Hesabım
    İçimdeki Güneş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    İçimdeki Güneş

    Güneşimden kaç!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Zıt dünyaların, acılı ilişkilerin yönetmeni Claire Denis yine ilişkilerin insanın üzerine abandığı bir filmle karşımıza çıkıyor. Trouble Every Day /Her Gün Başka Bir Bela filmiyle yamyamlık ve cinsellik ilişkisinin istismar sinemasına kayan yanına işaret eden yönetmen bu kez Let the Sun Shine In / İçimdeki Güneş ileilişkilerin psikolojik boyutunu deşiyor.

    Juliette Binoche'un oynadığı Isabelle'i 50'li yaşlarında gerçek aşk arayışlarında başarısız, kafası karışık ve fazlaca duygusal bir kadın olarak çizen Denis seyircinin kafasını da net bir çizgide tutmaktan kaçınıyor. Isabelle ile özdeşlik kurulacak birçok nokta yaratırken bir anda yaptıklarının aşırı olduğuna ikna ediyor bizi. Ama bir yandan bunu mizahi bir yolla yapmaya çalıştığı için kadına yüklediği konuma çok da kızamıyoruz. Herkesin kararsızlık içinde yaşadığı, ilişkilerin kafa karışıklığından ve ikna edici görüşmelerden başka bir şey yaratmadığı ortamda Isabelle'in bir nevi çöküşüne tanıklık ediyoruz. Kimsenin net algılarının kalmadığı garip bir gelecekte geçiyor sanki. Hem çok yakın hem de yabancı/uzak duygular gibi resmediyor yönetmen yaşananları.

     Aslında Denis bu duyguları yani zıtlıkları sıkça yaşatan bir yönetmen. Trouble Every Day ezber bozacak kadar farklı bir filmdi, beden ve haz düzleminde kafa karıştıracak denli etkiliydi. Burada ise bedenin değil duyguların hazzı üzerine enterasan muhabbetler oluyor. Kadının ressam olması ve küçük bir çocuğunun olması filmde ancak bir detay. Bunların çok önemli olmadığını sosyal konum ve ya da anaç duyguların herkes için benzer olabileceğine dikkat çekiyor. Birinin hayatında tek olma isteğinin bedelini bir nevi çoklu duygular karmaşasıyla cezalandırıyor gibi. Bir kadının dünyasından bakması, aslında kadının söz sahibi olduğu izlenimi yaratsa da burada sessizce erkeklerin sözü geçiyor gibi. Bu da kadınların dünyasını açmak yerine ufaltıyor. İlla eleştirel olarak bakmak istesek!  Sadece ilişkiler ağı içinde geçen bir film genelde benim için yavan bir konudur, hatta burada kesitlerden oluşan bir akış var ama yine de ilgi çekiyor.

    Bir Aşk Söyleminden Parçalar romanından İçimdeki Güneş ismiyle uyarlanan film aslında ne kadar umutsuz görünse de umudun hep içimizde taşınması gereken bir ışık kıvamında olmasını salık veriyor. Zaten filmin sonu da buna denk düşüyor. Gerard Depardieu'nun ortaya çıktığı yerlerde hem ironi hem de umut fışıkırıyor adeta. Bu da filmin depresif çizgisini bir anda siliyor gibi ama yine de aklımızda aşka aşık olmaya çalışan duygunun bir bedendeki hezeyanları kalıyor ki... Elimize bir fırça alıp her yeri boyamak istiyoruz Isabelle'in yerine...

    İçimdeki Güneş'in erkek versiyonunda nasıl bir yol izlenir bilmiyorum ama aşkı arayan erkek daha ironik durabilirdi. Çünkü film herkesin netlik çizgisi üzerinden bir çatışma yaratıyor. Erkeklerinki daha çok 'takılmak' kıvamında kadınlarınki ise sevmenin netliği uzerinden tezahür ediyor. Denis bu kez tam Fransız kafasıyla karşımıza çıkıyor, ironik ve mizahi tarafı ise işin artısı olarak kalıyor kafalarımızda...  Film, 2017 Cannes Film Festivali Director’s Fortnight bölümünden büyük ödülle ayrıldı. Binoche ise her zamanki gibi müthiş.

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top