Profesyonel sinema eleştirmenlerince ölüme mahkûm edilen bazı filmler vardır ki onlar, izleyici tarafından da diri diri gişeye gömülürler… Bunlar bir anlamda şanslıdırlar da, zira henüz kokuşmadan gömüldükleri için bir süre sonra meraklısı dışında onları hatırlayan da olmaz…
Ama öyle bazı filmler vardır ki, diri diri de olsa gömülecek kadar şanslı değildirler… Onların cesetleri ortada kalır ve fena şekilde kokuşurlar…
İşte bu akşamın (biraz da meraktan) izleme listesine aldığımız “Siberia” da, bu ikinci kategoriye giren filmlerden biri…
Neden mi?
Buyurun kısaca, Amerikalı bir elmas tüccarının Rusya’daki maceralarının anlatıldığı bu filmin, 34/100 olan Metacritic (14) yorum ortalaması ve 1.670 oy ile ulaştığı 4.6/10 luk IMDB izleyici puanı ortalaması ile %7 ve %22 olan Rotten Tomatoes (27) olumlu yorum ve 3.5/5 üzeri (115) izleyici puanı ortalamalarına bir bakın… Demek istediğimiz şeyi çok daha rahat anlayacaksınız…
Peki, senaryosu Stephen Hamel’in hikâyesinden uyarlanarak Scott B. Smith tarafından yazılan ve Matthew Ross tarafından yönetilen bu film gerçekten de bu kadar berbat mı?
Elbette bu soruyu yanıtlayabilmek için ABD’de 13 Temmuz 2018 tarihinde vizyona giren bu filme biraz daha yakından bakmamız gerekecek…
Her zaman olduğu gibi yine ilk iş olarak oyuncu kadrosuna bakalım diyeceğiz ancak bizce hiç gerek yok…
Zira Keanu Reeves başta olmak üzere kadrodaki bütün oyuncular, senaryoda kendilerine biçilen rolü eksiksiz yerine getirmişler…
Yani işin oyuncu kadrosu kısmında hiçbir sıkıntı yok…
Aynı şey mekân, dekor, kostüm, makyaj, kamera, kurgu vs. içinde geçerli… Oralarda da bir sıkıntı yok…
Hatta o kadar ki, diğer unsurlar da bu şekilde sıkıntısız olsaydı filme puan olarak 3 vermek bizim açımızdan işten bile değildi…
Fakat maalesef durum pek öyle değil… Çünkü diğer unsurlar da, yani filmin hikâyesinde ve doğal olarak da senaryosunda ciddi sıkıntılar mevcut…
Bir kere, her şeyden önce Rus ortağı Pyotr tarafından oyuna getirilen (oyuna getirildiği de Rusya’ya ayak bastığında anlaşılıyor) Amerikalı Lucas Hill (Keanu Reeves) bir elmas tüccarı mı yoksa bir casus mu, bu pek belli değil…
Neden mi?
Her şeyden önce Lucas Hill, normal Amerikalı iş adamları gibi iPhone telefon kullanmak yerine yanında bir çanta dolusu Blackberry telefon ve sıfır hat ile dolaşıyor… Hadi, Blackberry’de bir Amerikan markası ve iPhone’dan daha da güvenilir olabilir diyelim…
İyi de, alışverişini tamamladıktan sonra hızlı bir şekilde gerisin geriye ülkesine karısının yanına dönecek olan sıradan bir elmas tüccarı, hangi nedenle bir çanta dolusu telefon ve sıfır telefon hattına ihtiyaç duysun ki… Büyük bir ihtimalle, böyle yaparak filme gizemli bir hava da katılabileceği düşünülmüş… Ama olmamış…
Tabii filmin hikâyesinde aksayan noktalar sadece bu söylediklerimizle sınırlı değil… Hikâyede, yolunda gitmeyen daha pek çok şey var… Ama spoiler vermeden onlara değinmek mümkün olamayacağı için daha fazla ayrıntıya girip filmi henüz izlemeyenlerin ağzının tadını kaçırmak istemiyoruz…
Bu arada, filme ilişkin (gerek yurt dışındaki gerekse de Türkiye’deki) bazı yorumlarda Keanu Reeves ve Romen yıldız Ana Ularu arasındaki sevişme sahnelerine bayağı bir takılanlar olduğunu gördük… Ancak şahsen biz, o sahnelerde iddia edildiği kadar rahatsızlık verecek bir abartıya rastlayamadık…
Sonuç olarak, çok beğenmesek de sıkılmadan izlediğimiz bu film için puanımız 2 olacak…
İzlemeseniz de hiçbir şey kaybetmeyeceğiniz bu filmi, izleyip izlememek tamamen size kalmış… O yüzden de net bir tavır koyarak, izleyin ya da izlemeyin diyemiyoruz…
Son iki not:
1. Filmin Rusya sahneleri St. Petersburg’da, Sibirya sahneleri ise Manitoba (Kanada) da çekilmiştir…
2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 21 Temmuz 2018 günü saat 01.36’da yazılarak paylaşılmıştır...