Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Filmi ayakta tutan sadece alt metni değil. “Overlord Operasyonu” bence baştan sona iyi çekilmiş bir film... Yönetmen Julius Avery özellikle uçaktaki açılış sahnesini görsel ve işitsel olarak çok etkili kılabiliyor. Filmin geri kalanında da gerilim pek dinmiyor, tempo hiç düşmüyor. Karakterler belki çok derin değil ama aralarındaki ilişkilerin, çatışmaların iyi kurulduğu söylenebilir. Boyce'u oynayan Jovan Adepo dışında, Wyatt Russell (Ford), Mathilde Ollivier (Chloe), John Magaro (Tibbet) ve Nazi subayında Pilou Asbaet üstlerine düşeni yapıyorlar. Görüntü yönetmeni Laurie Rose ve Fabian Wagner'in de iyi iş çıkardığını belirtelim. Ama yine de beklentinizi çok yüksek tutmayın. “Operasyon Overlord”, her şeyiyle tipik bir tür sineması örneği. Hikâyesi zayıf ama geri kalan her şeyi sağlam.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Julius Avery’nin yapıtı atmosfer olarak 70’lerde çekilen ‘İkinci Dünya Savaşı filmleri’nin ruhunu ve atmosferini perdeye yansıtıp giriş jeneriği (özellikle yazı karakterleri) itibariyle ‘retro’ tadı yayarken hikâyenin ana göndermesi elbette genetik deneyleriyle tanınan, Nazi ideolojisinin ‘hastalıklı ruhu’yla tarihe geçmiş Dr. Josef Mengele’si (lakabı ‘Ölüm Meleği’ydi). Kilise sathına kurulmuş laboratuvarın başındaki Dr. Schmidt karakterinin ve çabalarının, Mengele’nin filmdeki uzantısı olduğu açık. Senaryo (Billy Ray-Mark L. Smith ikilisi kaleme almış) sanki “Mengele, işleri daha öte noktalara götürse nasıl olurdu?” türünden bir fantezinin peşine düşmüş (ki nihai amacı Nazi subayı Wafner şöyle ifade ediyor: “Bin yıllık Reich ideolojisinin ölümsüz askerlere ihtiyacı var.”) ve ortaya bu ‘melez film’ çıkmış. Kötü mü olmuş? Yoo, ‘Overlord Operasyonu’ bence hedefine varıyor ve ortalamayı tutturuyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Er Ryan'ı Kurtarmak'ın açtığı yoldan ilerleyen, sonrasında 2009 yapımı korku filmi Dead Snow'un izinden giden film şık bir açılış sekansıyla başlasa da anlatımı tür filmlerine özgü klişeler üzerine inşa edilmiş. Gerçi klişeleri yerli yerinde kullanma başarısı gösteriyor ama yine de insanın dimağında özgün bir tat bırakmıyor. Mesela savaşın dehşeti üzerinden bir korku atmosferi yaratmayı hedeflemiyor. Fakat buna rağmen ezber bozan yönleri de var filmin. Bu, en çok kahraman seçimlerinde ortaya çıkıyor. Malum bu tür filmlerde beyaz Amerikalılar kahramandır. Overlord Operasyonu'nun ana kahramanı bir siyah. Üstelik arkadaşlarının askerlik yapamayacağını düşündüğü bir siyah. Beyaz Amerikalı da var elbet ama o daha ikinci planda... Yani dünyayı yine Amerikalılar kurtarıyor ama bir farkla, bu sefer bir siyahinin kahramanlığıyla... Gerçi daha önce siyahilerin savaşlardaki kahramanlıklarını anlatan yapımlar izledik ama böylesi klişelere bel bağlayan bir yapımda beyaz adam klişesini yıkmak da önemli sayılabilir...
Eleştirinin tamamı için: Sabah
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Bir noktadan itibaren film açıkça bir korku filmine dönüşüyor. En çok da zombi filmlerine... Yani ünlü Yürüyen Ölülerin Gecesi’yle başlayan o ürkünç akıma...Ve başlardaki savaş sahnelerinde gösterilen sinemasal başarı, bu kez bu türde gösteriliyor. Doğrusu ilgiyle izlenen bir film. Görselliği kusursuz, temposu hep yüksek. Ve bir an bile sıkılmıyorsunuz. Özenle seçilmiş bir oyuncu kadrosu ise görevini fazlasıyla yerine getiriyor. Ve filmin kimi sahneleri korku türünün zirveleri arasına girebilir gözüküyor. Yine de hafif bir düş kırıklığı yaşamadım diyemem. Çünkü Nazi suçları beni hep çok ilgilendiren bir alan olmuştur. Ve Almanlar gibi uygarlığımıza büyük katkılarda bulunmuş bir halkın böylesine büyük bir insanlık suçuna, tarihin en büyük kıyımına girişmiş olmasını hala tam anlayamam. Ve bu konuda bize getirilebilecek her türlü yeni açıklamayı ve yorumu ilgiyle, merakla beklerim.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Habertürk
Filmi ayakta tutan sadece alt metni değil. “Overlord Operasyonu” bence baştan sona iyi çekilmiş bir film... Yönetmen Julius Avery özellikle uçaktaki açılış sahnesini görsel ve işitsel olarak çok etkili kılabiliyor. Filmin geri kalanında da gerilim pek dinmiyor, tempo hiç düşmüyor. Karakterler belki çok derin değil ama aralarındaki ilişkilerin, çatışmaların iyi kurulduğu söylenebilir. Boyce'u oynayan Jovan Adepo dışında, Wyatt Russell (Ford), Mathilde Ollivier (Chloe), John Magaro (Tibbet) ve Nazi subayında Pilou Asbaet üstlerine düşeni yapıyorlar. Görüntü yönetmeni Laurie Rose ve Fabian Wagner'in de iyi iş çıkardığını belirtelim. Ama yine de beklentinizi çok yüksek tutmayın. “Operasyon Overlord”, her şeyiyle tipik bir tür sineması örneği. Hikâyesi zayıf ama geri kalan her şeyi sağlam.
Hurriyet
Julius Avery’nin yapıtı atmosfer olarak 70’lerde çekilen ‘İkinci Dünya Savaşı filmleri’nin ruhunu ve atmosferini perdeye yansıtıp giriş jeneriği (özellikle yazı karakterleri) itibariyle ‘retro’ tadı yayarken hikâyenin ana göndermesi elbette genetik deneyleriyle tanınan, Nazi ideolojisinin ‘hastalıklı ruhu’yla tarihe geçmiş Dr. Josef Mengele’si (lakabı ‘Ölüm Meleği’ydi). Kilise sathına kurulmuş laboratuvarın başındaki Dr. Schmidt karakterinin ve çabalarının, Mengele’nin filmdeki uzantısı olduğu açık. Senaryo (Billy Ray-Mark L. Smith ikilisi kaleme almış) sanki “Mengele, işleri daha öte noktalara götürse nasıl olurdu?” türünden bir fantezinin peşine düşmüş (ki nihai amacı Nazi subayı Wafner şöyle ifade ediyor: “Bin yıllık Reich ideolojisinin ölümsüz askerlere ihtiyacı var.”) ve ortaya bu ‘melez film’ çıkmış. Kötü mü olmuş? Yoo, ‘Overlord Operasyonu’ bence hedefine varıyor ve ortalamayı tutturuyor.
Sabah
Er Ryan'ı Kurtarmak'ın açtığı yoldan ilerleyen, sonrasında 2009 yapımı korku filmi Dead Snow'un izinden giden film şık bir açılış sekansıyla başlasa da anlatımı tür filmlerine özgü klişeler üzerine inşa edilmiş. Gerçi klişeleri yerli yerinde kullanma başarısı gösteriyor ama yine de insanın dimağında özgün bir tat bırakmıyor. Mesela savaşın dehşeti üzerinden bir korku atmosferi yaratmayı hedeflemiyor. Fakat buna rağmen ezber bozan yönleri de var filmin. Bu, en çok kahraman seçimlerinde ortaya çıkıyor. Malum bu tür filmlerde beyaz Amerikalılar kahramandır. Overlord Operasyonu'nun ana kahramanı bir siyah. Üstelik arkadaşlarının askerlik yapamayacağını düşündüğü bir siyah. Beyaz Amerikalı da var elbet ama o daha ikinci planda... Yani dünyayı yine Amerikalılar kurtarıyor ama bir farkla, bu sefer bir siyahinin kahramanlığıyla... Gerçi daha önce siyahilerin savaşlardaki kahramanlıklarını anlatan yapımlar izledik ama böylesi klişelere bel bağlayan bir yapımda beyaz adam klişesini yıkmak da önemli sayılabilir...
T24
Bir noktadan itibaren film açıkça bir korku filmine dönüşüyor. En çok da zombi filmlerine... Yani ünlü Yürüyen Ölülerin Gecesi’yle başlayan o ürkünç akıma...Ve başlardaki savaş sahnelerinde gösterilen sinemasal başarı, bu kez bu türde gösteriliyor. Doğrusu ilgiyle izlenen bir film. Görselliği kusursuz, temposu hep yüksek. Ve bir an bile sıkılmıyorsunuz. Özenle seçilmiş bir oyuncu kadrosu ise görevini fazlasıyla yerine getiriyor. Ve filmin kimi sahneleri korku türünün zirveleri arasına girebilir gözüküyor. Yine de hafif bir düş kırıklığı yaşamadım diyemem. Çünkü Nazi suçları beni hep çok ilgilendiren bir alan olmuştur. Ve Almanlar gibi uygarlığımıza büyük katkılarda bulunmuş bir halkın böylesine büyük bir insanlık suçuna, tarihin en büyük kıyımına girişmiş olmasını hala tam anlayamam. Ve bu konuda bize getirilebilecek her türlü yeni açıklamayı ve yorumu ilgiyle, merakla beklerim.