“Arábia / Araby”, senaryosunu da birlikte yazan João Dumans ile Affonso Uchoa’nın yönetmen koltuğunda oturdukları ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Prömiyeri, 1 Şubat 2017’de Rotterdam Uluslararası Film Festivalinde (Hollanda) yapılan ve 5 Nisan 2018 tarihinde Brezilya’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde, mandalina toplayıcılığından genelev tadilatı işçiliğine kadar yapmadığı iş kalmayan Cristiano (Aristides de Sousa) üzerinden, istisnasız her coğrafya ve koşulda kaybetmeye mahkûm olan “örgütsüz işçilerin” çaresizliğinin epik bir yol hikâyesi biçiminde anlatıldığı bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun için de, 119 bin dolar gibi son derece düşük bir bütçeyle çekilen filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; eğer kapitalizmin, emeği dışında elinde başka hiçbir şey bulunmayan kitleler üzerinde yarattığı tahribatın eleştirisinin, bir kez de doğrudan sert bir siyasi “manifesto” ile değil de son derece sağlam mesajlarda içeren müziklerle desteklenmiş otobiyografik türdeki bir yüzleşme ile yapılması gerektiğini düşünüyorsanız karşımızdakinin, tam da size göre bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Aslında sanılanın aksine filmin, João Dumans ve Affonso Uchoa tarafından yalnızca Brezilya’daki emekçilerin durumunu gözler önüne sermek için çekilmediğini, her şeyin Portekizce olduğu film başlar başlamaz kulaklarımıza İngilizce olarak dolan Jackson C. Frank’ın efsanevi “Blues Run the Game” (1965) isimli şarkısının:
“İngiltere’ye bir tekne yakala bebeğim, belki İspanya’ya” diye başlayan ve “Her nereye gitsem… Her nerede olsam ve gitsem… Hüzünler hep aynı…” diye devam eden sözlerinden de anlayabiliyoruz… Ki, daha geride bunun, “Başka bir şehir dene bebeğim, başka kasaba…” gibi nakaratlar içeren bölümleri de mevcut…
Yani tam dozajında, yoksulları içine itildikleri mevcut koşulları kabule yönelik birer ideolojik aygıt işlevi gören "din" ve "medya" eleştirisinin de yapıldığı bu filmi, emekçilerin Brezilya’da karşılaştıkları sorunlara özgü basit bir National Geographic belgeseli gibi kabul etmek son derece büyük bir yanılgı olur…
Zira sermaye adına, örgütsüz ve kontrolsüz çalışma koşullarının dayatıldığı bütün ülkelerde durum neredeyse birebir aynıdır… Bilinen tek farklılık ise, pembe hayallere dalmaları sağlanan kimilerinin bunun ayırdına varamadan, tekrarı veya herhangi bir rövanşı olmayan ömürlerini tamamlayarak bu yerküreden göçüp gitmeleridir…
Filme dair ilginç hususlardan birinin de, filmin yönetmenleri gibi oyuncularının da pek fazla bilinen isimlerden oluşuyor olmaması…
Fakat bu durum da kesinlikle filmin, farklı bir konsept içinde de işlenmiş olsa Michelangelo Antonioni’nin, o nefes kesen “Il deserto rosso / Red Deset”i (1964) yahut da Dardenne Biraderlerin "sınıfsal kimlik" sınavı niteliğindeki “Deux jours, une nuit / Two Days, One Night” ı (2014) kadar etkili olmasının önüne geçememiş…
Öyle ki, daha şimdiden, (özellikle de) filmin önemini kavrayan çevrelerdeki hemen herkes João Dumans – Affonso Uchoa ikilisinin yeni filmini merakla bekler bir pozisyon almış durumda…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama “spoiler vermeden” buraya kadar yazdıklarımızın tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun… Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu sıra dışı film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 26 Kasım 2019 günü saat 01.48’de yazılarak paylaşılmıştır...