıyor.  Filmin kötü adamı Pilou Asbæk ise kendisi için çizilen detaydan uzak ancak ilgi çekici Wafner rolünde nefretinizi kazanmayı başarıyor.

    Overlord Operasyonu, aksiyon – savaş filmi olarak başlıyor, gerilim ve gizem ile devam ederken, üçünü kısımda ise korku – aksiyona kayarak, bu türlerden hoşlananlar için de ziyadesiyle tatmin eden bir filme dönüşüyor. Aslında özet olarak bütçesi yüksek, türler karması bir ‘modern B filmi’ var önümüzde. Sürükleyici, eğlenceli, yer yer ürküten ve eli yüzü düzgün bir iş.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top