Hesabım
    Cameron Post'a Ters Terapi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Cameron Post'a Ters Terapi

    Ahlakçılığınız batsın!

    Yazar: Ali Ercivan

    Cameron Post’a Ters Terapi (The Miseducation of Cameron Post), bu senenin başında Sundace Film Festivali’nin Amerikan bağımsız yapımlarının yarıştığı ana bölümünden büyük ödülle ayrılmıştı. Film, lise öğrencisi bir genç kız olan Cameron’ın lezbiyen ilişkisinin ortaya çıkması sonucu, ailesi tarafından eşcinselliği tedavi etmeyi amaçlayan bir kampa gönderilmesini anlatıyor.

    Bu eşcinselliği dönüştürme terapisi (gay conversion therapy) kampları, Amerika’da özellikle doksanlarda çokça tartışılmış bir mevzuydu. Bu filmin hikayesi de 1993 senesinde geçiyor zaten. Fakat bu kamplarda gençlere sadece kendilerinden nefret etmeleri aşılanıyordu. Cinsel kimliğin bir hastalık olmadığını, dolayısıyla tedavi edilemeyeceğini, zaten edilmesi de gerekmediğini inkar eden bir zihniyetti yani. 2018’de Cameron Post’a Ters Terapi dışında Boy Erased filminde de aynı meselenin işlendiğini göreceğiz. Konunun yeniden güncel hale gelmesi, önemsenmesi, Amerika’nın mevcut siyasi ortamından bağımsız değil. Bu kamplardan hala var ve Trump birçok azınlığın edinilmiş haklarını ellerinden almaya çalıştığı gibi, LGBTİ+ topluluğun özgürlüğü için de tehdit oluşturduğundan, konuya dair filmler de yeniden gündeme geldi.

    Cameron Post’a Ters Terapi, lezbiyenliğinden kurtulması için kendisine olan bütün özsaygısını yitirmesine uğraşılan bu kamp ortamında, genç kahramanımızın yeni bir arkadaş çevresi edinmesini, bu sözde tedaviye karşı direnmelerini ve ahlakçı bir aile kurumu pozisyonundan onlara saldıran sistemin tüm ikiyüzlülüğünü ele alıyor. Bunu kendi içinde çok düzgün, eksiksiz kurulmuş bir senaryo; tertemiz bir reji ve oyunculuklarla yapıyor. Öykünün geçtiği dönemden dolayı, filme de doksanlar Amerikan bağımsız sineması hissi hakim.

    Tam da doksanların sonu ve iki binli yılların başlarında, Amerikan bağımsızlarının bu mevzuya el attığı bir dönem olmuştu. Sinemasal açıdan, bundan daha iyi filmler değillerdi. But I’m a Cheerleader veya daha dolaylı bir yerden yaklaşan müzikal Camp gibi yapımlardan bahsediyorum. Sivri filmlerdir bunlar; özellikle But I’m a Cheerleader. İkiyüzlü ahlakçılığın eleştirisini tavizsiz bir yerden, kuir (queer) bir tavırla yapan bu filmlerle karşılaştırdığımızda, Cameron Post’a Ters Terapi’nin eleştirisi, söylemi çok orta yolcu, ehlileştirilmiş kalıyor. Filmin geneline hakim o doksanlar hissiyle birlikte, ister istemez demode bile görülebilir hatta.

    İnsan 2018 senesinde bu konuya el atan filmlerden daha çok cesaret, daha sert bir tavır bekliyor, doğruya doğru. Ancak öyle bir filmin gerçekten fikirlerini değiştirmeyi hedeflediği kitleye ulaşması daha zor olacaktı, onu da kabul etmek gerekir. Cameron Post’a Ters Terapi, keskin şekilde kuir bir sinemanın parçası olmamayı, daha geniş bir kitleye ulaşarak ön yargılı insanların bakış açılarını değiştirmeyi denemek için bir gereklilik olarak tercih ediyor sanki. Bu uğurda sinemasal gücünden kaybetse bile...

    Yanlış anlaşılmasın, yine de “Ahlakçılığınız batsın!” demekten geri durmuyor elbette.

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top