Filmleri ne kadar çok sevdiğimi biliyorsunuz. Özellikle de sinema deneyimine bayılırım. Işıklar kapandıktan sonra film başlayınca, film iyi veya kötü nasıl olursa olsun, başka bir dünyaya transfer olursunuz. Ve ben de ne zaman sinemada bir film izlemeye gitsem heyecanlanırım. Kötü filmler için bile! Mesela geçen hafta Hızlı ve Tüplü'yü eleştirdim çünkü böyle absürt bir konudan nasıl bir film ortaya çıkaracaklarını merak ediyordum. Ama New York Masalı'na gelince... Bu filmi görmek istemiyordum bile. Romantik-komedilerden pek haz etmem çünkü bu filmlerden ayda en az 2 tane çıkıyor ve filmlerin hepsi de birbirinin aynısı. Ve bu film de son zamanlarda izlediğim en kötü fragmanlardan birisine sahipti. Ama filmin neredeyse tamamının New York'da çekilmiş olduğunu düşününce, ortaya çıkan işin ne kadar farklı olduğunu ve son zamanlarda çıkan romantik komedilere göre nasıl bir fark yarattığını görmek istedim. Ve çıkan sonuç tam da tahmin ettiğim gibi, çok kötüydü.
Ama ilk önce filmin konusundan başlayayım. "New York'da yaşayan ve başarılı bir iş kadını olan Deniz, arabasıyla geçirdiği bir kazadan sonra işinden istifa eder ve yeni bir hayata başlar. Bu sırada da New York'da intihar etmeye çalışan erkek bir Türk'ü görür ve onu hayata geri kazandırmaya çalışır. Bu sırada da ikili arasında bir aşk başlar." Bu aslında fragmanların ve film ekibinin size söylemeye çalıştığı konu ama bunun filmle hiçbir alakası yok.
Aslında asıl konu şu: "New York'da yaşayan ve başarılı bir iş kadını olan Deniz, arabasıyla geçirdiği bir ses efektinden sonra (film bize kazayı göstermiyor, ses efekti ile kaza geçirdiğini varsaymamızı istiyor) işinden Amerikan patronunun ettiği küfürlerle istifa eder ve yeni bir hayata başlar (bu konuda emin değilim, film boyunca sadece öylesine dolaşıyor da). Bu sırada da koskocaman New York şehrinde (tekrar ediyorum, bu dev, inanılmaz derecede büyük şehirde) intihar etmeye çalışan bir adam görür. Deniz, "don't do it" gibi şeyler söylerken adam direk "geri çekil" der (öncelikle koca New York'da bir Türk'ü nasıl buldun? Ayrıca eğer kadının Türk olduğunu bilmeden Türkçe konuşuyorsan niye onunla konuşuyorsun ki? Atla gitsin işte!). Deniz de onun hayatını düzeltmek için bir teklif sunar ve onu evine götürür. Bu sırada da adama daha iyi bir maaşlı iş bulur ve eski sevgilisine kavuşturur. Ama bu sırada da ikili arasında bir aşk başlar (yine bu konuda emin değilim, film bunu o kadar kötü işlemiş ki)".
Pekala, öncelikle film hakkında neleri sevdim? Açıkçası, filmin sevdiğim hiçbir yanı olmasa da takdir ettiğim birkaç şeyi vardı. Bunlardan birisi New York'un manzaralarıydı. Gerçi manzarayı herhangi bir kamera ile çekseniz güzel gözükür çünkü orası New York! Ama yine de, bir Türk filminde farklı bir çevreyi görmek oldukça hoştu. Diğeri ise oyunculuklardı. Bu oyuncu kadrosunun filmi çekerken iyi vakit geçirdiklerini rahatça anlayabiliyorsunuz. Ve performansları da o kadar kötü değildi. Dramatik anlarda ciddileşmeye ve komik anlarda da espri yapmaya çalışmışlar. Her ne kadar bu konularda başarısız olmuş olsalar da ekibin gerçekten denemiş olmasını takdir ettim.
Peki oyunculuklar neden başarısızdı? Bunun en büyük nedeni senaryo ve yönetmenden kaynaklanıyor. Yönetmenin bakış açısı bu film için neydi bilmiyorum ama bu konuda gerçekten de ruhu olmayan bir iş çıkartmış. Senaryoya gelecek olursak da, bu filmin senaryosu hayatımda gördüğüm en kötü senaryolardan birisiydi. Oyunculuklar "eh işte" dedirtse de onlar için yazılmış olan karakterler o kadar klişe ve iticiydi ki, film başlar başlamaz karakterlerden soğudum.
Filmin belli bir konusu yok ayrıca, hikaye New York'da geçmesine rağmen bir romantik-komedi olduğu için bu türde kullanılmış olan bütün klişeleri taramışlar ve bunları hikayenin ilerleyişine göre birleştirmişler. Bu yüzden ne hikayeyi ne de karakterleri takip edemiyorsunuz. Açıkçası, filmin New York'da geçmesine rağmen konu olarak filmin türüne sunacağı hiçbir yeni şeyi yok. Bu yüzden bu filmin yapılma amacı neydi ki?
Bu arada şundan da bahsetmem lazım, New York Masalı o kadar kötü bir şekilde bir araya getirilmiş ki, sanki filmi iMovie üzerinden editlemişler hissi uyandırıyor. Her sahnede çalan yerli/yabancı kötü pop şarkıları ve gerek ışıklandırma, gerek de saniye başı konuşma tonunun değişmesi olsun (sette mikrofonu kim tuttu bilmiyorum ama çıkan sonuç gerçekten kötüydü), film New York'da geçmesine rağmen bir öğrenci filmiymiş gibi hissettiriyor. Film New York'da geçiyor ve bunun son zamanlarda çıkan romantik filmlere göre bir artı sağlayacağını düşünsem de yanılmışım! New York Masalı, Kötü Çocuk'dan sonra hayatımda gördüğüm en kötü romantik filmlerden birisi.
Uzun lafın kısası, manzaralar fena değildi ve oyuncular gerçekten denemişler ama başarısız olmuşlar. New York Masalı hakkında diyebileceğim başka olumlu bir şey de yok. Senaryo rezaletti, ortada ne romantizm vardı, ne komedi vardı, ne de dram vardı. Ortada sadece kötü editlenmiş, hiç mantıklı olmayan (New York nüfusunun %50'sinin Türk gibi gösterilmesi mesela) ve seyirciye vermek istediği tepkiyi veremeyen bir film çıkmış. Böyle romantik filmleri iyi veya kötü fark etmeden izleyen ve eğlenen kişilerin olduğunu biliyorum ama onların da bu filmi sevmeyeceğine eminim. Ortaya gerçekten de bir emek konulmuş ama çıkan sonuç gerçekten de izlenmeye değmez. Romantik filmleri sevseniz de, sevmeseniz de vaktinizi bu filmle harcamayın. Hayatımda gördüğüm en kötü filmlerden birisi.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ New York'un manzaraları.
+ Oyuncuların gerçekten denemesi...
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- ...ama klişe senaryo ve zayıf karakterlerin bunu mahvetmesi.
- İçerikteki büyük boşluklar.
- Birden fazla mantıksız ve size tam anlamıyla "cringe" yaşatan sahneler.
- Zayıf editleniş tarzı ve filmde kullanılan müzikler.
TOPLAM PUAN: 0/10