Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Star
Yazar: Serdar Akbıyık
Filmin yönetmeni ve senaristi Leigh Whannell öyle bir iş çıkarmış ki çok da uzak bir geleceği hayal etmemiş. Böyle olunca da hem filmin ve öykünün gerçekliği artmış hem de gelecek için verdiği mesajlar daha dikkate değer olmuş. Yapay zeka filmlerinin, robot askerleri, insan zihninin matrixe hapsolması, bedenimizin kırılganlıklarının bilgisayar destekli tedavilerinin geldiği nokta ve tüketim toplumunun bilgisayarlara daha fazla ihtiyaç duyması filmin öyküsünün içinde bize alt metinler olarak veriliyor. Size iyi seyirler...
Eleştirinin tamamı için: Star
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
“Upgrade”, kendisinden öncesi teknofobik filmlerin trüklerinin hemen hepsini kullanmaktan imtina etmiyor. Stem’in sesindeki sakillik “2001 Space Odyssey”in HAL’ından, sistemleri kontrol etme becerisi “Terminatör”den, Asha’yı öldüren genetikleriyle oynanmış eski askerlerin donukluğu “Blade Runner”dan tanıdık. Aslında bunda bir sorun yok. Nihayetinde birbirinin içinden doğan ve gelişen bir anlatı dili bu. Filmin heyecan verici tarafı kendisine fazla işlenmemiş bakir bir alan bulmuş olması. Bunun hakkını yeterince verememesi de hayal kırıklığı kısmını oluşturuyor.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Film tüm bunları düşündürüyor düşündürmesine ama pek derinleşemiyor... Bir noktadan sonra, heyecanlı olsun diye yazılıp çekilmiş bir bilimkurgu aksiyonunun ötesine geçemiyor. Karakterlerin iyi işlendiği ve yazıldığı da söylenemez. Şehir dışında toprağın altındaki bir evde yaşayan, kendi yağmur bulutunu icat etmeye çalışan Eron Keen ilgiye değer karakter aslında. Yer altı tanrısı Hades'i hatırlatıyor ama bir yerden sonra sıradanlaşıyor. Sürprizli hikâye takıntısı da açıkçası bizi şaşırtmaktan ziyade filme zarar veriyor...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Leigh Whannell çok orijinal fikirler içermese de belli bir sentez üzerine kurduğu filminin özellikle ilk yarısında gayet iyi bir atmosfer yaratıyor. Şehir silueti, Eron Keen’in (filmi izlerken bir ara ‘Elon Musk’a mı gönderme diye düşündüm) evi, girişi, dijital endüstri ortamı, genel mimari, seyircinin zihninde “Burası ne türden bir evren” türü sorular doğuran kadrajlar vs. alabildiğine etkileyici ve sürükleyici... Lakin öykü ilerledikçe ve intikam meselesi ön plana çıktıkça felsefe geriye çekiliyor ve bilimkurgu unsurlarıyla destekli bildik bir ‘aksiyon-gerilim’le karşı karşıya kalıyoruz...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Star
Filmin yönetmeni ve senaristi Leigh Whannell öyle bir iş çıkarmış ki çok da uzak bir geleceği hayal etmemiş. Böyle olunca da hem filmin ve öykünün gerçekliği artmış hem de gelecek için verdiği mesajlar daha dikkate değer olmuş. Yapay zeka filmlerinin, robot askerleri, insan zihninin matrixe hapsolması, bedenimizin kırılganlıklarının bilgisayar destekli tedavilerinin geldiği nokta ve tüketim toplumunun bilgisayarlara daha fazla ihtiyaç duyması filmin öyküsünün içinde bize alt metinler olarak veriliyor. Size iyi seyirler...
Gazete Duvar
“Upgrade”, kendisinden öncesi teknofobik filmlerin trüklerinin hemen hepsini kullanmaktan imtina etmiyor. Stem’in sesindeki sakillik “2001 Space Odyssey”in HAL’ından, sistemleri kontrol etme becerisi “Terminatör”den, Asha’yı öldüren genetikleriyle oynanmış eski askerlerin donukluğu “Blade Runner”dan tanıdık. Aslında bunda bir sorun yok. Nihayetinde birbirinin içinden doğan ve gelişen bir anlatı dili bu. Filmin heyecan verici tarafı kendisine fazla işlenmemiş bakir bir alan bulmuş olması. Bunun hakkını yeterince verememesi de hayal kırıklığı kısmını oluşturuyor.
Habertürk
Film tüm bunları düşündürüyor düşündürmesine ama pek derinleşemiyor... Bir noktadan sonra, heyecanlı olsun diye yazılıp çekilmiş bir bilimkurgu aksiyonunun ötesine geçemiyor. Karakterlerin iyi işlendiği ve yazıldığı da söylenemez. Şehir dışında toprağın altındaki bir evde yaşayan, kendi yağmur bulutunu icat etmeye çalışan Eron Keen ilgiye değer karakter aslında. Yer altı tanrısı Hades'i hatırlatıyor ama bir yerden sonra sıradanlaşıyor. Sürprizli hikâye takıntısı da açıkçası bizi şaşırtmaktan ziyade filme zarar veriyor...
Hurriyet
Leigh Whannell çok orijinal fikirler içermese de belli bir sentez üzerine kurduğu filminin özellikle ilk yarısında gayet iyi bir atmosfer yaratıyor. Şehir silueti, Eron Keen’in (filmi izlerken bir ara ‘Elon Musk’a mı gönderme diye düşündüm) evi, girişi, dijital endüstri ortamı, genel mimari, seyircinin zihninde “Burası ne türden bir evren” türü sorular doğuran kadrajlar vs. alabildiğine etkileyici ve sürükleyici... Lakin öykü ilerledikçe ve intikam meselesi ön plana çıktıkça felsefe geriye çekiliyor ve bilimkurgu unsurlarıyla destekli bildik bir ‘aksiyon-gerilim’le karşı karşıya kalıyoruz...